0.2

359 42 23
                                    

kapıdan içeriye adım atar atmaz, gördüğü manzara kim yerim'in olduğu yerde çakılı kalmasına sebep oldu.

karşısındaki görüntüyü aklına kazımak için kendi yöntemiyle, kıza fark ettirmeden ellerini gözünün önünde birleştirdi. öncelikle bir kamera tutar gibi şekillenen ellerinden biri, ardından yavaşça bir lens formunu alarak kapandı.

bu da kim yerim'in görüntüleri hafızasına alma şekliydi. çerçeve yöntemi.

ortam sessizdi, sooyoung olduğunu düşündüğü kız, sol kolundaki bandajı çarşafa sürterek sanki kaşınmasını durdurmaya çalışıyor gibiydi. diğer yandan da tek kulaklıkla müzik dinliyor, duvara bir şeyler karalıyor, kendi kendine mırıldanıyordu.

yerim, ona doğru bir adım attı. arkası hafifçe kapıya dönmüş olan sooyoung, yerim'i fark etmemişti. yerim, ona doğru attığı her adımda, kızın fısıltılarını daha net bir şekilde duymaya başlamıştı. 17. adımın sonunda, gözlerinin dolmasını engelleyememişti.

kızın kendi kendine fısıldadığı şey, onun ismiydi.

"eonnie?" yerim sessizliği bozdu. pek de sessiz olmayan sessizliği. kızın kulaklığından bangır bangır müzik sesi geliyordu ve kız arkası arkasıya "kim yerim, kim yerim, kim yerim," deyip duruyordu.

sooyoung irkilerek ona döndü. "sen kimsin?"

yerim, kızın gözlerinde kaybolmuştu. buna emindi. bir gözü, gözüne vuran güneş ışığı sayesinde sarımsı kahverengiydi. diğeri ise gölgede kaldığından dolayı, siyahımsı koyu kahverengi.

"intihar önleme hattı." yerim gözleri kısılana kadar gülümsedi. sooyoung, kızın bu safderun hâlinde kaybolmuştu. buna emindi.

yerim, kızın ona kilitlenmesini yanlış anlayıp tekrardan sessizliği bozdu. sessizliği bozanın hep o olması hoşuna gitmiyor değildi. "yani, şey. kim yerim."

sooyoung, oturduğu yatakta geri geri ilerledi, ta ki düşme tehlikesi geçirene kadar. "bu-buna neden inanmalıyım?"

yerim, titreyen elleriyle ufak sırt çantasından kimliğini çıkarttı. kıza uzatırken mırıldandı. "iki gün önce konuştuğun kız bendim. kim yerim, 99 doğumlu olan. intihar önleme hattı, diyorum ya."

"se-sen..." sooyoung bir kimliğe, bir de kıza bakıyordu. yerim kızın bakışlarındaki derinlikle utanarak bakışlarını kucağındaki sırt çantasına çevirdi. kahkülleri, bir kaç parça perçem ile birlikte yüzünü kapatıyordu. sooyoung dizlerinin üzerinde doğruldu ve yataktan inmeden yerim'e yaklaştı.

ince, uzun parmakları, yerim'in saç tutamlarının arasına karıştı, dikkatli bir şekilde tutamları kavramış ve kızın kulağının arkasına tıkmıştı. "bana bak, yerim. hayatımı kurtardın ve.. şu an buradasın."

"seoul'den ta buraya, seni görmek için geldim. senin için geldim." yerim bunları söylemesine rağmen hâlen utangaçlığını yenememiş, hatta bunları itiraf ettiği için de daha fazla utanmıştı. yanakları kıpkırmızı kesildi, 2 gün önce kızın ismini söylediğinde hissettiği gibi hissediyordu yine. kalbi hızlı, çok hızlı atıyor, kan vücudunda olabildiğince hızlı geziniyordu.

"önceden hiç konuşmadığın biri için neden bunları yapıyorsun?" sooyoung'un sesi aşırı derecede üzgün çıktığında, yerim şaşırdı ve bakışlarını karşısındaki kızın gözlerine kilitledi.

"çünkü önceden hiç konuşmadığım birinin yardıma ihtiyacı vardı. üstüne üstlük kendime yakın gördüm." ikinci itiraf. üstü kapalı olsa da, bu itiraf, yerim'in kalbinin kulaklarında atmasına sebep oldu.

"bir ilk. beni cidden kendine yakın mı gördün?"

sooyoung soru sormaya devam ederse, yerim her şeyi dökülebileceğinden korkuyordu. "sadece yakın görmekle sınırlı değil. sadece telefonda bir kez konuştuğum birinden hoşlanma fikrini kabul edemiyorum, o kadar." derin bir nefes aldı, tekrardan gülümseyip kafasını hararetle, bir yavru köpek sevinciyle onaylarcasına salladı.

"bu ne demek oluyor, biliyor musun? hayatımızın sonuna kadar birlikte kalabiliriz. şey gibi düşün," sooyoung derin bir nefes aldı ve yaralı parmaklarını görmemesi için kıza direkt ellerini değil de, avuç içlerini uzattı. yerim, ufak ellerini yumruk yapıp kızın ellerinin içine bıraktı ve ardından, sooyoung'un elleri, yerim'in ellerini kavradı. "gökyüzünde belki milyarlarca yıldız var. hepsinin arasında, belirli bir mesafe vardır mutlaka. gökyüzü küçük olduğu için bize birbirlerine yakınlarmış gibi geliyor ama dip dibe duran yıldız olmadığına adım gibi eminim. biz, imkansızı başardık. sen, kendi ışığını, benimle paylaştın. sen.. beni kurtardın. ve biz, imkansızı başarmaya devam ederek birlikte kalacağız. yani.. şey... istersen. benim gibi intihara meyilli biriyle uğraş-"

"bu -senin gibi intihara meyilli biriyle uğraşmak,- olmaz. bu hikayede kim yerim, park sooyoung'u bütün dertlerinden kurtaracak."

sooyoung kızın ellerini daha sıkı tuttu. elleri güçsüzdü, her zaman güçsüz olmuştu ama yerim, sanki bütün gücünü onunla paylaşıyordu. "seni yormak istemiyorum. değmeyen biri için. hem daha sadece bir kez konuştuk."

"değmeyeceğini kim söyledi?" duraksadı, derin bir nefes alıp sinirini yuttu ve konuşmaya devam etti. "ve buradayım. istersen hep burada kalabilirim. yani bu, birbirimizi çok daha iyi tanıyacağımız anlamına geliyor."

"annem." uzun olan kız, başını önüne eğdi. bakışları, yerim ile ikisinin ellerine kilitlenmişti.

"huh?" ufaklık anlayamadığını belirten bir ses çıkarttığında, sooyoung hemen açıklamaya koyuldu.

"annem, değmeyeceğimi, hiçbir şeye değmediğimi annem söyledi."

yerim sinirle, tükürürcesine konuştu. "annen tam bir şeytan olmalı." sooyoung'un yüzündeki mutlu ifade gittikçe kaybolurken, yerim parmaklarını eonniesinin parmakları ile kenetledi. hissettiği kesikler, içinde onları öpme, iyileşene kadar öpme dürtüsü oluşturdu. buna da engel olamadı zaten, az önce ellerini kavrayan elleri bu sefer o kavramış, parmak boğumlarından başlayarak yavaşça öpüyordu.

sooyoung parmaklarında hissettiği minik öpücüklerle kafasını kaldırdı, yerim ile burun buruna geldiklerinde önceden hiç hissetmediği bir hissi duyduğuna yemin edebilirdi. kalbi kulaklarında atıyor, nefes alışverişi hızlanıyor ve elleri titriyordu.

yerim, titreyen elleri iyice kavradı, yaraları acıtmamaya çalışarak. çoktan kapanmış yaraların üzerine minik öpücükler kondururken, bir şeyler fısıldıyordu.

sooyoung, bunu merak edip ufak olana biraz daha yaklaştı. kızın dediği şey ile, ellerinin daha fazla titremesine ve başının dönmesine engel olamadı. hayır, korkunç değildi. aksine, o kadar güzeldi ki.. yerim'in kızın ellerine fısıldarken yukarıya kıvrılan dudak kenarlarından, sooyoung'un kalbine bir yol vardı. o eşsiz yol, cennete giden yol gibiydi. kızın fısıldadığı kelimeler sooyoung'un cennetinin kapısını aralıyordu. kızın gülümsemesi, sooyoung'un elinden tutup, kızın cennete adım atmasını sağlıyordu. kızın sooyoung'un ellerine bıraktığı öpücükler ise, sooyoung'u bunun bir rüya olduğuna kandırmak istermiş gibi, kızın başını döndürüyordu.
evet, kim yerim'in kızın yaralarına "lütfen bir an önce iyileşip sooyoung'un canını yakmayı bırakın." demesinden tutun da, o yukarıya kıvrılmakta ısrar eden dudaklarına kadar, kim yerim, park sooyoung'a cenneti vaat ediyordu.

kim yerim, cennetin anahtarıydı.

kim yerim, yeni bir başlangıçtı.

kim yerim, park sooyoung'un yeni hayatının başlangıcı,

ve bundan sonra,

sonuydu.

suicide hotline, joyriWhere stories live. Discover now