22. Cadı Katliamı

2.1K 131 25
                                    

Cadı olduğumu ilk öğrendiğimde altı yaşındaydım.

İlk başta büyüyünce süpürgesi olan, uzun burunlu çirkin biri olacağımı sanmıştım ama zaman geçtikçe gerçeğe alışmaya başlamıştım. Annem, babam, ben ve Ethan müstakil bir evde mutlu bir şekilde yaşıyorduk. Ardından babam annemi yakalıyıp, onu öldürdüğünü sanıyor ve beni alıp kaçıyor. Ama arada bir ayrıntı var. O ise uzun bir süre sır olarak kalacak.

İkimiz bir evde yaşamaya başlamıştık. Eski evimizden çok uzaktaydı ve merkezi bir yerde değildi. Her zaman sıkılır, yapacak bir şey bulamazdım. Sonra annem beni bir okula yazdırmıştı ama o okul sıradan dersleri değil, büyücülük dersleri verirlerdi. Ve orada Johanna ile tanışmıştım. Ve sonra onu öldürmüştüm. Tabii bu sonra olmuştu.

Ondört yaşıma geldiğimde annem bana lanetten bahsetti. Nasıl olduğunu, nasıl kalkacağından söz ettik, dört yıl boyunca. Ve sonra Ethan'a o rüyayı gördürmüş ve laneti kaldırmıştık. Ha, bu arada John vardı. Onunla onaltı yaşımda tanışmış ve görür görmez aşık olmuştum. O zamanlar sadece cadıların olduğunu bilirdim ama vampirler ve kurtadamların da olduğunu John sayesinde öğrenmiştim. Onunla iki yıl çıkmış, ardından o beni bıçaklamış, kardeşimse onu öldürmüştü.

Şimdi ise kızgın kalabalık beni öldürmek üzere.

Aklıma gelen ilk şey kaçmak oldu ama hemen yakalanırdım. Onları uzaklaştırmak için bir büyü düşündüm ama eğer yaparsam buraya ne bir adım daha atarım ne de kaçarım.

"Yakalayın onu!" diye bağırdı beni ilk gören kadın. "Yakalayın!"

Ne olduğunu anlamadan biri kolumu tuttu, ardından başka biri ağzımı. Ve böylece beni etkisiz hala getirip sürüklemeye başladılar. Taa ki bir at arabasının önüne gelene kadar. Arabanın oturak kısmının arkasında ise kafes gibi bir şey vardı, kapısı hapishane kapısı gibi, arka kısmı ise tamamen kapalı. Ve tabii ki beni oraya fırlatıp kapıyı sonuna kadar kapadılar.

İnsanların tuttukları yerlim acıyor, kolumdaki tırnak izlerinden kan akıyordu. Birden kapıya bir taş geldi ve bana çarpmasada refleks olarak başımı korudum. Ardından korkarak kapıya doğru yöneldim ve demirlerin arasından dışarıyı izlemeye başladım. Arkamızda at arabaları ve ellerinde meşale tuttmuş koşan insanlar vardı. Şimdi ne olacaktı? Mahkeme olması imkansızdı, artık herkes Ethan'ın ne öğrenmiş ve benide öyle sanıyorlardı ki haklılarda. Ve bu sefer suya atma işi de yoktu. Beni direk ateşleri körükledikleri bir ocağa atacaklardı. Aklıma birazdan yaşayacaklarım geldiğinde başımı dizlerimin arasına almış ağlamaya başladım, hiç durmadan, hıçkıra hıçkıra.

Dışarıda yoğun bir kalabalık ve gürültü vardı. Araba yoluna devam ediyor, taş yol olduğu için sürekli sarsılıyordu. Ve en sonunda araba durdu. Sonra kapı açıldı ve iki adam kolumdan tutup beni çekti, ardından yürümeye başladık. Yüksek bir binaya girmiştik, merdivenlerden aşağı iniyorduk. Üç kat aşağı indikten sonra büyük bir kapının önünde durduk, adamın biri kapıyı açtı ve beni içeri itti. Yer ıslak olduğu için kayıp yere düşmüştüm. Ardından saçıma sıcak bir su damladı. Tavana doğru baktığımda ise sıcak su yüzüme damladı. Geri çekildiğimde tavandan geçen borunun patlamış olduğunu ve su akıttığını gördüm. Etrafıma baktığımda ise yanlız olmadığımı anladım.

Bulunduğumuz yerdeki insanlar baygındı, sanırım. Ama hepsinin yaraları, yanıkları vardı. Korkuyordum, hem de çok. Bu insanlar kimdi? İçlerinden bir kadının hareket ettiğini gördüm. Yanına yaklaştığımda ise şok oldum. Çünkü bu kişi bacaklarından kanlar akan Tracey'di.

"Tracey? Tracey? İyi misin ben Carrie." Yüzünü bana döndüğünde yarısının yanık olduğunu gördüm ve içimi yine korku saldı ve terlemeye başladım.

Cadının LanetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin