❧TANITIM❧

161K 3.7K 894
                                    


Yeni bir kurgu, yeni karakterlerle karşınızdayım, umarım beğenirsiniz.

Hikayeye başladığınız tarihi not düşün bakalım ailemize ne zaman katılmışsınız.

Düşüncelerinizi benimle paylaşın çünkü benim için önemli.

Yorumlarda görüşmek dileğiyle ♥

Medya: Karahan & Buğlem

***Keyifli Okumalar Dilerim Canlarım***

İnsanların hayatında bazı dönüm noktaları olur, kimi felaketle sonuçlanırken kimi de mutluluğun kapılarını açar. Hani bazen içinden çıkamadığın durumlar olur ve en güvendiğin insandan yardım istersin daha derdini anlatırken bile rahatlarsın... İşte bu akşam, hayatımda bu derece önemli bir yere sahip olacak kişinin, kim olacağını öğrendim.

Çok değil daha bu sabah keyifle yatağımdan kalktım ve ailecek mutlulukla ve huzurla kahvaltı yaptık. Biyokimya bölümünden yeni mezun oldum, evime geleli iki hafta oldu daha yurt ve ev kavramını karıştırıyorum, her şey o derece yeni...

Büyük şehirde anlımın akıyla okuyup eve döndüm ya benden mutlusu yok...
Ailemizin içindeki en önemli atraksiyon benim şehir dışında okuyor olmamdı, bende döndüğüme göre hiç bir sorun kalmaz diye düşünüyordum ta ki bu akşama kadar.

Annem Fizik, babam Matematik öğretmeni ikisi de emekli oldular ama emekliliklerinde boş durmamak adına durumu olmayan öğrencilere ders veriyorlar. Tabi yaz tatili de bunun için bulunmaz fırsat...

Sırf bunun için evimizin bir odasını temsili sınıfa çevirdiler, emektar öğretmenler netice de, okuldan ayrılsalar da öğrencilerden ve öğretmekten vazgeçemiyorlar. Tabi çevremizdeki insanlar da bu durumdan çok memnunlar, eh anne baba bu kadar işlev sahibi öğretmen olunca yakın çevredeki insanlar tarafından tanınan ve sayılan bir aileyiz.

Gelelim asıl konumuza, akşam yemeğini yedikten sonra babam televizyonun başına, annemde o çok sevdiği kitapların başına geçti, bir de kız kardeşim var bu sene lise son sınıf ve hazırlanması gereken bir sınav var. Ben okulu bitirip rahata ermişken o bu maratona daha yeni adım atıyor, kolay değil ama evinde matematik ve fizik öğretmeni varsa her şey çok daha kolay oluyor o konuya itiraz etmiyorum.

Neyse ben çayları doldurmak için mutfağa geçmiştim ki kapı çaldı, hazır ayaktayken kapıyı açmaya gittim.

Ercan amca ve eşi Zeynep teyzeye, “Hoş geldiniz,” dedim güler yüzle ve eve buyur ettim.
Zeynep teyzenin bana bakışlarını fark edince ayıp olmasın diye kapı önünde öptüm, Ercan amca çoktan salona geçmişti.
Ercan amca emekli emniyet müdürü, Zeynep teyzede emekli hemşireydi, bundan sekiz yıl kadar önce Ercan amcanın atamasının çıkmasıyla Aksaray’a taşındılar.

Emekliliklerinden sonra da kurulu düzenlerini bozmayıp burada yaşamaya devam ettiler. Mesleklerinden ve saygınlıklarından dolayı yakın çevredeki hemen hemen herkes onları tanır ve severler.

Genel hoş geldin faslından sonra mutfağa geçip çayları doldurdum ve hızlıca servis yaptım, çayın yanına bisküvi tabağı hazırlamayı ihmal etmemiştim.

Tam annemin yanına oturup, Zeynep teyze ile konuşmalarına dahil olacaktım ki babamın otoriter sesiyle kendimi toparladım, “Kızım sen odana git,” dedi. Neler olduğunu anlamasam da kafamı sallayıp odama geçtim.

Babamın üzerindeki tedirgin ifadeyi görmek, içimdeki merak duygusunu uyandırmıştı. Odamın kapısına kulağımı dayayıp konuşulanları dinlemeye başladım. Tamam biliyorum etik bir davranış değil ama ne yapayım merak ediyorum. Hem özel bir şey olsa, salonda konuşmak yerine arka odaya geçerlerdi.

“Nihat, neden geldiğimizi biliyorsun değil mi?” dedi Ercan amca sesindeki tedirginliği bariz bir şekilde hissettim.

Babam derin bir sessizliğe büründü belki beş dakika kimse konuşmadı, herkes gibi bende babamın vereceği tepkiyi bekliyordum. Hangi konuda konuştukları ise tam bir muamma.

Bir süre sonra babam tek nefeste, “Ercan, bu iş olmaz,” dedi, sesindeki kararlılığı buradan bile hissediyordum.

Ercan amca konuşmadan Zeynep teyze konuşmaya atıldı, “Nihat abi yapma, oğlumun ne halde olduğunu gördün. Oğlum günden güne eriyip gidiyor yapma, senin de çocuğun var,” diye ağlamaklı sesiyle yalvardı.

“Bacım, ne halde olduğunu gördüğüm için olmaz diyorum ya, ben kızımın başını yakamam!” Sanırım konuşmanın odak noktası benim, daha lise sona giden kardeşim hakkında konuşuyor olamazlar. Eğer konu bensem neden fikrim sorulmuyor ve neden benden habersiz benim adıma karar veriliyor?

Ercan amca, “Nihat, okul bitsin gelin isteyin dedin, yan çizme. Biz kızın okulu var diyerek zapt ettik oğlumuzu,” dedi tavırlı bir şekilde.

“Gelin isteyin dedim, hiç bir zaman kızımı vereceğimi söylemedim,” babamın sesi son derece ciddiydi.

“Nihat kelime oyunu yapma, çocuk oyuncağımı bu işler?”

“Ercan, çocuk oyuncağı olsa, işler daha kolay olurdu, biz burada bir hastalıktan söz ediyoruz.”

“Nihat, senin kızın olmasaydı benim oğlum, bu halde olmazdı, senin kızına duyduğu aşktan delirdi,” dediğinde dizlerimin bağı çözüldü ve olduğum yere çöktüm.

Bu gerçekten mümkün olabilir mi? Gerçekten birine duyduğu aşktan insan delirir mi?
Kalbim ağzımda atıyor beyim dönüyordu, olduğum yerden kıpırdayamadım. Duyduklarım şaka gibi geldi önce yani delirmek kolay mı?
Zeynep teyzenin ağlayışlarını duydukça içim burkuluyordu, gerçekten böyle bir şeye sebep olmuş olabilir miyim? Yani nasıl bir insan aşık olduğu için delirir ki?

“Kendin söylüyorsun Ercan, oğlun delirdi, ben ona nasıl kızımı emanet edeyim? Yarın boğazını kesse bir köşeye atsa kim verecek bunun hesabını?”

“Nihat, ayıp oluyor! Benim oğlum katil değil! Oğlum okulunu okudu elinde mesleği var, askerliğini bile sorunsuz yaptı geldi. Gönül bu kime sevdalanacağını seçemiyor ki, kaç senedir kızının okulunu bitirmesini bekledi. Şimdi evde haber bekliyor, gel sorun çıkarma, kızımızla da konuşalım uygun bir zamanda istemeye gelelim.”

“Olmaz! Ben size kız vermem,” dedi babam kararlılıkla.

Zeynep teyzenin ağlamaları şiddetlendi ama babam, bana mısın demedi. 

Göğsümde daha önce hissetmediğim bir acı hissettim, sanki suçluluk duygusu gibiydi.  Ne yutkunabildim ne kıpırdayabildim. Hala duyduklarıma anlam veremiyorum ve sanki bir kabusun içine sıkışmış gibiyim.
İçimde bir yerlerde bunun suçluluğunu hissediyorum, koskoca kadın oğlu için ağlıyorsa elbet bazı gerçekler var demektir.

Ercan amca bezgin bir sesle, “Kalk hanım gidiyoruz,” dedi, onlar apar topar evden gittiler ama ben oturduğum yerden kalkmak şöyle dursun nefes alamıyordum.

Şimdi ne yapacağım?

****

Yeni kurgu nasıl?

Beğendiniz mi?

Sizi seviyorum.

Elif Diril

PEK KIYMETLİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin