17. Bölüm

5.7K 400 139
                                    

Bölüme başlamadan önce önemli bir şey demek istiyorum.

Ben sinir problemi olan bir insanım. Sinirlenince kendimi kaybederim. Ağlarım, kendimi tırnaklarım, saçlarrımı yolarım. Ve uzun süredir var bu bende. Ayrıca bunun dışında birkaç şey daha var.

İlk defa annemle konuştum bugün bu konuyu. Bana seni tanımayan birine anlat bunu dedi. Kendini bir yabancının gözünden gör dedi.

Yani demek istediğim aranızdan bazılarınıza mesaj atıp durumumu anlatsam dinler misiniz? Sizden teselli cümleleri istemiyorum. Kendimi sizi gözünüzden görmek istiyorum.

Bunu yapar mısınız?

Jimin

"Gitmek zorunda mısın? "

Seulgi elindeki kıyafetleri valize yerleştirdikten sonra valizi kapattı. Genelde bir hafta kalırdı ama bu sefer iki gün kalmıştı. Doğru düzgün konuşamamıştık bile.

"İşler yoğun olmasa kalırım biliyorsun. Ayrıca Irene'yi özledim."

Başımı sıkıntıyla salladım. Uçağı gece kalkacaktı. Son saatlerimizi hep beraber geçirebilirdik.

"Seninle bu sefer konuşamadık. Halbuki benim ne hayallerim vardı. "

"Ne hayali bu? " dedim kaşlarımı kaldırarak.

"Sen bana Jungkook'u anlatacaktın. Bende o hayranlık dolu ifadenle dalga geçecektim. Neyse bir dahaki sefere artık. "

Gözlerimi devirip odadan çıktığımda Seulgi kıkırdayarak arkamdan geldi. Hepimizi gıcık etmeye bayılıyordu.

Salonda oturan Hoseok'u görünce gidip yanına oturdum. Rahat bir pozisyon alıp başımı geriye yasladım.

"Jungkook nerede? "

Hoseok eliyle bahçeyi gösterince başımı arkaya çevirdim. Jungkook elindeki hortumla Jin'i ıslatıyordu. Jin ne kadar bağırsa da kahkahalarla gülüyordu.

"Asla büyümeyecekler" dedi Namjoon salona girerken. Onunda gözleri bahçedeydi.

"Ama bu huylarını seviyorsunuz değil mi? Çocuk gibi olmaları sizin içten içe feels geçirmenizi sağlıyor. Çünkü çok doğal ve tatlılar. "

Seulgi sırıtarak ikimize bakıp başını salladı. Bu kızdan korkmuyor değildim. Gözünden asla bir şey kaçmıyordu. Ayaklı kamera(?)  gibiydi.

"Kışın ortasında suyla oynayacak kadar delirdiler mi? "

Yoongi'nin dediğine hak verip yerimden kalktım. Jungkook'un bünyesi zayıftı. Hasta olmasını istemiyordum.

"Jungkook içeri girin. Havanın eksilerde olması pek umurunuzda değil gibi. "

Jin bir bana bir Jungkook'a baktıktan sonra sırıtarak içeri girdi. Çeşmeyi kapatıp Jungkook'un elindeki hortumu fırlattım ve elini tuttum.

İçeri girdiğimiz gibi titrediğinde sıkıntıyla nefes verdim. Hasta olacağını bile bile ne diye suyla oynardı ki?

"Duşa gir. Kıyafetlerini hazırlayıp geleceğim. "

Jungkook banyoya girdiğinde kıyafet odama girdim. Lacivert kazak ve siyah eşofmanı yatağa bırakıp banyoya girdim.

Jungkook doldurduğu küvete oturmuş, kollarıyla da bacaklarını sarmıştı. Görüntünün güzelliğine kapılmamak için üzerimdekileri çıkarıp küvete girdim.

Elime döktüğüm şampuanla Jungkook'un saçına masaj yapmaya başladığımda gözlerini yumdu. Masum ifadesine bakıp gülümsedim.

Jungkook izlemeye doyamadığım filmimdi. Ve o filmin finali asla gelmeyecekti. Sürekli başa sardırıp duracaktım.

I'M PREGNANT!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin