22. BÖLÜM: DİLHUN

994 78 12
                                    

"Gideceğiz öyle değil mi?" dedi Eylül çocuksu bir heyecanla. Ona döndüğümde yüzüme vuran güneş ile gözlerimi kıstım.

"Anneme sormam gerek Eylül." Bıkkın sesimi duyduğunda incelemeye devam ettiği broşürü indirdi ve bana baktı.

"Annenin seve seve izin vereceğini ikimizde biliyoruz Iraz!" İsyankâr ifadesini görünce birinin beni bu konuşmadan kurtarmasını umarak etrafa baktım.

"Hem sahilde olacakmış. Sen seversin sahili. Eğer sıkılırsan partiden ayrılır beraber takılırız. Lütfen Iraz. Birlikte vakit geçirelim istiyorum sadece."

Sesi öyle çok istekliydi ki, beni kabul etmeye teşvik ediyordu. Yeniden ona döndüğümde gözlerindeki heyecan ve beklenti parıltıları beni gülümsetti.

"Öyleyse alışverişe gitmemiz gerekiyor. Partilere uygun elbise koleksiyonum olduğunu söyleyemem."

Ellerini çırparak kahkaha atarken onun bu saf sevincine gülmeden edemedim.

💫💫💫💫💫💫

"Mükemmel görünüyorsun." diye mırıldandı. Büyülenmiş gibiydi.

"Çok iddialı olmadı mı Eylül?"

"Bak, adım kadar eminim partideki kızların çoğu yarı çıplak olacak. Senin bu iddialı dediğin şey onların rahibe elbiseleri. Kötü hissetme kendini."

Eylül'ün sözleriyle bir nebze rahatlayıp yeniden aynaya döndüm. Kusursuz bir göğüs dekoltesi olan pudra pembesinden biraz daha soluk renkli bir elbiseydi. Topuklarıma kadar uzanan elbisenin her yanında inciler vardı ve omuzlarıyla bileklerinde gül işlemeleri vardı. Öyle mükemmeldi ki... Hatlarımı zarifçe sergileyen elbisenin içinde kendimi tanımıyor gibiydim.

"Hey, benim tam da bu elbiseye yakışacak işlemeli ayakkabılarım var. Onları sana verebilirim." Eylül'ün gözlerini bedenimden ayırmadan söyledikleri beni heyecanlandırırken kabine geri döndüm.

Birlikte mağazadan çıkarken, annemin arayıp nasıl bir elbise aldığımı sorduğundaki sesini unutamıyordum. Mesafeli ve soğuk oluşuna anlam veremiyordum. Hastane odasında yaşadığımız tartışmanın üzerinden bir hafta geçmişti ve bu geçen günlerde neredeyse onu hiç görmemiştim. Babam içinde aynı şey geçerliydi.

Sanki bilerek benimle karşılaşmaktan kaçınıyor gibi işe erken gidip geç geliyorlardı. Bu kendimi daha yalnız hissetmeme neden olurken sahile gitmeyi de bırakmıştım. İçimde yersiz ve beni ürküten derecede güçlü bir öfke vardı. Ve gidip de onu görürsem ne yapacağımı kestiremiyordum.

Alışverişten sonra birkaç gündür süren yalnızlığımı bir nebze yatıştırmak için Eylül'ü eve davet etmiştim. Dün yaptığım bonbonlu top kekleri neskafeyle birlikte servis etmiş sohbetin dibine vurmuştuk. Gülmekten sızlamaya başlayan yanaklarım beni rahatsız etmemiş aksine iyi hissettirmişti.

İzlediğimiz saçma sapan televizyon programı ile ilgili aşırı mantıklı yorumlar yapıyorduk ancak bu kadar mantıksız bir program izlememizi asla tartışma konusu yapmıyorduk.

Saat gece yarısına yaklaşmak üzereyken Eylül'ü annesi aramış ve babasının onu almaya geldiğini haber vermişti. Bir yarım saatin ardından ise Eylül gitmişti.

Dağılan evi toparlayarak meşgul olmaya çalıştım biraz. Sonra yeniden televizyonun başına oturdum. Ardından kusana kadar yedim. Saat sabah karşı ikiydi ancak annemler hala gelmemişti. Bir şey olduğundan korkmaya başlayınca aramaya çekinip mesaj attım ve bu gece eve gelemeyecek kadar meşgul olduklarını öğrendim.

Doğru mu yoksa yalan mı söylediklerini bilmediğimden ne yapacağımı da bilemeyerek uyumaya karar verdim.

💫💫💫💫💫💫💫💫💫💫

DENİZ KABUĞU Where stories live. Discover now