0.3

293 30 32
                                    

"bebeğim," yerim yanındaki bedene sıkıca sarıldı. altı aydır her güne onunla birlikte gözlerini açıyordu ve bu ilk başta ne kadar zorlayıcı olsa da alışmıştı, başka şansı yoktu. gitmek istemiyordu, sooyoung onun için özeldi.

sooyoung'a biraz daha sıkı sarıldı. "yaaaah! uyan artıııık!" ufak bir bebek edasıyla kızın üzerine boylu boyunca uzandı ve yavaşça tepişerek kızı uyandırmaya çalıştı.

sooyoung hafif mırıldanarak gözlerini açtı ve kucağında boylu boyunca uzanan yerim'i sıkıca sardı. yerim, kızın upuzun kollarında sıkışınca derin bir nefes verdi. "sevgilim, uyan. hadi, lütfen. doktora geç kalacağız."

uzun olan, kollarındaki ufaklıkla doğruldu, duyduğu "doktor," kelimesi ile derince yutkundu. doktora ihtiyacı yoktu, tek ihtiyacı olan şey kim yerim'di ve yerim ise şu an onun kollarındaydı. yüzünü kızın boynuna gömüp öpücükler bırakırken fısıldadı. "yerim, cidden doktora ihtiyacım yok."

"bunu bilmediğimi mi sanıyorsun?" yerim, yüzünde yaramaz bir sırıtış ile yanıtladı. "bugünkü seans son seans olabilir. bitirmek için konuşacağım. altı ay oldu, sooyoung. altı aydır her gün iyiye gidiyorsun. doktorsuz da yapabilirsin."

sooyoung onaylarcasına kafasını salladı, sonrasında ufak olanın bacaklarını beline dolamasını sağladı. kucağındaki yerim ile birlikte mutfağa doğru ilerledi, yerim de bu sırada uzun olanın beline bacaklarını sıkıca sarmış, boynuna kollarını dolamış ve boynuna yüzünü gömmüştü. altı aydır her gün fark ettiği şeyi kendine tekrardan hatırlattı. "tanrım, sooyoung tapılası kokuyor." yerim'in favori aktivitesi sooyoung'un boynuna öpücükler kondurmaktı. sooyoung'un boynuna yüzünü gömmekti. sooyoung'un boynuna kollarını dolamaktı. sooyoung'un boynuna sığınıp oracıkta uyumaktı. sooyoung ve onun her detayı, yerim'i güvende hissettiriyordu. özellikle boynu. kokusu onu sarhoş ediyordu. ellerini titretiyor, onu deli bir öforinin içine sürüklüyordu. 

sooyoung kucağındaki minik kaplumbağanın kalçalarına bir elini indirip onu sıkıca tutarken, diğer koluyla raflardan iki kase çekip aldı ve sonrasında sevgilisinin saçlarına minik öpücükler kondururken kaselere ikisinin de en sevdiği ballı mısır gevreğinden doldurdu. "eğer," dedi. sesi aşırı mutlu çıkıyordu. "doktor beni serbest bırakırsa eğer, bu akşam yemeği ben yapıyorum."

"sooyoung," dedi yerim. o kadar ciddi bir şekilde söylemişti ki, sooyoung hafifçe titremesine engel olamadı. "sen ciddi misin? evi yakmayacaksın, değil mi? yani eğer öyle bir şey olurs-" 

sooyoung hızlı bir şekilde dudaklarını yerim'in dudaklarına bastırdı. yerim bir anda öyle hızlı nefesler almaya başlamıştı ki, göğsü, sooyoung'un göğsüne çarpıyordu. geri çekildikten sonra yarım ağız sırıtarak, ki bu yerim'i öldürebilirdi, mırıldanmaya başladı. "eğer öyle bir şey olursa baban bizi öldürür güzelim, biliyorum."

"park sooyoung, beni öptükten sonra güzelim diye mırıldanman kalbime iyi gelmiyor. sEN KÖTÜ BİR KADINSIN! SENİ POLİSE ŞİKAYET EDECEĞİM!"

"lütfen beni polise şikayet etme, sensiz yaşayamam.." geriye çekilip yerim'i kucağından indirdi ve kıkırdayarak birbirlerine tanıştıklarından beri hayatlarının nasıl düzene girdiğini anlatıp birbirlerine bütün aşklarıyla baktılar.
yemek işini bitirdiklerinde beraber bulaşık yıkadılar ve hızla odalarına koşarak kim ilk varacak yarışması yaptılar. yerim, sooyoung'u yendiği için ona kızdı. ardından da kendisini öpmesini istedi. 

"bunu gerçekten istiyor musun? bazen gerçekten seni öptükten sonra ölmek üzere olduğunu düşünüyorum." 

"istiyorum! sorgulama ve öp beni, cezalısın!"

suicide hotline, joyriWhere stories live. Discover now