Kendime geldiğimde başımda oluşan ağrı dayanılmazdı, hareket etmeye çalışınca ellerimin ve ayaklarımın bağlı olduğunu hissettim, başımdaki çuval dan etrafı göremediğim gibi ağzımda bağlıydı...
Bileklerimde ki acıya bakılırsa saatlerdir buradaydım neler olduğunu hatırlamaya çalışıyordum ama tek hatırladığım şey uçurumun kenarında olduğumdu, sonrası karanlık...
Sanırım bir evdeyim, çevremde dolaşan insanları hissedebiliyor açılıp kapanan kapıları duyuyordum Kendime geldiğimi farkedebilmeleri için başımı sağa sola sallamaya çalıştım...
- hey şuna bak bizim küçük fare uyanmış!
+ sen burada kal, ben gidip patrona haber vereyim.
- tamam...
Kapanan kapının sesiyle adamın çıktığını anladım bakalım kimmiş bu patron! Geçen her dakika başımın ağrısı geçeceğine artıyordu sanki...
Kapı tekrar açıldığında duyduğum tok ses bana hiç tanıdık gelmedi!
- demek misafirimiz uyandı çıkartın şu çuvalı da yüzünü görelim demesiyle başımdaki çuval çıkartıldı ama gözlerim karanlığa alıştığı için ışık canımı yakıyordu biraz bekleyip yavaşça gözlerimi açtığım da karşımda orta yaşların sonunda, siyah saçlarına beyazların hakim olduğu, siyah takım elbiseli, soğuk bakışlı birini gördüm. Yüzünde sağ yanağında elmacık kemiginin altında beligin bir yara izi vardı... Onu daha önce görmediğime emindim, karşımda duran koltuğa oturup konuşmaya başladı;
- sonunda kendine gelebildin ufaklık! Nihayet tanışabildik öyle değil mi? Gerçi bu şekilde tanışmak biraz garip oldu ama olsun... Ben salih değirmenli tanıştığıma memnun oldum eminim sende olmuşsundur nede olsa haftalardır beni arıyorsun, baktım senin bulacağın yok bari ben bulayım dedim...
Poyraz'ın bahsettiği adamdı bu, babamın katili ve lanet olsun ki bu it karşımda konuşurken benim yaptığım tek şey ona iğrenerek bakmaktı...
- şimdi ağzını açıcaz ve sen uslu bir kız olup söz dinleyeceksin! Tabi sonunun baban gibi olmasını istemiyorsan, bu belki senin umurunda olmayabilir ama hala'nın buna katlanabileceğini sanmıyorum haksızmıyım?
"Saatlerdir ortada yokum halam deli olmuştur şuan ne yapıyor ne halde acaba? Ya poyraz..."
- anlaştık mı? Diye sorduğunda başımı tamam anlamında salladım, sakin kalmam gerekiyordu bir an önce burdan kurtulmalıydım...
Odadaki adamlardan biri arkama geçip ağzımdaki bezi çözdü;
- nerede kalmıştık uslu kız benimle tanıştığına memnun değil misin?
+çok memnunum, tahmin ettiğinden daha fazla
- bak buna sevindim işte
+ ne istiyorsun benden?
- senin benden istediğinden çok daha masum birşey
+ neymiş o?
- sadece bir imza şirketi ve hatta babandan sana kalan her seyi bana devrettiğini gösteren bir imza
+ ya atmazsam?
- sen bilirsin o zaman sonun babanla aynı olur halana yazık olacak!
+ öldür o zaman çünkü o imzayı asla atmam
- bence bu kadar ani bir karar verme biraz düşün
+ babamın katiliyle bir anlaşma yapmam ben sok bunu o boş kafana
- tıpkı baban gibisin keske biraz annene benzeseydin anlaşmamız daha kolay olurdu
+ annemi nereden tanıyorsun kimsin sen?
- dediğimi yapmazsan ecelinim, bence teklifimi bir düşün her şekilde öleceksin ama daha acısız ölmeni sağlarım... Deyip odadan çıkıp gitti odada bulunan diğer 2 asalakta onu takip etti...
& & & &
Poyraz Demirkan'dan
Selman'ı ormanda adamlarla bırakıp arabaya atladığım gibi depoya gittim bu işin arkasında salih denen şerefsiz vardı ve onu bana verecek tek kişi hakan denen itti... Depoya geldiğim de bir terslik var gibiydi ortalık fazla sessizdi, belimdeki silahı elime alıp dikkatlice içeri girdim bir kaç adım sonra yerde yatan adamı farkettim nabzını kontrol ettiğimde ölmüş olduğunu gördüm " lanet olsun!" adımlarımı hızlandırıp hakan'ın olduğunu yere yöneldim hala sandalyede bağlıydı tek fark ölü olmasıydı " kahretsin ya kahretsinn" selman'ı arayıp depoya gelmesini söyledim cevabını beklemeden telefonu kapatıp cebime attım ve dışarı çıktım...
Selman geldiğinde panikle yanıma kostu;
-abi hayırdır?
Yüzüne attığım yumrukla geriye doğru sendeleyen selman ne olduğunu anlamaya çalışıyordu
+ neredesiniz lan siz?
-abi?
+ hakan denen it öldürülmüş, başını bekleyen adamlarla beraber
- nasıl olur
+ bunu sen söyleyeceksin selman, lan böyle mi koruyordunuz adamı?
- abi aslı hanım için dağılınca
+ bana bahane uydurma! öldürtecelsiniz kendinizi bana
Depoyu işaret edip;
+ temizle şurayı ben şirkete geçiyorum elin boş gelme karşıma canını yakarım...
Deyip arabaya bindim hiç bu kadar çaresiz kalmamıştım...
& & & &
Sabah olmasına rağmen hala odaya giren yoktu, tüm gece sandalyede oturmaktan bütün vücudum acıyordu artık, bileklerimi neredeyse hissetmiyordum...
Kapının açılmasıyla elinde tepsiyle bir adam içeri girdi görebildiğim kadarıyla içinde bir parça ekmek ve bir bardak su vardı tepsiyi sehpaya bırakıp arkama geçti ve ellerimi çözdü kollarımın ne kadar çok uyuştuğunu o zaman daha iyi anladım bileklerimi ovalarken adam eğilmiş ayaklarımdaki ipleri çözüyordu...
İpleri çözüp ayağa kalktığında bir ihtiyacın olursa banyoyu kullanabilirsin derken odadaki diğer kapıyı işaret etti ve eğer sağ kalmak istiyorsan uslu dur deyip çıktı...
Zorla ayağa kalktığımda biran başım dönsede sehpaya yaklaşıp bardağı aldım suyu içip banyoya yöneldim belki kaçabilirim diye düşünüyordum ama ufacık pencereyi görünce bunun imkansız olduğunu anladım odaya geri dönüp pencereleri kontrol etmeye başladım her pencerenin altında onlarca adam vardı burdan kurtulmak zor görünüyordu ama ne olursa olsun o imzayi asla atmayacaktım...
Bahçeyi izlerken tanıdık bir sima takıldı gözüme; kerim özer salih denen itle bahçede konuşuyordu, o şerefsizinde bu işin içinde olduğunu tahmin etmem lazımdı...
Ben onları izlerken sanki anlaşmış gibi onlarda başlarını kaldırıp benim olduğum odaya baktılar... Kerim denen itle gözgöze gelince pis pis gülüp başıyla selam verdi... Buradan kurtulduğum da ikisinide kendi ellerimle öldüreceğim, şu an elim kolum bağlı olsa da poyraz'ın beni bulacağını biliyordum bana söz vermişti, hep yanımda olacaktı, gelecekti hissediyordum... Belkide bu sakinliğim bu yüzdendi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KaranlıK (Tamamlandı)
General FictionMerhaba ben Aslı, Aslı yiğitoğlu Saat gecenin dördü ve ben bir uçurumun kenarında karanlığı izliyorum... Kim derdi ki bir gecede hayatımın değişeceğini ve bu karanlığın bir parçası olacağımı her şey ne kadar da güzeldi oysa...