11. Bölüm: Kalpsiz

2.9K 242 45
                                    

Yine oradaydım işte. Tetsu'nun kapısının önünde. Sanki sıradan bir güne başlıyordum. Ama aslında hiç de öyle değildi. Daha sabah birine evlenme sözü vermiştim. Hayatımın aşkından vazgeçmemi gerektirmişti bu da. Ama boşu boşuna bir şeylerin peşinde koşmaya gerek var mıydı? Ne de olsa asla benimle ilgilenmiyecekti. Onu hala sevdiğimi anladığından bile emin değildim.
Derin bir nefes aldım ve kapıyı hızla açtım. Kapının çıkardığı ses çok fazlaydı. Tetsu'nun zıpladığını, kızınsa düştüğünü göz ucuyla görüyordum. Hiç takmadım.
"Günaydın, Tetsu..."
"Sen burada ne yapıyorsun?!" Tetsu'nun sesini duyunca bana söylediğini sandım ve otomatik olarak ona döndüm. Sakinliğimi korumaya çalışıyordum. Fakat Tetsu bana bakmıyordu. Kıza çok kızmış gibiydi. Bağırıyordu. "Sana burada ne aradığını sordum! Benim yanımda ne yapıyorsun?!"
"Beni rastgele bir kız için bırakmana izin veremem! Ben seni çok seviyorum, Tetsu! Biz birbirimize aidiz!" kız resmen çırpınıyordu. Ağlamak üzere olduğunu görüyordum. "Artık değil. Git buradan, Kaori." Tetsu'nun sözleri çok kalp kırıcıydı ama nedense rahatladığımı hissettim. Olayı henüz idrak edememe rağmen hem de.
"Lütfen... Tetsu... Seni seviyorum..." kız ağlamaya başlamıştı. Resmen yalvarıyordu. Güzelliğini bu odunla heba etmesine üzülmüştüm. Yeşil gözleri ve kahverengi, kısa saçlarıyla cidden harika görünüyordu. Tetsu cevap vermedi. Hatta kızın yüzüne bakmadı bile. Kız sonunda pes etti ve valizini alıp hıçkırarak odadan çıktı. Bu çok kalpsizceydi ve neden olduğunu bilmediğim bir ağırlık üstüme çökmüştü.
Koştum ve Tetsu'nun bağırışlarına aldırmadan kızın peşinden gidip kolunu tuttum. "Lütfen ağlama, değmez. İnan bana ne hissettiğini--"
"Anlamıyorsun!" kız bana haykırdı. Makyajı akmıştı bu yüzden çok korkunç görünüyordu. "Sen anlayamazsın! Neden beni bıraktığını biliyorsun, değil mi?" tabi ki bilmiyordum. Onu anlamak imkansızdı. "Çünkü o--"
"Kes sesini ve git, Kaori." Tetsu'nun nefesini ensemde hissettim ve ondan birkaç adım uzaklaştım. Kaori denilen kız hiç bakmadan gitti. Ama ağlama seslerini hala duyuyordum. Ben... Neden onu geri getirmeye çalışmıştım? Yani en azından bana bağırmasaydı onu Tetsu'nun yanına geri getirmeye çalışacaktım. "Ne yaptığını sanıyorsun? Onu artık sevmiyorum." Tetsu bana resmen hırladı.
Düşüncelerimi yeni yeni anlamaya başlıyordum. Tetsu'nun da yanında biri olursa onu sevmeyi bırakacağımı düşünmüştüm belki de.
Bir anda tüm duygular zihnime akın etti. Başım zonkluyordu. Galiba bir sinir krizi geliyordu. Ellerimi saçlarımı çekercesine başıma koydum ve yere eğilip ağlamaya başladım. Neden böyleydim? Bir sözlüm olmasına rağmen neden hala onu umursuyordum? Başkasını düşünmeme bile izin vermiyordu. Ne zaman her hangibir şey düşünecek olsam kafama giriveriyordu.
Şimdi de onu hemen yanımda hissediyordum. Bana sarılıyordu ve rahatlatıcı bir biçimde mırıldanıyordu. "Geçti, Sekoki sakin ol." çığlık atmama ve ona vurmama aldırmadı. Bana sarılmaya devam etti. "Ne olursa olsun, ben buradayım. Şimdi sakin ol." Bağırışlarım hıçkırığa, hıçkırıklarım da iç çekişe döndü ve ona vurmayı bıraktım. Beni cidden sakinleştirmişti. Ama sakinleşmeme rağmen beni bırakmıyordu. "Buradayım." dedi tekrar. "Ne olursa olsun." elimle gömleğini sıktım. Gitmesini istemiyordum. "Şimdi, neler oluyor bana anlat." istemiyordum. Tek istediğim bu anın tadını çıkarmaktı.
"Hayır." diye mırıldandım.
"Anlat." bu sese karşı koyamıyordum. Kendimi anlatmak zorunda hissettim.
"Evleniyorum." dedim yavaşça. Beni bıraktı ve yüzümü görebilmek için kendinden biraz uzaklaştırdı.
"Ne?"
"Duydun. Evleniyorum." kafamı aşağı eğdim. Kafamı kaldırdı ve gözlerime bakmaya çalıştı. Fakat ben ona bakmıyordum.
"Kiminle? Sakın o deme..."
"Raiden."
Yüzüme şaşkın şaşkın baktı. "Ama sen onu sevmiyorsun... Sen--" sesi çok şaşırmış gibi geliyordu. Sanki az önce şok geçirmişti.
"Ben ne?"
"Sen beni seviyorsun." dedi. Gözlerimi kocaman açarak ona baktım. Nasıl kendine bu kadar güvenebilirdi?
"Hayır. Seni değil... Artık değil. Değil..." kendimi ikna ediyordum sanki. Beni kendine çekti ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Gözlerini kapadı. Ne olursa olsun yapamazdım. Aklımı daha fazla karıştırmasına izin veremezdim. Kendimi geri çektim ama o durmadı. Beni alnımdan öptü. Kanın yüzüme hücum ettiğini hissediyordum. Bir şeyler mırıldandı ama kulaklarım uğuldadığından duyamıyordum.
"Onu seviyor musun? Açık konuş."
"Sevmek değil de..." doğru kelimeyi arıyordum. Ama bu durumda mantıklı düşünmek imkansızdı. "Onu mutlu edeceğime inanıyorum."
"Ya senin mutluluğun?" gece mavisi gözlerine iyice dalmıştım. O böyle bakarken yalan söyleme içgügülerim ortadan kayboluyordu. "Benim için artık dünyada mutluluk diye bir şey yok. Mutlu olmak benim için artık imkansız. O yüzden en azından bir kişiyi bile mutlu edersem..."
"Onu sormuyorum. Ya senin mutluluğun?" donakalmıştım. Haklıydı. Sorusunu geçiştiriyordum.
"Ben... Şey..."
"Onu sevmiyorsan evlenemezsin. Buna izin veremem."
"Hayatıma nasıl karışabilirsin? Bu seni ilgilendirmez."
"Her neyse. Sadece tekrar düşün diyorum ben." üstüne baktı. Üniforması çoktan üstündeydi. "Okula gidebilirim galiba. Sadece bu işi çok düşün, tamam mı?" arkasını döndü ve yürümeye başladı. Yaklaşık üç adım sonra durdu ve bana dönüp gülümsedi. Kalbim duracak gibiydi. Yine bir şey söyledi ama anlamadım.
~~~
Yirmi dakika sonra söyleyeceklerimi toplamıştım ve Raiden da beni bekliyordu. "Bir şey mi istiyorsun, sözlüm?" bana gülümsedi. Ama hiçbir şey hissetmedim. "Bir sorun mu var?"
Karnıma bir acı saplandı. Canım çok yanıyordu. Birini reddetmek bu kadar zor muydu? Galiba Tetsu'nun ne hissettiğini anlıyordum. "Raiden ben..." durdum ve derin bir nefes aldım. "Seninle evlenemem."
Yüzündeki gülümsemesi dondu. Bu hiç iyi değildi. "Ne?"
"Dediğim gibi. Seninle ev--"
"Neden? Onun yüzünden mi?" Kaşlarımı çattım ve başımı iki yana salladım. O sadece bana doğru yolu göstermişti.
"Cidden çok üzgünüm, Raiden. Her şey için. Beni istediğin gibi görebilirsin. Canavar, korkunç biri--"
"O seni sevmiyor bile. Ama ben seviyorum."
"Konunun onunla alakası yo--"
"Var! Hem de çok var! Ben-ben..." durdu. Aklı karışmış gibiydi. "İlk defa reddediliyorum. Aslında umrumda olduğunu falan sanma. Sadece lanetlisin." üzgün ifadesi tamamen gitti ve yerine yavşak bir gülümseme geldi. "Sen fazla güzelsin ve sadece benim olacaksın." Ne yani? Beni sevmiyor muydu? Sadece... güzelliğimle mi ilgileniyordu?
Beni kolumdan tuttu ama onu ittim ve bir yumruk attım. Yanağına gelmişti. Kızardığından anlamıştım bunu. "Sen ne yaptın, küçük böcek?" şimdi de sinirliydi. Cebinden ufak tefek bir hançer çıktığında acaba neden şaşırmamıştım?
"Benim olmayacaksan, kimsenin olmayacaksın."
Selam millet :) Bakın ne hızlı yazıyorum :D Şaka bir yana bir kişi mesaj atmış, "bölüm başına kaç vote iyi olur sence?" diye. Buradan yazayım: Bence vote önemli bir şey. ? Çünkü okuyucuların hikayeyi ne kadar beğendiğini gösterir. Ama belli b, r sayı yok kafamda, be im için yorum çok daha önemli. İyi de olsa, kötü de olsa lütfen fikirlerinizi yazın.
Geçen bölüm kısaydı. Bunu telafi için upuzuuuuun bir bölüm yazdım. Umarım beğenmişsinizdir.

Multide de Sekoki'nin kardeşi Dai var :)
Hepinizi seviyorum. İyi okumalar :) En kısa sürede yeni bölüm gelecektir
:)

Karanlıktan KurtulmakWhere stories live. Discover now