Twenty-Second

5.3K 460 586
                                    

Bu bölüm sevdiceğime ithaf edilmiştir zira son birkaç gündür onu delirtiyorummm 😂

Love you, Ettubrute11

"Louis, gözlerimi açabilir miyim?" dedi Harry huysuzca. Louis sadece "Bir dakika sabret." diye cevap verdi. Evden çıkmadan önce Harry'nin gözlerini bağlamış, sonra da onu arabaya bindirip uzun bir yola çıkartmıştı.

Biraz sonra Harry arabanın park edildiğini hissetti. Louis indi, sonra Harry'nin kapısını açıp dikkatlice onu indirdi. Harry kuş seslerini ve ağaçlardaki yaprakların hışırtısını duyuyordu. Tenine değip geçen hafif rüzgardan dolayı da, binalardan arınmış bir açık alanda olduğunu düşünüyordu. Yine de tam anlamıyla nerede olduğunu anlamak için hala gözlerine ihtiyacı vardı.

Louis Harry'nin karşısına geçti. Ellerini onun başınının arkasına, göz bandının bağlarına uzattı. Açmadan önce bir kez de olsa dudaklarını öpmek istedi ama Harry'nin bir öpücükle yetinmeyeceğini bildiği için kendini durdurdu. Sadece onun gözlerini açtı.

Harry'nin gördüğü ilk şey Louis'nin mavi gözleri oldu. Sonra üzerine bastığı çimlere baktı. Batmak üzere olan güneşin etkisiyle parlayan mavi göle, biraz ilerideki yeni boyandığı belli olan iskeleye, o iskeleye bağlı olan ufak sandala, etrafı süsleyen uçsuz bucaksız ağaçlar topluluğuna baktı.

"Bura-" deyip duraksadı. Ne demesi gerektiğini bilemedi. Gördüğü manzarayla dili tutulmuştu, şimdi ne derse desin hislerini anlatmakta eksik kalacaktı. Louis hafifçe gülümsedi. "Arkana bakmayı unuttun."

Harry hızla arkasına döndüğünde mavi renkli, etrafı küçücük ampullerle donatılmış, geniş bir karavan görmeyi beklemiyordu. "Biz bununla mı geldik?" diye sordu sesinin heyecanlı çıkmasını umursamadan. Louis başını salladı, elini uzattı. "Sadece hayran hayran izleyecek misin yoksa içeriyi de görmek ister misin?"

Harry gülerek kendisine uzatılan eli tuttu. Louis'nin kapıyı açmasını ve kendisini içeri yönlendirmesini bekledi. Evden gözü bağlı bir şekilde çıkarken olsa olsa yemeğe gidiyoruzdur diye düşünmüştü. Yol beklediğinden daha uzun olunca da uzakta bir yerde yemeğe gittiklerini düşünmeye devam etmişti. Ama karavan ve göl kenarı... Bunlar hiç aklında yoktu.

Kapıdan içeri girer girmez ufak bir ahşap masa, masanın iki yanında da sabitlenmiş şekilde duran tekli koltuklar görünüyordu. Onun karşısında, yani kapının hemen sağındaki ufak alanda dolaplar vardı.

Oturma alanının sol tarafındaysa çok küçük bir tezgah duruyordu. Bu küçük tezgah; çeşmesi ve altındaki dolaplarıyla tek başına mutfak niteliği taşıyordu. Tezgahın da karşısında dört yanı kapatılmış bir alan vardı ki, buranın tuvalet olduğunu anlamak zor değildi.

Geriye kalan alan; karavanın en arka kısmı, tamamen bir perdeyle örtülmüş haldeydi. Harry Louis'nin elini bırakmadan perdeyi çekerken burada bir yatakla karşılaşacağını zaten biliyordu. Bilmediği şey ise bu yatağın iki kişilik denilebilecek kadar büyük olmamasına rağmen, cam kenarında durduğu için ne kadar  davetkar göründüğüydü.

Harry hiçbir şey demeden sıkıca Louis'ye sarıldı. "Sen bu yüzden mi dün hiç etrafta görünmüyordun?" diye sordu. Louis başını salladı. "Hazırlık yapmam gerekiyordu." dedi. "Yorgunsan dinlenebilirsin. Ama yorgun değilsen, hava kararmadan benimle odun toplamaya gelmek ister misin?"

Harry usulca başını salladı. Dinlenerek vakit kaybedemezdi. Buraya sadece haftasonu için geldiklerini biliyordu. Louis'nin onun için bunları planlayarak aslında bu ilişkiyi artık her şeyiyle kabul ettiğini de görüyordu. Onca korkusuna, tecrübesine rağmen Harry'nin sevgisine güvenerek duvarlarını yıkması, takdir edilmesi gereken bir şeydi.

NERVOUS NEIGHBOURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin