- 3 -

149 20 13
                                    

   Sabah alarmıyla uyandı. Ertelerse okula çok geç kalabileceğini düşündü. Bu yüzden giyinmek için kalktı. Siyah kapüşonlusunu giyerse biraz fazla karamsar görünebileceğini düşündü. Onu es geçti, gri bir pantolon ve beyaz tişörtle aşağıya indi.

   Mutfağa girip mısır gevreği yiyen kardeşlerine günaydın dedi ve aralarına katıldı.

   Hızlıca yiyip evden çıktı. Okuldaki ilk günü için her zamanki gibi heyecanlıydı ama yeni bir yerde olduğu için heyecanı katlanmıştı. Okul yürüme mesafesi kadar yakındaydı. Bu yüzden yürümeye karar verdi.

   Okula vardığında tam zamanında geldiğini düşündü. İlk ders için birkaç dakika vardı. Herkes birbirini tanıyordu ve gruplanmışlardı. Birçoğu ona bakıyordu. Josh kendi için bir dolap istiyordu. Boş bir dolap için okuldaki görevlilerden birine sordu ve nihayet eşyalarını bırakabildi.

   Derslerinin hangi sınıfta olduğunu öğrendi ve ilk dersi için sınıfa gitti. Gruplar tarafından oluşturulan uğultudan başka bir şey olmadığını düşündü Josh. Ta ki arkada oturan Tyler'ı görene kadar. Sınıfa girdiğinde bütün gözler ona bakıyordu ve birkaç kişi etrafında toplanmıştı. Herkesin dikkatini çekmişti yeni çocuk. Bir kişi hariç. Tyler hiçbir şeyi umursamıyormuş gibi görünüyordu. Kafasını eğmiş önündeki deftere bir şeyler karalıyordu.

   Yanına toplananlar ona birkaç soru sordu. Josh sakince cevapladı ve boş bir yer sordu. Arkada Tyler'ın yanında boş yer vardı. Oraya gitti.

Tyler'a "Oturabilir miyim?" diye sordu. Sıralar tekli ve birbirine çok yakın olmamasına rağmen birazcık başını kaldırmasını istiyordu.

Tyler omuz silkti, "Sormana g-gerek y-yok."

"Oh. Ve günaydın."

"Günaydın." Tyler bu sefer tek hamlede söyleyebilmişti. Bunu derken yüzünde hafif bir memnuniyet vardı. Sonra hemen silindi.

   Yarı ciddi kimya öğretmeninin sınıfa girmesiyle herkes yerine geçti.

   Josh dersi biraz dinledi ve gerekli notları aldı. Son on dakika sıkıntıdan ölüyordu. Bütün ders boyunca dikkatini dağıtan yanındaki çocuğu izlemeye karar verdi.

   Parmaklarıyla oynayarak belirli bir yere bakıyordu. Sonra yine önündeki deftere bir şeyler karalıyordu ve bazen de beresini düzeltiyordu. Josh ne yaptığını merak etti ve ona doğru eğildi. Dağınık bir yazıyla bir şeyler yazıyordu: Can you save my heavydirtysoul? (Şarkı sözü: Ağır kirli ruhumu kurtarabilir misin?)

"Evet, kurtarabilirim." diye kendinden emince söyledi.

"N-ne?" Tyler kafasını kaldırmıştı. Josh'ın defterine baktığını gördü.

"Bu g-gördüğünü hemen u-unut!" diyerek hızla defteri kapattı ve beresini düzeltti.

   Josh Tyler'a baktığında biraz kızarmış görünüyordu. Ama yüzünde daha çok kızgınlık vardı.

   Teneffüs zili çaldı ve çoğu kişi sınıftan çıktı. Josh biraz okulu tanımaya karar verdi. Kafeteryaya ve üst kattaki sınıflara bakıp döndü. Bir önceki kadar dikkat çekmiyordu sınıfta. Yerine geçti ve öğretmeni bekledi.

...

   Öğlen olduğunda yemekhaneye indi. Yemeğini alıp oturacak bir yer için bakındı. Tyler'ın yanı boştu. Onunla aynı masada oturanlar Josh'ı çağırdı. Gelip oturdu. Diğerleriyle aynı sınıfta değildi. Pek bir muhabbetleri olmadı, onlar birbirleriyle konuşuyorlardı. Tyler'a döndü.

"Hey." Tyler sesle irkildi.

"H-hey." derken sonunda başını kaldırmıştı.

"Hiç arkadaşın yok mu?" diye sordu biraz meraklı bir ifadeyle.

"Yok."

"Arkadaş olabilir miyiz?"

"Olur." dedi başını eğerek ve parmaklarıyla oynamaya başladı.

   Tyler elini masaya koyduğunda uzun sweatshirt'ünün kolu biraz geriye düşmüştü. Josh koluna baktığında morluklar gördü.

"T-Tyler... Bunlar da ne?" dedi sesindeki belli endişeyle.

"H-Hiçbir şey!" dedi Tyler hemen konu kapatarak.

   Yemeğin geri kalanında konuşmadılar. Hoş bir sessizlik değildi bu.

   Yemeklerini bitirdiklerinde birlikte sınıfa çıktılar. Biraz erken gelmişlerdi, kimse yoktu. İkisi de arkadaki sıralarına oturdu. Josh telefonunda takılırken Tyler arkasına yaslanarak gözlerini kapatmıştı.

Josh'ın aklına geldi ve sordu, "Telefon numaranı alabilir miyim?"

"T-Telefonum yok." kafasını biraz yukarı kaldırarak söyledi.

"Gerçekten mi? On altı yaşındasın ve hâlâ yok mu?"

"Telefonları sevmiyorum." dedi omuzlarını silkerek. Bu sefer de bir çırpıda diyebilmişti. "A-ailem de i-izin v-ve-vermez zaten." derken vücudu bile titremişti. Korkudan değil. Kısmen yani. Başka biriyle konuşmanın verdiği yabancılıktan.

   Sınıfa birileri girmeye başladığında Josh kelimelerini yutmayı yeğledi.

...

   Okuldan eve dönerken yolları aynıydı. Birlikte yürüyerek gidiyorlardı. Josh yanına baktığında Tyler'la göz göze geldi. Tyler anında başını yere eğdi ve beresini düzeltti. Birkaç dakika sessizliğin ardından Tyler durdu. Josh da fark ettiğinde arkasına baktı.

"Hmm, ş-şey..." Tyler bunu derken huzursuz görünüyordu. Elleriyle omzundaki çantasının kolarını tutuyordu.

"Evet?" dedi Josh, bir adım daha yaklaşarak.

"B-Ben... Neyse. B-Boş ver."

"Ne oldu?"

"Emin d-değilim."

"Bana güvenebilirsin."

"Gerçekften mi?" artık başını kaldırmış, Josh'a bakıyordu.

"Söyle hadi." derken sabırsızlandı Josh.

"S-Sadece... Eve gitmek istemiyorum."

No Name - JoshlerWhere stories live. Discover now