Bölüm 28.Hazan Saygıner

808 72 32
                                    

Üç ay sonra...

İstanbul sokakları yeni bir aksiyona kucak açmışken üç genç nefes nefese koşuyorlardı ölüm kokan duvarların arasında. Yılların etkisiyle kontrol etmeyi öğrendikleri adrenalin ruhlarını sarmış, gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Çoğu insanın korktuğu bu yaşamı seviyorlardı. Birilerinin peşinden koşmayı, aldıkları her nefeste planlar yapmayı, en önemlisi de kötülere hak ettikleri cezayı vermeye aşıklardı. Onlar için hayat buydu. Onlar için yaşadığını hissetmenin tek yolu buydu.

Akselle Gül aynı anda peşlerinde oldukları adamın girdiği sokağa girdiklerinde birbirlerine gülümseyip silahlarını çıkardılar. Genellikle aynı şekilde düşündüklerinden bu durumu sık sık yaşıyorlardı. Aksel "Yolun sonuna geldin ha?" diyerek haftalardır aradıkları seri katille alay ettiğinde Gül sadece karşısındakini sinir edecek şekilde gülmekle yetindi. Onu köşeye sıkıştırdıklarını sanıyorlardı. Ta ki adam hemen yanındaki çöplükten aldığı metal parçasını Güle fırlatıp da dikkatlerini dağıtana kadar. Aksel kalbindeki aylardır saklı tuttuğu aşkın etkisiyle hızla kıza doğru döndüğünde peşinde oldukları adam arkasındaki duvara tırmanıp diğer sokağa atladı.

"İyi misin?"

"İyiyim, iyiyim de adam kaçtı."

"Lanet olsun!"

Amirlerine adamı ellerinden kaçırdıklarını nasıl açıklayacaklarını düşünmeye başladıkları an duvarın diğer tarafından sesler geldi. Bir şeyler devriliyor, inleme sesleri giderek artıyordu. Önce kaşlarını çattı adam. Ardından kıza dikkatli olmasını söyleyip duvara tırmandı. Karşılaştığı manzara normal bir insanı korkuturdu ama o gülmekle yetinmişti. Tabii ya. Belki onlar aynı düşünüyorlardı ama onların ne düşüneceğini de önceden tahmin eden biri vardı. Yüzü kan içinde kalan adama bakıp "Bana da bırak biraz ya. Hep çileyi biz çekiyoruz, sefayı sen," diyerek içinde bulundukları durumla dalga geçti.

Hazan adamı kelepçeledikten sonra onu da tutup ayağa kalktı. Boğuşurken dudağı patlamış olsa da kesinlikle yakaladığı adamdan çok daha iyi durumdaydı. Çenesine doğru süzülen kanı silip "O zaman sizde benim kadar zeki olun," diyerek göz kırptı hala gülümseyen adama. Akselle Gülün yolunun o sokağa çıkacağını adamın peşine düştükleri an tahmin ettiğinden bu sokağı hedefi yapmıştı ve... Bingo! Bir suçlu daha yakalanmıştı.

Aksel Güle Hazanla geleceğini söyledikten sonra diğer sokağa atlayıp başkomiserinin yanına gitti. Hazan son zamanlarda garip görünüyordu. Sanki aklı hep başka yerdeymiş gibi bakıyordu etrafa. Bu durum işine engel olmasa bile merak ediyordu Aksel.

"Nasıl gidiyor hayat?"

"Aksel, her gün bir aradayız zaten. Cidden soruyor musun?"

"İşte bir arada olmadığımız zamanları soruyorum."

Kadın kaşlarını çatarak baktı adama. Ne yapmaya çalıştığını gerçekten anlamamıştı. Ya çok çalışmaktan kendisinin ya da Akselin beyni çürümüştü her halde diye düşünüyordu.

"Ne öğrenmek istiyorsun?"

"Aklın başka yerde gibi."

"Düğün yüzündendir."

"Doğru ya. İki gün sonra Saygıner oluyorsun ha?"

Hazan Yağızla karşılaştığı ilk andan bu güne kadar olanları, değişimi düşünüp hafifçe gülümsedi. Evet, iki gün sonra o nefret ettiği soy isme sahip olacaktı. Hazan Saygıner olacaktı. Yakaladıkları suçlunun mide bulandırıcı gülümsemesini gördüğünde ifadesizlik maskesini geri takıp "Kapa çeneni, Aksel," diyerek konuyu kapattı. Zaten konuştuğu zaman patlayan dudağı yüzünden canı yanıyordu.

{Tamamlandı} Tutkunun Rengi|YağHaz|Donde viven las historias. Descúbrelo ahora