6

2.7K 258 39
                                    

★Catelin Dorcey★

Tüm gün odaları temizlemek ve buna ek olarak ahırlarda ki inekleri ve atları yemlemek tüm gücümün bitmesine neden olmuştu. Diğer çalışanlara baktığımda, onların gayet enerjik ve keyifli olduğunu görmüştüm. Yemek için ahşap masa da oturmuş ve sıranın bana gelmesini bekliyordum. Saray da tamamen düzen hakimdi ve her şeyin bir sırası vardı. Sıra bana geldiğin de, tabağıma bir parça köfte ve küçük bir kaseye çorba koymuşlardı. Aç gözlerle yemeğime bakarken, aşçıya teşekkürlerimi sundum ve kendi yerime geçip oturdum. Yemeğimden parça parça yerken, yanımda ki kız grubu kral hakkında dedikoduya başladılar.

''Bu akşam için odasına üç kız istiyormuş.'' Sarışın olan buna kıkır kıkır güldü. Kızıl saçlı kız ise sadece gözlerini devirmekle yetindi. ''Bir kral nasıl böyle olur anlayamıyorum.'' Esmer kız yüzüne tiksinç bir ifade yerleştirip konuştu. Sarışın kız çelimsiz omuzlarını silkti ve iki arkadaşına şöyle bir bakış attı.

''Hangimiz onun yatağında olmak istemeyiz?'' Kaşlarını kaldırdı ve sorusuna cevap bekledi. diğer iki kız sadece susmakla yetindi, sarışın kız tatmin olmuş şekilde gülümsedi ve bakışları beni buldu. ''Selam, sen kralın bizzat buraya getirdiği kızsın değil mi?'' Gözleri heyecanla parlıyor ve ağzımdan çıkacak kelimeyi bekliyordu. ''Evet.'' Dedim kısaca ve hülyalı bir iç çekiş bıraktı.

''Ne şans ama.'' Kızıl saçlı kız beni baştan aşağı süzdü ve kendini beğenmiş bir bakış attı. ''Şans mı, lanet mi kader bilir.'' Dedi ve kirli tabağını alıp, tezgaha yürüdü. Kaşlarımı çattım ve ne demek istediğini anlamaya çalıştım.

''Sen ona aldırış etme, o her zaman huysuzdur.'' Esmer kız sevecen bir şekilde gülümserken, bende ona karşılık verdim. Esmer kızda masadan kalktı ve tabağını alıp, tezgaha yürüdü. Sarışın kız ağırca yemeğini yemeye devam ediyordu. ''Sen ne zamandır buradasın?'' Diye sordum. Işıl ışıl parlayan yeşil ve mavi karşımı göz bebekleri beni buldu. ''Doğduğumdan bu yana, annem ve babam Malik ailesi için hizmet ediyordu. Şimdi de ben oğullarına hizmetimi sunuyorum.'' Derken dudaklarını büzdü ve keyifsizce iç çekti.

''Burada olmaktan sıkılmadın mı?'' Dedim ve kaşlarımı beklenti ile kaldırdım. Dudakları aşağı doğru kıvrıldı ve hoşnutsuzluk yüzüne yansıdı. ''Çoğu zaman, ama burada olmasaydım çoktan ölmüş olurdum.'' Zoraki bir gülümseme yüzüne yayıldı ve tabağını alıp masadan kalktı. ''Çok iyi şartlar da yaşamıyoruz, ama en azından insaflı bir kralımız var.'' Oda tezgaha yürürken, kaşlarımı çatarak arkasından baktım. Kralın nasıl olur da onları bu kadar etkilediğini anlamıyordum. Benim tek gördüğüm, küstah ve bencil birisiydi.

Sıkıntıyla iç çektim ve bende yerimden kalkıp tezgaha yürüdüm. Tabağımı yıkadım ve mutfaktan çıkıp, uzun koridorları geçip, ana girişe geldim. Bayan Martinez iki muhafız ile bir şeyler konuşuyor ve sürekli iki yana yürüyüp duruyordu. Beni görünce eliyle yanına gelmem için işaret verdi ve hızla yanına yürüdüm başımı hafif eğdim. ''Kütüphane temizlenecek, benimle gel. Seninle birlikte bir kaç kişi daha olacak.'' Sinirle soludu ve durup bana baktı. ''Seni uyarıyorum Catelin, krala saygısızlık yapma.'' Kaşlarımı çattım ve neden böyle dediğini düşündüm.

''Ama ben ne yaptım ki?'' Anlamayarak ona bakarken, durdu ve yüzüme baktı. ''Kral seninle konuşurken asla başını kaldıramaz, onunla göz temasında bulunamaz yada ona karşılık veremezsin.'' Dedi ve o yürürken, ona eşlik ettim. ''Ama ona cevap vermemi istediğin de ne yapacağım?'' Durdu ve bana doğru döndü. Sıkıntıyla iç çekti ve yüzünde ki gerginlik bir anda uçuverdi. ''Krala güvenme, bugün sana inanılmaz hissettirir yarın bir bakıvermişsin, öfkesinden nasibini almışsın. İnan bana hayatım, hiç bir şey göründüğü gibi değil.'' Kaşlarımı çattım ve ne demek istediğini anlamaya çalıştım. Daha bir şey demedi ve tekrar yürümeye başladı. Başka bir koridora döndüğümüz de, duvardan kitaplıklar şaşırmama neden oldu. Duvar boyu kitaplar sıra sıra dizilmiş ve göz kamaştırıyordu.

''Neden koridorda bir duvar kitaplığı var?'' Bayan Martinez'in yanında yürümeye başladığım da, heyecanıma sadece tebessüm etti. ''Burası kraliçe Trisha'ya aitti, o öldükten sonra girişler yasaklandı. Eğer kraliçenin yaşadığı zaman burada olsaydın, sarayın bir çok yerine rahatça girer çıkardın. Kraliçenin ölümünden sonra, oğlu yani şimdi ki kral, bir çok yere giriş çıkışları yasakladı.'' Başımı salladım ve onu anladığımı belirttim. Kısa süre sonra da kütüphaneye ulaştık. Burası bir balo salonu büyüklüğündeydi ve cidden nefes kesiciydi. Yerler de halılar seriliydi, kimi yerlerde masa vardı, kimi yerdeyse minderler ve rahat döşekler bulunuyordu. Üç kitaplık tavandan aşağıya uzanıyordu, diğerleri ise bir insanın ulaşabileceği yükseklikteydi. Dört pencere kütüphanenin dört farklı yerindeydi. Pencereden biri büyük araziye bakarken, diğer ikisi şehre bakıyordu. Son pencereye doğru yürüdüm ve görüntü karşısın da adeta nefesim kesildi. Son pencere uçsuz bucaksız mavi denize bakıyordu. Ayrıca bu pencere balkona kapılarını açıyordu ve deniz sesi ile birlikte ormanın içinde ki kuş cıvıltıları ile birlikte ağaçların hışırtısı ona eşlik ediyordu.

''Dikkat et, kral seni burada görürse kötü olabilir. Çok oyalanma orada.'' Bayan Martinez'in sesi uyarıcı tonda da olsa, sesi sert değildi. Tekrar içeri yöneldim ve hayranlıkla kütüphaneyi süzdüm. Kapıdan benim gibi beş genç kız daha içeri girdi ve bayan Martinez'in yanına gelip, saygıyla durdular.

''Herkes görev dağılımını biliyor, buna ek olarak size yeni bir yardımcı getirdim.'' Durdu ve bana baktı. ''Catelin buranın düzenini bilmiyor, Zena ona yardımcı ol.'' Siyahi kız öne doğru adım attı ve bana hafifçe tebessüm etti. Ona aynı şekilde gülümsedim ve onu baştan aşağı süzdüm. Tenine tezatlık oluşturan beyaz bir elbise giymişti, saçlarını örmüş ve örgüsünde iki tane parıltılı taştan çiçek bulunuyordu. Göğsünde ki kolye ve bileğinde ki gümüşi bilezik dikattimden kaçmamıştı.

''Şimdi gidiyorum, elinizi çabuk tutun.'' Hepsi bir anda başlarını eğdi ve bayan Martinez giderken, dördü kendi vazifelerine döndü. Zena bana baktı gözlerimin içine bakarak tebessüm etti.

''Gel, sana yapabileceğin bir iş vereyim.'' Başımı salladım ve onu takip ettim. Minderlerin yanına gelince durduk ve Zena sanki bunu söylemekten mahcup olur gibi bana baktı. ''Bu minderleri elinle çırp ve kabart. Daha sonra onları biraz güneş alması için balkona bırak, ama unutma ki renkleri solmasın.'' Başımla onu onaylarken, o sırtımı sıvazladı ve kendi işine döndü. İki kişinin rahatça oturabileceği minderleri kucakladım ve balkona taşıdım. Tek tek onları çırptım ve kabartmaya başladım. Balkonun altından gülüşme sesleri geldi ve elimde ki minderi bırakıp, balkonun taş kolonundan eğilerek aşağıya baktım. Bir grup kız bahçede koşturuyor ve gülüşerek eğleniyordu. Onların bu eğlencesine istemsizce tebessüm ettim. Sonra ağaçların arasından o çıktı. Beline doladığı peştemali ile kızların yanına yürüdü. Ona hazırlanan özel uzun tahta uzandı ve servis edilen meyvelerden yemeye başladı. Başa bir kız grubu daha geldi ve ellerinde ki def ve zilleri çalıp, şarkı söylemeye başladılar. Diğer kızlar kıvrak hareketlerle dans ederken, bir önünde eğildi ve üstünde ki elbisenin omuzlarında ki iplerini çözdü ve göğüslerini açıkta bırakacak şekilde elbisesini çıkardı. Ağzım şaşkınlıkla açıldı ve gözlerim olup bitenlere inanamadı. Kız yerden kalktı ve elleri vücudun da dolaşırken, iğrenerek onu izledim.

''Sanırım alışık olmadığın görüntüler.'' Zena'nın varlığını hemen sol tarafımda hissettim ve başımı çevirip ona baktım. ''Bu çok aşağılayıcı bir şey, sırf kral için bu durumlara düşmek.'' Söylediklerimle birlikte Zena'nın yüzünde tatlı bir tebessüm oluştu.

''Kralın gözdesi olmak kolay değil. Sana tanınan imkanlar bir hizmetçi için sınırsız gibi bir şey.'' Gözlerimi kıstım ve dudaklarımı büzdüm. ''Ne gibi imkanlar?'' Başını bahçeye çevirdi ve krala baktı.

''Özel bir oda, eğer kral seni ikiden fazla odasına çağırmışsa bir hizmetçin bile olur.'' Kahkaha attım ve o anda müzik sesi durdu, bahçeyi ölüm sessizliği sardı. Zena bana döndü ve acıyan ve endişeli bir bakış attı. Bahçeye baktım ve kral'ın bana öfkeyle baktığını gördüm. Zena'ya bir baş sallaması verdi ve Zena bana döndü.

''Gidelim.'' Kolumdan tuttu ve beni sürüklemeye başladı. Korkuyla bir eline ve yüzüne baktım, ama durmayacağını biliyordum. Emir büyük yerden gelmişti ve tanrı beni korusundu; bu sefer ölümden kaçışım yoktu.

Selam, umarım sizi yeni bölüm için çok bekletmemişimdir ama sınav stresi ve sınavı atlatma telaşı derken ancak yazabildim ve bundan sonra elimden geldiğince çabuk bölüm atacağım. Ama şunu da belirtmek isterim ki yorumlar çok az, düşüncelerinizi benimle paylaşın lütfen.

Kuyin yazardan öpücükler...

Competition/ zmWhere stories live. Discover now