[X]-7

832 94 33
                                    

Minhyuk defteri elimden aldı. Yataktan kalkıp çekmeceye doğru ilerlerken yorgun bir ses tonuyla mırıldandı. "Dahası da var. O olay yaşandıktan sonra, her gün akşam dokuzdan sabah altıya kadar görünür kalabilmek gibi bir özelliğe sahip oldum. Ve sen sadece bu süre içinde beni aklında tutabiliyor, kaybolduğumda beni unutuyordun. O zamanlarda bile bulduğun bütün kağıt parçalarına o günleri not almaya başladın. Ama sana okutmaya gerek duymuyorum, çünkü neredeyse her gün bir öncekiyle aynı oldu."

Kendimi yatağa bıraktım. Beynimi dinlendirmeye ihtiyacım vardı, buna nasıl cesaret etmiştim bilmiyordum ama her şeyi tek günde öğrenmeye çalışmak kesinlikle aptallıktı. Başka şansım olmasa da, bunu yapmak çok yorucuydu. Özellikle duygusal açıdan.

"Seni yine unutacağım, değil mi? Saat altı olduğunda. O zaman neden bahsettiğin olayı anlatmıyorsun? Yarın her şey eskisi gibi olacak."

"Altıya kadar çok vakit var. Benden soğumanı değil, benimle vakit geçirmeni istiyorum."

Yatakta doğruldum ve hala çekmeceli dolabın önünde duran, dizlerinin üstüne çökmüş dolabın üstündeki küçük akvaryumu izleyen Minhyuk'a baktım. Akvaryumun içindeki yalnız, siyah balığı izliyordu. Sanki ikisi de yalnızmış ve balık Minhyuk'a, Minhyuk balığa arkadaşlık etmek için oradaymış gibiydi.

Yataktan kayarak inip emekleyerek Minhyuk'un yanına gittim ve dizlerimin üstünde durup ben de akvaryumu izlemeye başladım. Akvaryumun arkasındaki aynadan gözüken Minhyuk'un yansıması, o kadar saf ve çocuksu duruyordu ki onu yalnız bırakmanın iyi bir fikir olacağını düşündüm.

Geri çekilmeye kalkıştım fakat Minhyuk kolumdan tutarak bunu yapmama engel oldu, heyecanla konuştu. "Ona eş bulalım."

Başımı ona çevirdim, hala akvaryumu izliyordu. "Ama saat çok geç."

"Tanıdığım biri var." Başını bana çevirdi ve onu onaylamam için parlayan gözlerini gözlerime dikti.

Soluğumu dışarı verdim. Geceleri dışarı çıkmanın ne kadar tehlikeli olduğundan bahseden oydu, her dışarı çıkışında dayak yiyen ve geçmişte bu yüzden geceleri yanımda kalan da oydu. Neden bu geç saatte dışarı çıkmaya çalışıyordu?

Gözlerine daha fazla bakamayacağıma karar verdikten sonra bakışlarımı ondan kaçırıp teklifini onayladım. "Peki."

Hızlıca ayağa kalkıp kolumdan tuttu, beni çekiştirerek dışarı çıkarırken yüzüne yerleşen kocaman gülümseme beni de bütün endişelerimden uzaklaştırıyor, bana onun yanında olduğum sürece gece dışarı çıkmamın sorun olmayacağını düşündürüyordu. Onu takip ettim.

Adımlarının hızına yetişememek bir yere kadar katlanılabilir olsa da aramızdaki mesafe açıldıkça korkum arttı.

"Yavaşla!"

Sesim ona ulaştığında gülümseyerek başını bana çevirmiş, beyaz saçlarını savurarak adımlarını durdurmuştu. "Çok yavaşsın. Kaplumbağa gibi."

Nefes nefese, yüzümde ufak bir tebessümle mırıldandım. "Hızlı olan sensin... Bir vampirsin ne de olsa!"

Aramızdaki mesafeyi kapatıp elime uzandı, parmaklarını benimkilere kenetledi. Kolumdan çekip beni yeniden koşmaya teşvik ederken, hayatında hiç bu kadar eğlenmemiş gibi sevinçle gülümsüyor ve kıkırdıyordu. Beni de elimde olmadan gülümsetiyordu.

Yalnızca birlikte dışarıya çıkmış olmamız, onu bu kadar mutlu etmeye yetiyordu.

Anlaşılan o olaydan önce beni gerçekten çok seviyordu.

vampire: lee minhyukWhere stories live. Discover now