Sihirli Parmaklar

58 7 0
                                    

Gelenlerin kim olduğu ne Louis'in ne de Neil'in aklını kurcalamıştı. Sıradan bir gündü ve sıradan insanlar uğrayabilirdi sonuçta tapınağa. Ne var ki bu durumun aklını epey bir süre kurcalayacağı tek kişi Simon olacaktı.

Neil'den ayrıldıktan sonra Louis uzun bir süre Destina'nın bulunduğu hanın etrafında dolaşıp durdu. Arada bir kemanını çalıyor ve kadının onu fark edeceğini umut ederek hayallere dalıyordu. Bazen de çocuksu bir yalnızlıkla Destina'yla evlilik hayalleri kuruyordu.

Kulaklarına çalınan kemanın sesini ilk kez işittiğinde Esteban odasındaydı ve yünlü bir kazak ile yünlü bir pelerini üzerine geçirmekle meşguldü. "Aptal bir müzisyenden daha iyisi aptal bir aşıktır," dedi ve muzip bir kahkaha attı. Destina onu duymazdan geldi, olanların farkındaydı. Louis'in kendisine beslediği yakınlığı ve bu uğurda vazgeçeceği her bir sırrın farkındaydı. Kalbinde bir yer ona durmasını söylüyordu fakat Esteban buna müsaade etmezdi. "Az kaldı," diye mırıldandı genç adam. "O kılıç bizim olduğunda bizi kimse durduramayacak, hatta o kötü kalpli cadı bile."

Destina ona cevap verme gereği duymadı ama kılıcın kendisine ait olma imkanının asla ama asla var olmayacağını biliyordu, en azından Esteban nefes aldığı sürece.

"Verilmiş bir sözüm vardı," diye mırılandı odadan ayrılmadan hemen önce. Esteban'ın "Kime?" dediğini işitmişti ama ona aldırmadı. Cevap vermek istememişti canı, tek istediği uzaklaşmaktı. Abisinin hırslarından ve intikam arzusundan kaçmak istiyordu son zamanlarda. Tam da kalbinin artık taşlaştığını hissettiği anda, yaşamın son belirtileri ele geçiriyordu bedenini. Küçük kıvılcımlar, hayat izleri, sevgiye olan açlık...

Hanın arka kapısından süzülüp kaçtığında Louis'in onu bulamayacağından neredeyse emindi, emin olduğu diğer bir şeyse ayaklarının onu nereye götürdüğüydü. Kendini kalabalık köprünün bir ucunda bulduğunda gözleri büyük bir çılgınlıkla taradı etrafı, aradığı şey bir parça huzur muydu, eğer oysa kalabalık bir köprüde bulamayacağı kesindi. Belki de aradığı bir isyandı, bir çeşit başkaldırı. İşte o zaman doğru yerdeydi.

Neil'in usulce hareket eden elleri soğuktan kızarmıştı. Üşüyordu belki de ama yaptığı işe o kadar odaklanmıştı ki ellerinin sızısını fark edemiyordu.

"Günaydın Bay Ressam."

Neil onu duymazdan geldi. Gelenin kim olduğunu artık çok iyi biliyordu.

Kadın daha fazla seslenmedi, belki de gitmişti. Neil rahatlayarak soluğunu dışarı verdi ve oluşan duman kütlesine hayranlıkla baktı. Bu kadar kolay mıydı sahi ondan kurtulmak?

"Umarım beni akşama dek böyle bekletmezsiniz."

Tabiki bu kadar kolay olamazdı.

Neil sesle irkildiğinde fırçasındaki mavi boya palet olarak kullandığı tahta parçasını tutan eline bulaştı ve genç adam bir kez daha gözlerini devirdi.

"Sizi dinliyorum."

Destina hevesle gülümsedi, Neil'i iğnelemekten büyük bir haz alıyordu. Kötü niyetli değildi sözleri, kırıcı olmak da değildi hatta niyeti. Ama elinde değildi işte, adamın zümrüt yeşili gözleri Destina'nın kömür karası gözleriyle buluştuğunda Neil üşümüştü. İlk kez hissetti üşüdüğünü o gün. "Bana bir resim sözünüz vardı," dedi kadın kendine has özgüveniyle.

Neil ona böyle bir söz verdiğini hatırlamıyordu, bunu talep eden kadının kendisiydi. Yine de kırıcı olmak istemedi. "Pekala, resmimi bitirinceye dek kendinize uygun bir köşe seçin o halde."

KAYIP KILIÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin