Dostlar Sofrası

2.7K 252 168
                                    

Canlar merhaba,

Okuma yapacağımız kitabı ve yorumcuların Perşembe akşamı sekizde başlayıp en geç dokuzda bitecek olan yorum yükleme programını yarın bir bölüm olarak paylaşıyor olacağım. Hikayeyi de orada belirteceğim. Hatta farklı bir kitap başlığı altında da yapabiliriz. Ki öyle daha mantıklı olacak gibi.

Keyifli okumalar.

Sevgiler.

*

Orada öyle kıpırdamadan, ne düşündüğümü bilmeden, ne yapmak istediğime dair fikrim olmadan ne kadar oturdum, bilmiyorum. Havanın yavaş yavaş kararışı, onun gidişiyle benim anın gerçekliğine dönüşüm arasında geçen süre sorusuna cevap vermiyordu. Bir dakika boyunca ne yapmam gerektiğini, bu defa düşüncelerimin akışını yakalayarak düşündüm. Ayağa kalkıp çantamı aldım ve Ressam'ın gittiği yolu takip ettim. Arka taraftaki karanlık bölmede oturduğunu biliyordum. Sormam gereken son bir soru vardı.

Arkaya geçerken biri, belki de Caner, bilmiyorum, beni durdurmak istedi ancak "Sadece bir dakika" dedim ve odaya girdim. Her şey donuk gibiydi. Rüyalarda olur ya, yaşıyorsundur ama her şeyin normalde olduğundan daha olağanüstü olduğunu bilirsin, öyleydi işte...

Oda gerçekten de Ressam'ın bahsettiği gibi karanlıktı. Ama yükselen siyah bir kule, gezegenler, mavi helezonlarla hava ve şehir, onun çalışmasının nadide ve özenli bir örneğini gördüğümü anlattı bana. Yanılmıyorsam, Van Gogh'un da böyle bir çalışması vardı. O garip anda bile, gördüklerim bire bir aynı mı yoksa kendi yorumunu mu katmış, bilmek istedim.

Nihayetinde ona döndüğümde, omuzları çökmüş, enerjisi bitmiş bir adam vardı karşımda. Koltuğa yan oturmuştu. Sırtı bana dönüktü.

"Hiç söylemeyi düşündüğün oldu mu?" diye sordum.

"Birçok kez" dedi.

"Öyleyse neden vazgeçtin?"

"Bir yere işemeden önce başkasının alanı olup olmadığını kontrol edeceğini söylemiştin."

Demek cevap buydu.

"Teşekkür ederim."

Arkasını dönmüyordu. Bana bakmıyordu. Başını hafifçe salladı.

"Özür dilerim. Hoşça kal" dedim.

"Hoşça kal Selin" diye yanıtladı.

Dönüp çıktım.

*

Bir saat sonra, acil durum çağrım nedeniyle hemen koşup gelmiş olan Ezgi ve Gülce'yle bir meyhanede oturmuştuk. Ezgi'yle Gülce aynı arabayla ve daha yakından geldikleri için benden önce varmışlardı. Ben vardığımda da hararetli bir konuşmaya dalmış görünüyorlardı.

"Kızlar, çok sağ olun, sizi de böyle aniden çağırdım ama affedin beni."

"Saçmalama."

"Gel hadi gel."

Aniden sustuklarını fark edince bir adım geri yaptım ve "Hayırdır? Ne konuşuyordunuz öyle hararetli hararetli?"

"Bir danışanım hakkında Ezgi'den fikir alıyordum. Biraz dibe batmış durumdayım."

"Ne oldu ki?"

"Hasta-doktor gizliliği oldu bebeğim!"

Hemen gözlerimi devirdim. "Ya isim bilmiyorum, tip bilmiyorum, farazi birinden bahsediyoruz. Hadi ya, benden daha sorunlu birini duymak istiyorum."

Bomonti İle Van GoghHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin