1.4

3.5K 289 85
                                    

Lisayla beraber okula doğru ilerliyorduk. Ama bir sorun var gibiydi. Lisa oldukça dalgındı. Söylediğim şeyleri duymuyor gibiydi. Göz göze geldiğimizde gözlerini kaçırıyordu. Bu durum beni sinirlendirmişti. Kolundan tutarak kendime çevirdim.

"Lisa. Bir sorun mu var? Neden böyle davranıyorsun?"

Hiçbir şey söylemiyor ve sadece gözlerime bakıyordu. Ciddi bir sorun var gibiydi. Durduk yere neden böyle davranmaya başlamıştı ki?

"Jungkook.."

Zorda olsa adımı söylediğinde devamını getirmesini bekledim. Sürekli yutkunuyordu.

"Söyle artık geç kalıyoruz."

Cümlemi bitirir bitirmez konuşmaya başladı.

"Senden hoşlandığımı söylesem ne yapardın?"

Oldukça hızlı söylemişti. Şaşkın bir ifadeyle ne söyleyeceğimi bilmeden Lisa'ya baktım. Gergin yüz ifadesini incelediğimde gözlerini kaçırdı. Ardından gülerek omuzuma vurdu.

"Boşversene! Biz arkadaşız öyle değil mi? Hadi gidelim."

Elimden tutarak çekiştirdi. O gülümsemenin altında bir şey vardı ama ne olduğunu bilmiyordum. Gerçekten gülmüyor gibiydi. Yol boyunca konuşan Lisa artık konuşmuyordu. Bu oldukça garibime gitmişti. Birden elimi bırakarak kendi cebine soktu. Yüzündeki ifade silinmişti. Kahkülleriyle yüzünü kapatmaya çalışıyordu.

Onu üzmüş müydüm?

Bilmiyordum.. Ben düşüncelere dalarken Lisa'nın çoktan ilerlediğini fark ettim. Adımlarımı genişleterek ona yetişmeye çalıştım.

"Lisa! Beklesene!"

Ona doğru ilerlemeye devam ederken kenarda duran siyah araba dikkatimi çekmişti. Babamın beni havaalanına götürdüğü araba gibiydi. Aklımdan o sahneler birer birer geçerken durdum.
Şüphelenmiştim..

Takip mi ediliyormuşuz gibi bir hise kapılmıştım. Ellerimi yumruk yaparak arabaya doğru yöneldim. Çok yaklaşmışken araba ilerlemeye başlamıştı.

"Dur!!"

Peşinden koşsam da yetişememiştim. Delirmek ürezereydim.
Babam beni takip ettiriyor olmalıydı... Ellerimi dizlerime koyarak yere doğru eğildim. Nefes nefese kalmıştım ve sakin olmaya çalışıyordum. Kolumda hissettiğim el ile ani bir hamle yapmıştım.

"Jungkook! Agh.."

Anlık öfkeyle Lisa'nın canını yakmıştım. Ters tuttuğum kolunu bıraktığımda yüzündeki ifade beni çaresiz hissettirmişti. Kötü hissediyordum.

"Lisa.. ben çok özür dilerim."

Kollarımı minik omuzlarına sararak saçlarını okşadım. Bir şey oldu mu endişesiyle geri çekildim ve kolunu kapatan gömleğini sıyırdım. Bembeyaz teni vardı. Tıpkı boynu gibiydi..

"Peşinden koştuğun arabada kim vardı? Neden bu kadar endişelendin?"

Gözlerimi kolundan çekerek Lisa'ya baktım. Ardından gülümsedim ve elinden tuttum.

"Önemli bir şey değil. Gidelim hadi."

.*.*.*.*.

Ders boştu ve bende uyumayı tercih etmiştim. Okulda uyumak daha bir tatlı oluyordu sanki.

"Jungkook. Uyuyor musun?"

Lisa'nın sesiyle dalmak üzere olduğum uykumdan uyandım. Sırada yatmaktan vazgeçerek gözlerimi açtım ve başımı kaldırdım.

"Neden? Bir şey mi oldu?"

"Şey.. Bu sabah saçmaladım sanırım. Özür dilerim."

Bir süre yüzüne baktım. Aslında saçmalamamıştı. Utandığını belli etmemek için başını eğmesi ve parmaklarıyla oynaması çok tatlıydı.

"Saçmalasan da özür dileme. Bu halin hoşuma gidiyor."

Bakışları artık daha farklı geliyordu. Bana ne oluyordu böyle cidden?

"Şimdi uyuyabilir miyim?"

Homurdanarak önüne döndü. 'Üzgünüm Lisa çok uykum var.' Kafamı sıraya yatırarak gözlerimi kapadım. Ne kadar sinirli olsam da gözleri sinirlerimi yatıştırıyordu. İri gözleri ve parlak ten rengi vardı.

Yine ten rengi aklıma gelmişti.. İç çekerek gülümsedim. Bu kızın ten rengiyle ne sorunum vardı cidden?

"Ne yapıyorsun?"

Sıçrayarak gözlerimi açtım. Lisa tam karşımda yüzümü inceliyordu. Alnından iterek doğruldum. Anlaşılan uyuyamayacaktım.

"Uyurken gülen birini ilk defa görüyorum."

"Ahh şey aklıma bir şey gelmişti de."

"Ne geldi?"

"Ten rengin.. Parlıyor gibi."

"Ne?"

...



PLATONİK :LisKook:Onde histórias criam vida. Descubra agora