5.Bölüm

295 29 4
                                    


5.Bölüm

Bir hafta çok çabuk gelip geçmişti. Bu bir hafta içinde Demir'le yine sayısız kez tartışmış, dedeme onu şikayet etmiş, dedemde onu şakacıktan azarlayarak beni daha da sinirlendirmişti. Murat abi eşi Çağla ve küçük kızı Esma ile birlikte eve gelmiştiler. Dedem onları yemeğe davet etmişti. Ben bütün gece Esma ile oynamıştım. Demir bize katılmak istediğinde onu aramıza almamış Esma ile saldırmıştık üzerine. Bahçedeki köpeğin bir adı yoktu. Bende ona Shaggy ismini vermiştim. Verdiğim ismi İvan abi çok komik bulmuştu. Oysa ben çok sevmiştim. Shaggy ile her kesten çok vakit geçirmiştim.

Henüz dışarı yalnız başıma hiç çıkmamıştım. Kendimi bir ara korumalarla gezen ünlüler gibi hissetmiştim. Tam bir saçmalık!

Sultan teyzenin oğlunun şehit olduğunu öğrendiğimde, oğluyla gurur duymuş ama bir anne evladını kaybettiği içinde üzülmüştüm. Ne yapalım, vatan sağ olsun.

Derya hanım 28 yaşındaydı. Hiç evlenmemişti ve İvan abinin ondan hoşlandığını düşünüyordum. Emin değildim ama İvan abinin ona olan bakışlarından öyle seziyordum. Sezgilerimin doğru olup olmadığını yakında anlayacaktım.

Dedemle benim büyük koltukta resmimizi çekmişti Murat abi ve gidip resmi çerçevelettirerek duvara asmıştı. Ertesi günse kitap fuarına giderek bir sürü kitap almıştım. Murat abi ise bana Esmanın beni özlediğini söylemişti. Sürekli başının etini yiyormuş benim yanıma getirsin diye. Bende onu özlemiştim.

Şimdiyse 2 tane tıka basa doldurduğum bavulla kapının önünde vedalaşıyordum Sultan teyzeyle, Derya hanımla. Son olarak dedeme sarıldım. Demir'de elinde bir tane büyük bavulla yanımdaydı.

"Torunuma göz kulak ol Demir. Gözünü ondan ayırma. Çok dikkatli ol." dedi dedem bana sarılıp arkamdan Demir'e bakıp konuşarak.

"Merak etme Patron." dedi Demir insana güven veren ses tonuyla.

Aslında kurs bahaneydi. Sadece olarak kursu bahane ederek beni buradaki tehlikelerden uzak tutmaya çalışıyorlar.

Ev halkına son bir bakış atıp dışarı çıktım. Sultan teyze arkamızdan su atmayı unutmamış, elinde küçük bir kova ile duruyordu.

Demirle yan yana yürüyorduk. Bavulları alıp bagaja yerleştirdi. Arabanın kapısını benim açmama izin vermeyerek kendisi açtı ve oturmamı bekledi. Kapıyı kapattı ve kendisi de sürücü koltuğuna yerleşip motoru çalıştırdı.

Demir bana yandan bir bakış atarak baktığında "İşte gidiyoruz." dedi. Bir anda gazı köklediğinde tekerleklerden sanki bir çığlık sesi yükseldi ve araba hızla ilerlemeye başladı. Radyoyu açtım. Arabanın içinde yüksek sesle Bartholomew (The Silent Comedy) şarkısı çalmaya başlamıştı. Arkama yaslandım ve müzik ile hızın tadını çıkarmaya başladım.

"Araba ne olacak peki?" diye sordum. Müzikten dolayı biraz yüksek sesle konuşmak zorunda kalmıştım.

"İvan işini halledip bizden önce hava limanına varacaktır. O gelip alacak."

Atatürk hava limanına vardığımızda İvan'ı görmüştük. Onunla da vedalaştıktan sonra Demir arabanın anahtarını İvan'a verdi. İlk defa uçağa binmenin heyecanını yaşıyordum. Demir gayet rahattı. Bu rahatlığı beni biraz sakinleştiriyordu.

Uçağın saatini beklerken kalbimde varlığını koruyan heyecana dur diyemiyordum. İlk defa uçağa bineceğimden dolayı karnımda hafiften bir ağrı oluşmaya başlamıştı. Tedirgindim.

Uçağın saati geldiğinde heyecanım iki kat artmıştı. Demir'in rahatlığı artık beni sakinleştirmeye yetmiyordu.

Hostesler gülümseyerek bizi karşılamıştı. Ya da sadece Demir'e gülümsemiştiler. Beni fark etmemiştiler bile. Onları geçip koltukların arasıyla yürümeye başladım. Koltuğumuzu bulduğumda cam kenarına oturdum. Demir de gelip yanıma oturmuştu. İkimizde ağzımızı açıp tek kelime dahi etmiyorduk. Bense sadece etrafı inceliyordum. Her şeyi en ince detaylarına kadar inceliyordum.

Bakışlarım yavaşça Demir'e yöneldiğinde bana baktığını gördüm. Bu hemen gözlerimi kaçırmama sebep olmuştu. Bana mı bakıyordu o? Tekrar baktığımda hala bana bakıyor olduğunu gördüm.

"Neden öyle bakıyorsun?"

"Hiç." dedi gözlerini benden çekerek. Ceketine sokmuş olduğu ellerini çıkardı. Bacakları biraz aralıklı, rahat bir şekilde koltukta oturmuştu.

Onun bana uzun uzun bakıp da sonra hiç demesi çok tuhaftı. Kaşlarım çatık bir şekilde camdan dışarıyı izlemeye koyuldum.

Kısa süre sonra kemerlerimizi takmıştık. Uçak hareket etmeye başladığındaysa gözlerimi kapayıp, sıkı sıkı koltuğun kenarlarına tutunmuş, ölmemek için dualar okumaya başlamıştım.

Bir anda elimin üzerini kaplayan sıcak bir el hissettiğimde gözlerimi açmıştım. Demir elini elimin üzerine koymuş, baş parmağıyla elimi okşayarak "Sakin ol. Hiç bir şey olmayacak." diye söylemişti. Gözlerine baktığımda hissettiğim güven duygusu bütün korku ve paniğimi alıp götürmüştü. 


instagram -   fantasy_author_

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

instagram -   fantasy_author_

MÜREKKEPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin