Fourteenth

5.1K 517 935
                                    

Louis arabasının bagajından şarap şişelerini aldı. Dirseğinin yardımıyla bagajı kapattı. Araba kendi kendine kilitleniyordu zaten. O yüzden orada daha fazla beklemeden evine doğru yürüdü. Çocuklardan birine rastlamamak için adımlarını hızlandırdı. Çünkü Harry ile onları ekmeye karar vermişlerdi.

Anahtarını cebinden çıkaramadığı için çenesiyle kendi evinin ziline bastı. Harry evde olmalıydı, önceden öyle anlaşmışlardı. Birkaç saniye sonra otomatik kapı açıldı. Louis asansörü açamayacağı için merdivenleri kullandı.

Yukarı çıktığında Harry onu kapıda bekliyordu. Tam konuşacaktı ki Louis "Bana kelebeğim dersen seni keserim." diye araya girdi. Harry güldü. "Tamam, ben de sevgilim derim o zaman?"

Louis gözlerini devirdi. "Sus ya, al şunları elimden." deyip şişeleri uzattı. Harry hemen şarap şişelerini onun elinden aldı, mutfağa doğru yürüdü. Louis de kapıyı kapatıp onu ufak adımlarla takip etti. "Umarım pastamı yapmışsındır?" dedi kaşlarını kaldırarak. Harry buzdolabını işaret etti. "Yaptım tabi ki. Ayrıca sevdiğin kurabiyelerden de getirdim."

Louis basitçe teşekkür etti. "Balkonda oturalım mı?" diye önerdi. Bir yandan da şişeyi açabilmek için tirbişon aradı. Harry "Olur." dedi. Dolaptan uğrunda saatler harcadığı pastasını çıkarttı. Onu ve yabanmersinli kurabiyelerini tezgaha koyduğu sırada gözleri Louis'ye takıldı.

Şarap şişesinin mantarını açmaya çalışıyordu. Kaşları çatılmış, dudakları biraz büzülmüş haldeydi. Harry kendisini tutamadı, arkasına geçip kollarını ona sardı. Hep yaptığı gibi boynunu öptü.

Louis gıdıklanarak başını yana eğdi. "Hiç bıkmıyorsun, değil mi?" dedi gülerek. Harry aynı yeri tekrar tekrar öptü. "Bıkmıyorum. Sürekli beni kendine çekiyorsun." diye fısıldadı. Louis bir an içinden hayalet geçmiş gibi ürperdi. Gözlerini kapattı, başını geriye attı, Harry'nin öpebileceği daha büyük bir alan sağladı. Harry buna şaşırmakla vakit kaybetmedi, dudaklarını biraz daha öne yönlendirdi.

Louis'nin telefonunun yüksek sesle çalmaya başlaması, ortamdaki sessizliği böldü. Harry geri çekilirken "Mükemmel zamanlama cidden!" diye söylendi. Louis güldü, cebinden telefonunu çıkarttı. "Oh, Niall arıyor."

Harry "Beni de sen gelmeden önce iki kez aradı ama açmadım." dedi. "Bence yine ektiğimizi anlamıştır." Louis başını salladı. "Muhtemelen bizi bulmak için buraya gelecek, açık olan ışık varsa kapat. O gidene kadar burada bekleyelim."

Sadece salonun ve mutfağınki açıktı. Harry salonun ışığını kapattı, mutfakta ise pencere olmadığı için ve dışarıdan ışığı görünmeyeceği için burayı kapatmaya gerek duymadı.

Louis üst rafa uzanarak iki kadeh aldı. Sonunda açmayı başardığı şarap şişesiyle birlikte bir tepsiye yerleştirdi. Sonra Harry'nin yaptığı pastaya baktı. Bu adam gerçekten mutfağın Tanrısı olmalıydı. Yine bir şaheser yaratmıştı.

"Baksana Louis, bence Niall gelmeyecek. Kaldığımız yerden devam etmeye ne dersin?" dedi Harry kaşlarını aşağı yukarı hareket ettirerek. Tam o sırada kapı zili çaldı. Louis işaret parmağıyla orayı gösterdi. "Bak, Tanrı bize bunun olmaması gerektiği hakkında işaretler yolluyor." Harry başını iki yana salladı. "Tanrıyla ilgisi yok. Sadece Niall yine yanlış zamanda yanlış yere gidiyor!"

Niall iki üç kere daha zili çaldı. Bir daha zil sesi duyulmadı. Louis az önce hazırladığı tepsiyi eline aldı. "Gitmiş olmalı, hadi balkona çıkalım." dedi. Harry eline pastasını alarak onu takip etti.

Louis'nin balkonunda köşe koltuk takımı vardı. Ve o koltuk yüzünden masa sığmıyordu. Ufacık bir sehpa koymuştu. Balkon oldukça küçüktü, sitenin iç kısmına,  bakıyordu.

NERVOUS NEIGHBOURWhere stories live. Discover now