1 Ay Sonra...
------
"Parılda parılda küçük yıldız," Annesi Taehyung'a bu şarkıyı bu akşam belki de onuncu kez söylerken Taehyung uyumamakta direniyor, boş boş duvara bakmaya devam ediyordu.
"Taehyung, neden uyumuyorsun? Bugün okulda bir şey mi oldu? Eve geldiğinde de çok sessizdin." dedi annesi endişeyle. Oğlunun bu ruhsuz hallerini görünce içi acıyordu. Taehyung her zaman sorunlarını tek başına çözebileceğini düşünerek hareket ederdi ama hiçbir zaman bir çözüm yolu bulamazdı. Öylece yerinde sayar, birisinin gelip ona yardım eli uzatmasını beklerdi. Annesi de bu görevi üstleniyordu işte. Taehyung'un her kötü anında yanında oluyordu. Taehyung ona minnettardı.
Yattığı yerde oturur pozisyona geçip gece lambasının hafifçe aydınlattığı odasında gözlerini gezdirdi bir süre. Aklı şu sıralar birçok şeye takılıyordu. Mesela okulunun bitmesine sadece haftalar kalmıştı ve Jeongguk ise hızla iyileşmeye devam ediyordu. Bunlarda bir sorun yoktu, kesinlikle yoktu. Hayatında istediği en çok iki şey gerçekleşiyordu. Birisi okulların kapanması, diğeri ise Jeongguk'un sağlığına kavuşması idi. Pekala, Jeongguk tabi ki daha önemliydi ama, neyse. Kafası karışıktı zaten.
"Anne, sana bir şey soracağım." Mırıltısı sessiz odaya sessizlik katmış, Bayan Kim oğlunu dikkatlice izlemeye başlamıştı. Bir eli Taehyung'un uzamaya başlayan kumral saçlarına giderken sevgiyle tutamları sarmış ve yüzüne güven dolu bir tebessüm yerleştirmişti.
"Elbette tatlım, bana istediğini sorabilirsin." Aldığı onayla derin bir nefes alan Taehyung, elinin altında duran gezegen desenli çarşafını sıktı sertçe.
"Sence Jeongguk okula başladığı zaman beni unutur mu?" İşte ölesiye korktuğu şey buydu. Aslında şimdi düşününce korktuğu tek şey buydu. Jeongguk'un farklı arkadaşlar edinip onu yavaşça unutması. Taehyung geçmişte kalan bir arkadaş olmaktan çok korkuyordu. Jeongguk'u kaybetmek istemiyordu. O, bu zamana kadar tanıdığı en iyi insandı, harika bir arkadaştı!
"Taehyung, Jeongguk'un sana ne kadar değer verdiği sende benim kadar iyi biliyorsun." dedi annesi kıkırdayarak. Oğlunun saçlarını okşamaya devam ederken onu biraz daha kendisine çekiyor, üzüntüsünü taşımak için kollarını minik bedene sarıyordu. "Ayrıca, bence Jeongguk seni bırakmak yerine sana daha çok sahip çıkar ve canını sıkanlara haddini bildirir. Hatta bunu bizzat ben ona söyleyeceğim. Küçük oğlumu kimse üzemez!"
Taehyung annesinin dediği şeylerle kıkırdayarak ondan hafifçe ayrılmış ve kocaman gülümsemesiyle ona bakmıştı. "Onu koruyacak kişi benim! Jeongguk'a onu her zaman koruyacağıma dair söz verdim, anne." Bayan Kim gülümsedi ve oğlunun birden güç gösterisi yapmaya başlamasıyla birlikte kahkaha attı. İkilinin küçük gülücükleri odayı doldururken Taehyung yatma vaktinin geçtiğini bilse de umursamıyor, Jeongguk'la konuşmak istiyordu. Ama onun uyuyor olduğu aklına gelince hafifçe suratı düşüyor, annesine belli etmemek için elinden geleni yapıyordu.
Pek işe yaradığı söylenemezdi tabi.
Her ne kadar iki küçük çocuğun uyku sağlığı için geç yatmanın zararlı olduğunu düşünse de iç çekmeden duramadı, Bayan Kim. Taehyung'u yatağa bırakmış, yavaşça yorganı oğlunun bacaklarının üstüne örtmüştü. "Eğer istersen Jeongguk'un hemşiresi ile konuşup onun uyuyup uyumadığını öğrenebilirim, hm?" Taehyung'un heyecanla kafasını sallamasıyla birlikte gülerek başını hafifçe iki yana sallamış ve ağır adımlarla odadan çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nothing like us
Fanfictionso never tell yourself you should be someone else stand up tall and say i'm not afraid |fluff|