Karanlıktaysan gölgen bile seni yalnız bırakır.

1.3K 144 83
                                    

18. yaşıma girdiğim geceydi. Biraz ergen, daha çok yaşlı, ama en çok katil hissediyordum. Bacaklarımı tepesine ne zaman tırmandığımı bilmediğim ağacın dallarından uzatmış karşımdaki gölün sessiz fısıltısını dinliyordum. Elimde ne kadarını içtiğimi bilmediğim bir şişe bira, belki de viski ya da barmenin götünden uydurup elime tutuşturduğu tatsız bir kokteyl vardı. Hiçbir şeyden tam olarak emin olamadığım gibi yine ne halt yemeye orada öylece oturduğumu da bilmiyordum. Emin olduğum tek şey içimde beni rahatsız eden bir şey taşıdığımdı. Ne olduğunu uzun süre düşünmüş ya da en azından düşünmeye çalışmış, en sonunda bana ağırlık yapan şeyin babamın yıllar önce elime tutuşturduğu tabanca olduğuna kendimi inandırmış ve onu atamayacağımı bildiğimden, içimi rahatlatmak adına, içindeki kurşunları teker teker göle fırlatırken tereddüt etmemiştim. İşe yaramadı da değil. En azından elimdeki şişenin dibini bulana kadar etkisi sürdü. Sonrasında ise babamın önüme attığı ve öldürmemi istediği insanların çığlıkları kapladı kulaklarımı. Bu sefer kendimi atmak istedim. Ama ölmeye değer olup olmadığıma karar verecek kişi ben değildim.

Önümdeki insan yığının arasında kafası dimdik duran güzel kadın bilmediğim dilde bir şeyler söylüyor ve babam da ona aynı dilde karşılık veriyordu. Kadın bana dönüp gözlerini gözlerime kilitlediğinde söylediği şeyleri anlamak istedim. Ne yazık ki dilini anlamıyordum ve sorgulamak da haddime değildi. Kadının güzel sesini kesen şey benim kurşunum olmuştu. Çünkü babam öyle istemişti.

O gece, o ağacın tepesinde, kulağımda güzel kadının ve de diğer bütün o insanların çınlayan sesiyle kendime bir söz vermiştim. Tıp kazanacak, iyi bir insan olacak ve artık babamın sözlerine göre yaşamayacaktım. Artık yanımda statü için bana yaranmaya çalışan iğrenç insanlarla yaşamak zorunda kalmayacaktım. Böylece etrafımda gerçek dostluklar biriktirecek ve asla babam gibi, yalnız kalmayacaktım.

Şimdi Kai'nin tabancasından çıkan ve hemen arkamdaki cama isabet edip saçlarıma yıldız gibi yağan kurşunun sesine eşlik eden bir ses daha vardı kulaklarımda.

"Karanlıktaysan, gölgen bile seni yalnız bırakır."

Öyle demişti babam. Haklıydı. Haklıydı, ve bu ona ilk defa hak verişimdi.

Kafamı eğip saçlarıma yıldız yıldız düşen cam parçalarından kurtulduğumda düşünebildiğim tek şey Kai'nin hıçkırık sesleriydi. Gözlerimi tekrar ona çevirdiğimde elindeki tabancayı hala üzerime doğru tutmasına rağmen beni vurmayacağını biliyordum. Sadece biraz önce elleri belimde, yüreği göğsümde dans eden adamın bir anda bana silah çekme nedenini, sanki az önce dünyanın en mutlu anını benimle paylaşırken şimdi canı çıka çıka ağlayışının nedenini anlamıyordum. Aslında çok yadırgadığım bir durumda değildi bu. Çünkü benim hayatım böyleydi. Saniyeler içinde tepetaklak oluyordu ve ben de durup izliyordum. Şimdi olduğu gibi. Ne kadar tepki vermek istersem isteyeyim bir şey her seferinde engel oluyordu bana. Donup kalıyordum işte böyle.

"Se..hun?" Yutkunup zorla konuştuğunda tüm dikkatimi ona vermiştim. "Sen mi yaptın? Gerçekten, sen miydin? Doğru mu bu? Ben.. ben anlamıyorum. Nasıl olur?"

Titreye titreye konuştuğunda birkaç adımda yanına ulaşıp elindeki telefonu aldım. Gönderen kısmında yazan "T" harfi bir şeyleri anlamam için yeterliydi.

"İyi iş Sehun. Daha fazla uzatmana gerek yok. Kai'nin işini bu gece bitir. Annesinin ölümü çok basitti. Bu yüzden şimdi daha özenli olmalısın. İyi şanslar."

DeadLock ~ SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin