2. bölüm

105 18 12
                                    

   Mavi saçlı küçük kız bir melodi mırıldanıp sekerek hedefindeki odaya gidiyordu. Vardığında nazik bir şekilde vurarak " erza san " dedi. Ses gelmeyince bir kaç kez daha vurarak " erza san  uyandınız mı " diye sordu. Içerdeki odada kızıl saçlı kadın mırıldanarak hafifçe yatağından kalkarak kapıyı hafifçe açan wendye dönerek uykulu bir sesle " kalktım wendy " dedi. Wendy çok tatlı bir şekilde gülümseyerek " günaydın erza san kahvaltı hazır " dedi. Erza yataktan inerek " tamam hemen iniyorum " dedi. Wendy kapı ucundan başını olumlu anlamda sallayarak " tamam erza san " diyerek kapıyı tekrar kapatmıştı. Erza bitkin bir şekilde gülümsemekle  yetinmişti. Wendy onun bu halini uykusunu alamamasına vermişti.

  Erza kızıl saçlarından yapay gözünü kapatan tutamı kulağının arkasına tıkıştırdı. Gece rüyasında eski anılarını görmüştü. Bu durumu garip bulmustu. Çünkü uzun zamandır hiç rüyalarında  görmüyordu. Aslında rüyasında  o kötü günler arasındaki ona göre en güzel yapan şeyi görmüştü.  Mavi dağınık saçlar arasında güven veren mavi gözler ve sıcak gülümseme... erza başını hızlı bir şekilde sallayarak o resmi kafasından attı. Kendi kendine " gerizekalı o öldü. Onu bir daha göremezsin " diye söylenerek duşa attı kendini hemen...

   Kahvaltısını ettiğinde juvia ve wendy le aynı masada oturuyordu. Sakin bir şekilde çayını içerken lucy içeriye doğru girip " erza " diyerek elindeki mektubu sallayarak gergin bir şekilde " Çok acil bir görev talebi var " dedi. Masadakiler şaşkın bir şekilde ona bakarlarken lucy diğer elindeki gazeteyi ona uzatarak " önce gazetedeki habere bakın " dedi. Erza eline alırken juvia ve wendy ise iki yanına geldi. Habere baktıklarında hepsinin şoktan kani çekilmişti. Iki aydır dünyada terör estiren dracmah ordusu nun askerleri bir gece de katledilmişti. Koskocaman ordudan sadece iki kişi hayatta kalmıştı. Onlar ise yaşadıkları travmadan dolayı konuşamıyorlardı. Ordunun enkazı haregeon denizi limanın yüz kilometre ötesinde ki bir ıssız adada bulunmuştu. Wendy dehşet içerisinde " bu ülke o orduyu durdurmak için o kadar uğraşmasına rağmen nasıl " diye mırıldandı. Juvia da dehşet içinde  " nasıl bir şey ile karşılaştılar ki " diye sordu.

   Erzanın ise haberde takıldığı yer ceset yığınının  bulunduğu yerdi. Ellerini yumruk yapıp öyle bir sıkmıstı ki gazete buruş buruş olmuştu. Lucy gergin bir şekilde " erza " deyince... erza düz bir sesle " ben iyiyim " dedi. Sonra lucye " o mektupta ne var " diye sordu. Lucy alt dudağını ısırarak " yeni gorevimiz " dedi. Juvia gazeteye bakarak " gazeteyi bize okuttuğuna göre bu olayla alakalı olmalı " dedi. Lucy başını onaylar şekilde sallayarak "  ondan önce master seninle konuşmak istiyor master " dedi. Erza başını onaylar şekilde hazırlayıp bitkin bir şekilde odadan çıkmıştı.

Erzanin ağzından ( köyü yazılan yerler flashbacklerdir )

  Bir saattir ustanın yanındayım bakışlarından benim için üzüldüğü belliydi. Ama ne hissettiğimi anlayamazdı. Herhalde bana gösterdiği fotoğrafa bakarak " ne ironik bir yer değil mi on beş yıl önce seni orada bulmuştuk. " dedi.

  Yaşlı adam tedirgin bir şekil de küçük kızı sallamaya devam ederken yanındaki kadın " bu kadar insan arasında hayatta sadece omu kaldı " diye sordu. Diye sorarak ceset yığınlarına bakıyordu.

   Göğsüm  sıkışıyordu. Master bana bakarak " düşündüğün kişi mi  " diye sordu. Evet anlamında başımı sallayarak " büyük ihtimal ondan başkası olamaz " dedim. Usta masasına doğru giderek " belki bu göreve seni yollamamalıyım " dedi. Erza birden ustaya bakarak " hayır ben yaparım " dedim. Usta bana endişeli bir şekilde bakarken başımı eğerek  " benim yapmam lazım " dedim.

   Küçük kız kendine geldiğinde etrafındaki insanlar sevinçli bir " şekilde sonunda uyandı " diye sevinmişlerdi. Küçük kız tedirgin bir şekilde sağlam gözüyle etrafını inceleyerek " neredeyim ben " diye sordu. Sonra olanlar aklına gelerek " jellal nerde millet nerede " diye sordu. Etrafındaki insanlar ona acıyarak bakıyorlardı. Sonra makarov " üzgünüz küçüğüm hayatta bir tek sen kalmıştın " dedi. Küçük kızın başından aşağı kaynar sular dökülmeye  başlamıştı.

   Usta bana görevden bahsetmeye başlamıştı. Yüzünden hala beni göndermek konusunda tereddütleri vardı. " göreviniz bu olay nasıl oldu onu öğrenmek sadece " dedi. Tamam anlamında başımı sallayarak " bana güvenebilirsiniz " dedim. Yanında " bir çok arkadaşın da olacak " dedi. Resme  ciddi bir şekilde bakarak " tüm bir orduyu tek gecede katleden bir güç hafife alınacak bir şey  değil " dedi. Sonra bana bakarak " laxus ve mira da sizinle geliyor " dedi. Başımı tamam anlamında sallayarak " izninizle " diyerek ayağa kalkmıştım. Usta da onay vererek " gidebilirsin artık " dedi.

  Lonca binasından dışarı çıkıp doğruca deniz kıyısına  gitmeye başlamıştım. Göğsüm sıkışıyordu. O lanet kadın hala hiç çekinmeden canlar almaya devam ediyordu. Elimi göğsüme götürerek ağrıyı dindirmeye çalışıyordum. On beş yıl önce en değerlilerimi benden almıştı.

   Etraftaki herkes yavaş yere yığılmaya başlamıştı. Erza tedirgin bir şekilde jellalin koluna yapışarak "Bu da ne seremoninin bir yan etkisi " diye sordu. Jellal dehşet içinde etrafına bakarken seremoniyi yapanlarında aynı şekilde yere yıkıldığını gördükten sonra " hiç sanmıyorum " diyerek erzayı kolundan tutup çekiştirerek onu kulenin balkonundan denize doğru atmıştı. Erza denize düştükten sonra kafasını çıkarıp jellale doğru bakarak " sende gel hadi " diye bağırdı. Birden jellalin onu attığı delik kapanınca erza gördüğü manzaradan dolayı acı bir çığlık aTarak " jellal " diye bağırdı.

   Hatıralarım tek tek gözümün önüne geliyordu. Bir banka oturup denize doğru bakmaya başlamıştım. Titremeye başlayan alt dudağımı ısırmaya başlayarak ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Kesinlikle o olayın sebebi danteydi. O kule kesinlikle helesa ordaydı. Ama korkuyorum geçmişimle yüzleşmekten korkuyordum. Fakat onun yine bir çok can almasına izin veremem. Bu sefer daha güçlüyüm bu sefer danteli durduracağım.

 

  

kulenin gardiyanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin