19. Bölüm (Yıldızlar)

2.9K 148 45
                                    

Hayat ne tuhaftı,
bize zarar veren şeyler,
aynı zamanda bize huzur
veren tek şey olabiliyordu.

Olanlardan 1 hafta sonra..

"Öldün sen Burçak!".

Bir an da gözlerini aralandı. Boş boş tavanı süzdü. Yanaklarının hafif hafif ıslandığını hissetse de konumunu bozmadı. Bu kan ter içinde uyanmasının 7. günüydü. Hep aynıydı. Kafasında hep aynı sahneler oynayıp duruyordu. Geçmişinden bir an yoktu, sadece o gün vardı. Araf'ın dediklerini bir türlü içinde hafifletemiyordu. Hayatında ki belki de en büyük yalan ile karşı karşıyaydı ama kızamıyordu.

Tek düşünebildiği Araf'tı. Ona nasıl bu kadar çok zarar vermiş olabilirdi ki? Bu zamana kadar yıkılmaz, sarsılmaz, yara almaz diye düşündüğü Araf aslında sandığından daha savunmasızdı. Her senaryoyu kafasında kurmuştu ama hiçbiri mantıklı bir sonuca ulaştırmamıştı. Elleriyle akan gözyaşlarını sildi ve yerinden doğruldu. Ağır ağır banyoya ilerledi. Üstünde ki bütün kıyafetleri çıkartıp parmağının ucuyla ileriye doğru götürdü.

Aynada ki yansımasında bedenini inceledi. Vücudu her geçen gün kendini daha çok toplarlıyordu. Hep gözüne batan morluklardan geriye küçük çizikler kalmış, ten rengi eski haline yavaş yavaş dönmeye başlamıştı. Bu seviyeye gelmesi neredeyse 1 yılını almıştı. Eskisi kadar ürkek bakmıyordu cildine. Yaraları iyileşme gösteriyordu yada bu görüntüye sadece alışmıştı.

Derin ve güçlü bir nefesi aynaya doğru saldı. Daha sonra musluğun sıcak tarafını açıp küvetin dolmasını izledi. İzledikçe kafasında ki her düşünce sanki suya yansıyor gibiydi. Gördüğü şeyleri tanımlayamıyordu, Bulut'u görüyordu ardından parlak gözyaşlarını, kanlı ellerinde tuttuğu melek kolyesini kendisine vermek için uğraştığını. Kalbi aniden sıkışmaya başladı. Suyun yüzeyinden bir film şeridi gibi geçen sahnelerle dayanamayıp elini sertçe suya vurdu. Bütün görüntülerin kaybolmasını sağladı.

Birkaç dakika bekledikten sonra yorgun bedenini sıcak suyun altına yatırdı. Bütün hücrelerine ulaşan su, içini öylesine rahatlattı ki, istemsizce dudaklarının arasından hafif bir nefes firar etti. Sanki ruhu bu nefesle uçup gitmişti. Kuş gibi hafiflemişti. Yüzünde bu sefer güzel bir gülümseme oluştu ve ağır ağır gözlerini kapattı.

"Siz iki yaramaz eğer şimdi yataklarınıza giderseniz size en sevdiğiniz hikayeyi anlatırım".

Birbirlerinin etrafında dolaşan dokuz yaşında ki çocuklar aniden durup babalarına baktılar. Aynı düşünce ikisinin zihninde büyürken kahkahalar eşliğinde aynı yatağa girdiler. Üstlerine mavi renkteki pikeyi alıp sadece gözlerinin görülebileceği şekilde örterek babalarını beklediler.

"Demek yine yanyana yatacak benim canlarım öyle mi?"deyip Bulut ve Burçak'ın yanağına kocaman bir öpücük kondurdu. Her iki çocukta boyunlarına ince, siyah bir iple bağlamış kolyeleri avuçlarının içine aldılar. Bu kolye, bir nevi ailelerini temsil ediyordu. 2 melek birbirlerine sarılmıştı, hemen üstlerinde ise bu meleklerden daha büyük bir melek yer edinmişti. Ne zaman korksalar bu kolyeye tutup babalarının onları kurtaracağına inanırlardı.

"Şimdi... Bir zamanlar gökyüzünde aynı sizin gibi 2 küçük melek yaşarmış". Eliyle tavana yapıştırılmış, renkli yıldızları gösterdi."Tam orada, o bütün yıldızların yaşadığı yerde".

"Tam orada, o bütün yıldızların yaşadığı yerde"

Ops! Esta imagem não segue nossas diretrizes de conteúdo. Para continuar a publicação, tente removê-la ou carregar outra.
Gecenin Günahkarları Onde histórias criam vida. Descubra agora