acht und dreizig

1K 112 63
                                    

Evden gelen adım sesleri ve birer birer açılan ışıklar, karşı tarafta durmuş bekleyen Yoojung'un dikkatini çekmişti. Oysaki Seungkwan daha yeni evden çıkmıştı. Evi gözlemeye devam ederken kapıya çıkan Wonwoo ile kaşlarını çatma gereği duymuştu. Tabii Wonwoo da onu fark edince kaşlarını çatmıştı. Şimdi oldukça sinirli görünüyordu.

"Polisi aramamı istemiyorsan uzaklaş bu evden."

"Seungkwan gelecek ve ben onunla konuşacağım."

"Sen bilirsin. Ben sana demem gerekeni söyledim."

Kapıyı tekrardan kapatıp içeri girdi ve koltukta uzanan genci dürtüp az önce olanları söyledi.

"O aptal sürekli buralarda geziyor. Mingyu ve ben çok kez tehdit ettik. Dövmeye bile kalktık. Ama çok--- yüzsüz."

"Sevgilimden uzak durması gerektiğini öğrenecek. Sen merak etme. Ben gereken cevabı çok güzel vereceğim."

Ayaklanıp evin içini gerektiği gibi süslemeye başlamıştı. O sırada kapı çalmış ve Hyelim gelivermişti. Onlara yardım etmek içindi elbette. Ama kapıda gördüğü adam yüzünden sinirlendiğinden midir çantasını köşeye fırlattı.

"Onu öldüreceğim. Ciddiyim. Seungkwan'ı rahat bırakmıyor."

"Sen merak etme, bırakacak."

"Bastır enişte. Sürünsün pezevenk."

Âni gelen küfür ile ikisi de şaşırırken aynı zamanda yerinde söylediği için de bir gülme gelmişti. Neşeyle hazırlanan ev nihayet bittiğinde, Hyelim kız arkadaşına bir mesaj atmış ve Seungkwan'ı eve getirmesini söylemişti. Onlar gelene kadar diğer herkes eve doluşmuştu bile. Işıklar kapandı, herkes olması gerektiği yere geçti. Kapıya sokulan anahtar, birkaç gülme sesinden hemen sonra içeri girmesi gereken kişi içeri girememişti.

"Kwan, beni dinlemen gerek."

"Neden buradasın?"

"Seni---"

"Tek bir tuşa bakar, Yoojung. Seni çoktan şikayet ettim. Şu an polisi çağırırsam, senin için iyi olmaz."

Onu omzundan ittirmişti. Ama adam, onun bu davranışlarından dolayı daha da sinirlenmişti.

"Bana zamanında benden hoşlandığını itiraf ettin. Senin için Hyelim'den ayrıldım. Sana geldim ama şimdi... onu sevdiğini sanıyorsun. Seungkwan sen beni seviyorsun."

Tina'nın karışmaya çalışmasını duyabiliyorlardı. Hansol sinirle kapıya ilerlerken sevgilisinin sesini duyduğunda olduğu yerde kalmıştı.

"Pis ellerini üzerimden çek. Seni mi seviyorum? Sen kimsin de seni seveyim? Ha? Ben Choi Hansol'u seviyorum. Hatta sevmek değil, daha fazlası. Beni ondan koparıp; kendine bağlayabileceğini sana düşündüren ne? Sen âciz bir adamsın, Yoojung. Seni sevecek bir insan daha tanımadım ben. Şimdi, git. Eğer biraz onurlu ve gururlu bir adamsan, çık git hayatımdan."

Kapı açılıp içeri yorgun argın Seungkwan girdiğinde ışıklar açılmıştı. Hansol gülümseyerek bir adım ileri çıktığında sarı saçlı olan koşarak sevgilisine sarılmıştı.

"Hansol..."

Kokusunu içine çeke çeke konuşmuştu.

"Duydum, hepsini."

Kulağına söyledi.

"Şimdi... sana herkesin önünde soruyorum. Benimle Hollanda'ye gelip yepyeni bir hayat kurar mısın?"

Şaşkınca diğerine baktı.

"E-Evet, kurarım."

"Ailen ve arkadaşlarından ayrı--- kurar mısın? Tanrım! Seni seviyorum, Seungkwan. Seni gerçekten çok seviyorum."

"Ben de seni çok seviyorum, Hansol. Her şeyden fazla, herkesten fazla."

Liar Liar | VerkwanWhere stories live. Discover now