~20~ MEZAR

1.3K 282 128
                                    


Yorum yazmayı ve yıldızı boyamayı unutmayın!🧚

"Kainat, annen nerede?"

Titreyen ellerimi cebime sıkıştırdım, halsiz soluğumu dışarı saldım.

"Öldü."

Sesim, bir buz kütlesi gibi soğuktu.
Dile kolaydı söylemesi ama ya yüreğim.
Sesimin aksine cayır cayır yanıyordu. Burnum sızladı, bu ateşi söndürecek olan gözyaşlarım dökülmek için zaman kolluyordu.

"Neden, nasıl yani? Canı çok yandı mı?"

Dolan gözlerine hüznün verdiği yorgunlukla baktım.

"Öldürüldü."

Sırtını yasladığı pervazdan çekti, omuzları çaresizlikle düştü. Nasıl veya kimin yaptığını duymak istediğini biliyordum ama benim güçsüzlüğümü görünce sustu, soramadı. İnanmak istemiyordu ama gerçek hep böyleydi. Can yakıcı...

"Mezarı nerede?"

Göğüs kafesimi tekmeleyen kalbim şiddetle can buldu. Kalbimin atma sesi kulaklarımda uğulduyordu.

"Mezarı, Zincirkuyu mezarlığında ama gitmene gerek yok."

"Neden?" Diye tekrardan sordu. Sesi hiddetle sarsılmıştı.

"İçi boş. Cesedi gömüldükten sonra kayboldu."

Kayboldu, bir hafta boyunca sarıldığım toprak birikintisinin boş olduğunu geçirdiğim sinir krizi sonucu öğrenmiştim.
Tırnaklarımla kazdığım mezar bomboştu.
Ellerim, annemin ruhuna bulaşmıştı. En son anneme değen bu mezar ruhumu benden koparmıştı. Annem için kazılan bu kuyu benim olmuştu.
Ruhumun sığındığı, can verdiği burasıydı.

Buğra'nın destek veren elini belimde hissettim.
Alparslan'a gözlerimi sabitledim. Her an ağlamaya hazır gözlerinin ardında şok olmuş, ağır bir yükün altında kalmış ruhu gözüküyordu. Tekrardan kısaca vedalaştık ve evin yolunu tuttuk.

Yol boyunca sessizlik hakimdi, gökyüzünün altında birer enkaz olan ruhlarımızın çığlıkları
sessizliğin içinde yok oluyordu. Yorgun olan bedenimi arabadan çıkarttım.
Eski evimize bir süre baktım. Tek katlı evimizin soğuk duvarlarından başka hiçbir şeyi yoktu. Eve girince Buğra'nın konuşmak için çabaladığını fark edince bir süre zaman istedim ve kendimi abimin odasına kilitledim.

Kapıyı kapatınca halsiz olan vücudumu kapıya yasladım ve donuk gözlerimi karşımdaki duvara sabitledim. Ruhum eziliyor, nefesim cigerlerime darbe vuruyordu.

Kafam patalayacak gibi olunca abimin yatağına uzandım. Silik olan kokusu, burnumu sızlattı. Gözyaşım yastıkla buluşurken ince bir sızı cildimde yer edindi. Düşünceler hatıralara pranga vururken kendimi ölüm uykusuna hapsettim.

✿✿✿✿✿

6 yıl önce

Odamın kapısını gürütlüyle kapattım ve arkamdan gelen adım seslerine karşı bağırdım.

"İstemiyorum, neden anlamıyorsun?"

Annem, ayaklarını sinirle yere vurdu, siyah saçlarını arkaya savurdu.

"Sana ne istediğini sormuyorum. O hastaneye gideceğiz. Valizini hazırla."

Emrivaki sesine karşılık ruhum, bir kuşun kanat çırpması gibi kanatlanarak uçmak istedi.

"İstemiyorum. Ben böyle yaşamak istemiyorum. Beni kendimle bırak. Nefes alamıyorum. Nefesimi kesme anne."

Gözyaşı Kesesi      Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin