7- Acılar

57.1K 2K 68
                                    

Kitabımın tamamı DREAME UYGULAMASINDA. Münevver KAYHAN yazarak bulabilirsiniz

Masalın bu halleri sinirlerimi iyice bozmuştu. Neden, niye diye sorgulamaktan yorulmuştum. Elini dahi tutamıyordum. Hemen korkmaya titremeye başlıyordu. Vardı bunda bir iş ve bende şuan bundan emin olacaktım. Masalın belindeki elimi iyice sıkılaştırdım. Masal şuan dibimdeydi. Ellerini tutup masalı koltuğa hafif yatırdım ve üstüne doğru yöneldim. Yavaşça dudaklarına yöneldiğimde artık masal dayanamamış ve gözyaşlarını serbest bırakmıştı. Haklı çıkmıştım. Masalı rahat bıraktım ve onu hafif doğrultup göğsüme yatırdım. Biliyordum ağlayacağına adım kadar emindim. Bişey vardı artık emindim kesin birşey vardı. Bu kadarcık şeyden nasıl korkardı ki.
Masal sakinleşince onu göğsümden çektim ve konuyu değiştirmek için
"Masal ben yokken Konak'ta neler yaptın" dedim masal o an gözlerimin içine baktı. Derin bir hüzün geçmişti gözlerinden canını yakacak bir soru sormuştum anlaşılan.
"Pek bir şey yapmadım. İlk günler çok zordu. Aklım her zaman annemlerdeydi ama arayamıyordum. Telefonuma devran ağa el koymuştu. Bunun yanı sıra bide sürekli gelin görme bahanesiyle konağa gelen misafirler vardı. Hiçbirinin niyeti de gelin görmek falan değildi. Her gelen bir aşağılama peşindeydi. Bazıları 'Miran ağa karısını beğenmedi de ondan gitti' diyordu. Bazıları 'Metresi var ona gitti' diyordu. Bunlardan hiçbiri canımı yakmamıştı. Seni daha önce görmemiştim tanımıyordum. Gerçek olabilirlerdi. Bu umurumda değildi ama Bazıları 'Miran ağa karısını başkasıyla basmış ondan gitti' diyordu. İşte bunu duymak Canımı yakmıştı. Zaten o günden sonra herşeye alıştım. Bu sözü de yutmak zorunda kalmak beni hissizleştirmişti. Urfa bu dedikodulardan hiçbirine inanmamıştı ama sonuncusuna körü körüne inanan çoktu. Ama herşey unutulur ya bir ay sonra bu da unutuldu. Ama hiç kimse kabullenmedi beni. Koca Urfa'da kabullenen kişilerin sayısı İnan bana bir elin parmaklarını geçmezdi. Bu pekte umurumda değildi doğrusu. Asıl beni en içten yaralayan babamlarla konuşamam ve onlara gerçeği anlatamamamdı. O gün anlamıştım ki Urfa, Mardin, Batman, Antep kısacası törenin olduğu heryer acı kokuyordu. O koca duvarların ardında hep bir gözyaşı vardı. O gün anladım ki kocası olmayan kadın bu topraklarda bir hiçti. Aslında varya bu topraklarda kadın bir hiçti. Ağalığın olduğu yerde bize gözyaşı akıtmak kalıyordu. Ama buna da alıştım. Seni hiç suçlamadım. Sadece kırgınım sana beni buralara kadar getirtip gittin. Ya beni getirtmeseydin ya da keşke sahip çıksaydın. Beni onun bunun eline bırakmasaydın" dediğinde artık hıçkırıklarına hakim olamıyordu. Anlattıkları ve şuanki hali aslında herşeyi açıklıyordu. Masalı korkutmuştu bu şehir.
Ben ki koca Urfanın yükünü omuzlarında taşıyan adam küçücük bir kadının sorumluluğunu almaktan korkmuş ve kaçmıştım. Bana en ağır küfürü etsede haklıydı. Bu haline daha fazla dayanamayıp onu kollarımın arasına aldım ve saçlarına derin bir öpücük bırakıp onu sakinleştirmeye çalıştım. Bir yandan da pişmanlığımı beyan ettim
"Özür dilerim, Çok özür dilerim. Ben ben bilmiyorum. O an içimden bir ses gitmemi söyledi ve bende gittim ama İnan bana böyle olacağını bilsem asla gitmezdim. Çok pişmanım masal. Gittiğim için değil ama sana bunları yaşattığım için çok pişmanım." dediğimde masal bana daha da sokuldu ve başını olumlu anlamda salladı.
Yaklaşık yarım saattir aynı şekilde duruyorduk. Ne masaldan ne de benden hiç ses çıkmıyordu. Koca evde nefes Sesi dışında hiçbir ses yoktu. O an hafifçe masala baktığımda onun çoktan uyumuş olduğunu fark ettim. Göğsümde öylece tüm masumiyetiyle uyuya kalmıştı. Bu küçük kadın beni fazlasıyla değiştirmişti. Gülüyordum, seviyordum ve mutluydum.  Seviyor muydum? Harbiden seviyor muydum? Bu küçük bedene aşık değildim. Evet değildim bu aşk değildi, olamazdı. Ne olduğunu henüz bilmiyordum ama aşk olmadığına emindim. Bu kadar kısa sürede aşık olunmazdı. Masal kıpırdanmaya başlayınca aklımdaki garip düşünceleri bir kenara bırakıp masalı kucakladım ve yukarı doğru çıkmaya başladım. Sonunda odamıza geldiğimizde Masalı yavaşça yatağa bıraktım, biraz kıpırdansa da uyanmamıştı. Fırsattan istifade uyurken bilmeden büzdüğü dudaklarına hafif bir öpücük kondurdum ve bende üstümü değiştirip yanına yattım. Bana sırtı dönük olan küçük bedene sıkıca sarıldım ve başımı boynuna gömüp ömrümde ilk kez mutlu bir şekilde uykuya daldım.
      Sabah uyandığımda yan tarafta hissettiğim boşlukla hızla ayaklandım ve hemen aşağı indim. Masalı yanımda göremeyince istemsiz paniklemiştim. Aşağı indiğimde masal çardakta esniyordu. Bu haline gülümseyip sessizce arkadan yaklaştım ve kollarımı beline sardım. Bu hareketimle masal yerinden sıçramıştı. Kulağına yaklaşıp fısıltıyla konuştum.
"Günaydın" dediğimde biraz da olsa  rahatlamıştı. Bu sözümle kollarımdan kurtulup bana döndü ve
"Günaydın, aç mısın" dediğinde istemsizce gülümsemiştim. Aç olsam ne yapabilirdi ki. Bana soru dolu gözlerle bakınca ciddi olduğuna kanaat getirdim ve
"Açım ondan da hazırlan kahvaltıya çıkalım" dediğimde bu sefer soru dolu gözlerle bakan oydu.
"Neden dışarı çıkıyoruz dün o kadar yiyecek aldık. Bence kahvaltıyı evde yapabiliriz" dediğinde soru dolu gözlerle bakma sırası bendeydi
"Ne yiyeceğiz" dedim. Bu sözüme gözlerini devirdi ve
"Ne istersin" dedi. Şuan resmen bana meydan okuyordu.
"Sen bana" deyip baştan aşağı Masalı süzdüm ve "kahvaltı mı hazırlayacaksın" dediğimde önce üstüne baktı sonra bana baktı ve
"Niye öyle baktın. "dedi ve ellerini beline koydu. Bu haline tebessüm edip ellerimi beline doladım ve
"Biraz şımarık büyümüş gibisin. Hem ufaklık yaşın biraz tereddüte düşürüyor" dediğimde hızla kollarımdan çıktı ve dibime girip kafasını dikleştirdi.
"Var mısın iddiasına sana en az yedi çeşit lezzetli kahvaltılık tatlı ve meze  hazırlarsam Ne istersem yapacaksın. Eğer yapamazsam ben senin her istediğini yapacağım" dediğinde yüzümdeki gülümseme Çapkın bir sırıtış halini almıştı. Göz kırptım ve
"kabul" dedim. Bu sözüm üstüne masal tek elini öne uzatınca bende elini sıktım. Masal en az yarım saattir mutfaktaydı ve artık Gerçekten de açlıktan ölmek üzereydim Ama hala sofrada hiçbir şey yoktu diyecekken birden masal tepsiyle mutfaktan çıktı. Önce sofrada temel kahvaltılıklar ve tabak çatal yerini alırken masal bana seslendi
"Hadi kahvaltı hazır" işte yıllardır duymak istediğim o sözcükler. Ben çocukken anneler aynı bu şekilde çocuklarını sofraya çağırırdı. Bense onlara bakıp annemin beni çağırdığını hayal ederdim. Belki annem değildi ama karım bana bu anı yaşatmıştı. Masalın tekrar mutfaktan çıkmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım. Masal elindeki mezeleri tek tek masaya bıraktı. Son olarak krepleri önüme koydu ve
"Bu da benden sana kıyak olsun" dedi. Tamam yedi tane meze vardı ama tadı da önemliydi demi
"Henüz kazanmadın küçük hanım" dediğimde bana sinsi bir sırıtış attı ve
"Buyur başla" dediğinde Bende tek tek hepsinin tadına bakmaya başladım ama iddialı olduğu kadar vardı. Bir saat sonunda kahvaltı bitmişti. Ama harbiden kahvaltı bitmişti. Tabaklar bomboştu ama biraz daha olsa gene yerdim. Kafamı kaldırıp masala baktığımda Masalın bana şokla baktığını fark ettim. Maslın bu haline karşı suçlu bir çocuk gibi baktım ve
"Acıkmışım" dedim. Masal bu sözüme kahkaha attı ve
"Masayı yemediğine şükrediyorum" deyip masayı toplayamaya başladı.
    Masal masayı toparlamakla uğraşırken bende telefondan maillerime bakıyordum. Herşey şimdilik yolunda gözüküyordu.
Birkaç dakika sonra masalda yanıma gelmiş oturmuştu. Onun yanıma oturmasıyla telefonumu hızla kapattım ve cebime koydum. Bana göre birinin yanında telefonla uğraşmak saygısızlıktı. Masal yüzüme hüzünle baktı ve
"Merak etme telefonunu çalmayacağım" dediğinde yanlış anlaşıldığımı anlamıştım. Hızla masalın ellerini tuttum ve
"Yanlış anladın. Ben sadece sana saygısızlık olmasın diye öyle yaptım. Kusura bakma" deyip ellerinin üstüne hafif bir öpücük koyduğumda masal yüzünü düzeltti ve
"Neyse iddiamızı umarım unutmamışsındır" dediğinde istemsizce gözlerimi devirdim ve
"Ne istiyorsun" dedim. Masal umutla yüzüme baktı ve
"Şey... ben... yani aslında" diye saçmalaya başlamıştı.
"Masal hadi söyle Söz yapıcam" dediğimde masal başını eğdi ve tek nefeste
"Ben annemleri aramak istiyorum ama merak etme sadece seslerini duyup kapatıcam. Konuşmayacağım" dediğinde masala hüzünle baktım. Benim suçumdu. bu kızın bu halleri benim suçumdu. Hızla telefonumu eline verdim ve
"Buyur ara. İstediğin kadar da konuş. Hiçbir sıkıntı yok" dediğimde masal hızla bana sarıldı ve elimden telefonu alıp ezbere numarayı aradı. Birkaç çalıştan sonra telefon açılmayınca masal 'Anne benim masal. Lütfen açın' diye bir mesaj attı. Mesajı yolladıktan birkaç dakika sonra odada bir ses yankılanmıştı.
Bu sesle masal hızla telefonu açınca bende elinden alıp televizyona bağladım. Ekranda bir adam ve bir kadın yan yana oturmuş gözleri yaşlı öylece ekrana bakıyorlardı. Masala baktığımda onunda gözleri yaşlıydı. Masal ekrana baktı ve
"A...an...annem" dedi. Öyle bir çıkmıştı ki ağzından o sözcükler sanki aylardır nefes almıyormuşta ilk kez almış gibi bir his yaratmıştı bende, masalın bu hali. Ekrana baktığımda karşıdaki kadında kendini biraz toparlamaya çalıştı ve
"Ya...ya...yavrum" dedi. O kadar içten demişti ki sanki bebeğinin kokusunu ilk kez duyan anneler gibiydi. Ekran başındaki iki kadın da gözyaşlarına boğulurken hıçkırık sesleri odayı dolduruyordu. Masala baktığımda nefessiz kalma durumuna geldiğini fark edince mecburen hızla kadraja girdim ve masalı kollarıma aldım. Saçlarını okşayıp onu sakinleştirmeye çalışırken ekrana bakmamla ekrandaki beyle büyük bir ihtimal masalın babasıyla göz göze geldim. Şu halimizi biri görse resmen katıla katıla gülerdi. Çünkü ikimizde aynı pozisyonda aynı şekilde eşlerimizi teselli ediyorduk. Onlar ise aynı şekilde katıla katıla ağlıyordu. Birkaç dakika sonra masal sakinleştiğinde ondan ayrıldım ve kulağına yaklaşıp
"Sakin ol" dedim. Ekrana baktığımızda babası da annesini sakinleştiriyordu. Mecburen kadraja girdiğim için başımla ekrandaki kişilere selam verdim. Yüzlerine bakamıyorduk mahçuptum çünkü. Ne kadar her şeyden bir haber olsam da onlar bunu bilmiyorlardı. Masalın babası bana kötü bakışlarını yollayıp masala döndü ve
"Kızım neden kaçtın? Neden bize danışmadan" dediğinde masal mahcupça yüzünü eğdi. O an da annesinin sorusuyla ikimizde kalakalmıştık.
"Kızım bu kadar mı aşıksın bu adama, hah söyle annecim utanma. Hayallerini bırakabilecek kadar mı sevdin kuzum?" Dediğinde masal başını iyice eğdi. Açıklama yapamadığından utanıyordu. Saçma bir istekti ama evet anne çok aşığım demesini tüm kalbimle isterdim şuan. Masala döndüm ve
"Her şeyi anlat" dedim. Masal şokla bana baktı ve
"Her şeyi mi" dedi emin olmak istercesine sormuştu. Başımı olumlu anlamda salladığımda masal başını kaldırdı ve babamın onu kaçırıp buraya getirdiğini, benim bir suçum olmadığını, konaktakilerle iyi anlaştığını, mutlu olduğunu ve daha bir çok yaşadığı şeyi anlattı. Bunun üzerine annesi bana döndü ve
"Sağ ol oğlum kızımın arkasında durduğun için" dedi. Oğlum Ne güzel kelimeydi. Daha önce teyzem çok demişti ama masalın annesinden duymak garip bir his yaratmıştı bende.
"Ben yapmam gerekeni yaptım efendim" dediğimde annesi tüm içtenliğiyle gülümsedi ve
"Oğlum bende senin bir annen sayılırım anne de lütfen" demişti. Duyduğum şeylerle dumura uğrarken öylece kalakalmıştım. Ben kendimi bildim bileli hiç anne dememiştim ki. Şimdi nasıl diyecektim. Ekrana baktığımda karşımdaki kadının beklentili yüz ifadesi beni bu duruma mecbur bırakırken boğazımdaki yumruyu yutup kafamı kaldırdım ve
"Sen nasıl istersen AAA...NN..ANNE" dediğimde sanki dilim şişmişti de döndüremiyordum. Dilim ağzıma büyük geliyor sesim çıkmıyordu. Karşımdaki kadın bana mutlulukla bakarken Benim gözlerime yaşlar çoktan yol almıştı. Gözyaşlarımı kimseye göstermemek için Hızla oturduğum yerden kalkıp Odama geldiğimde vücudumda kalan son güçle kendimi yatağa attım ve gözyaşlarımı serbest bıraktım erkeklerde ağlardı hemde en çok onlar ağlardı.
Birkaç dakika sonra yatakta hissettiğim çöküntüyle oraya döndüm. Masal bana kollarını açmış ve ona sığınmamı bekliyordu. Hızla kafamı göğsüne koydum ve hıçkıra hıçkıra ağladım. Sadece iki kadının önümde ağlamıştım bu yaşıma kadar biri anamın yanında anama akıttığım yaşlardı, diğeri de şuan karımın yanında gene anama akıttığım yaşlardı.
Bir yarım saat sonra gözyaşlarım dinmişti ama aklımdaki düşünceler ve o sözcük aklımdan çıkmıyordu. Kafamı kaldırdığımda masalda benim gibi ıslak gözlerle bana bakıyordu. Aklıma gelen düşünceyle hızla masalı kavrayıp altıma çektim ve dudaklarına kapandım. Hızlıca onu öperken ki ilk niyetim bir nevi kafa dağıtmaktı ama bu daha bir kaç saniyede arzuya dönüşmüştü. Arzuya dönüşen bu öpücüğü Zar zor sonlandırdım ve alnımı alnına yaslayıp nefes nefese
"Karım ol Masal Tamer. Sana çok ihtiyacım var"dedim.

En Güzel Mecburiyetim (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin