1- "yıldızlara parlamayı öğreten bir elmas"

8K 321 199
                                    

M

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

M.S. 670
Kim Krallığı, Icheon

Incheon'un düz yollarından birinde simsiyah bir araba süren genç adam, üzerinde Kim Hanedanı tabelası asılı zincirlenmiş kapıya varınca yavaşladı. Kapıda bekleyen asker bir eli kılıcının sopasını sıkıca tutarak arabaya yaklaştı, arabanın tüllerini açarak içeriye baktı, sonra ise saygıyla eğilip arabanın geçmesi için işaret verdi.
Saraydakilerin arabadaki veliahttı bekledikleri açıktı. Jeongguk ürkek bakışlarını askerden çekerek arabayı ilerletti. Pederi hemen yanında yanlış bir hareket yapmaması için tetikteydi, genç yaşındaki oğluna hayatını devam ettirebilmesi için yol gösterme çabasına bürünmüştü.

Bir sonraki giriş kısmına ulaştıklarında, burada hizmet eden bir diğer asker, veliahttı saygıyla karşıladı. Jeongguk merakına yenik düşüp kafasını herkesin konuştuğu o kişiye bakmak için çevirdiğinde pederi tarafından ensesine bir tokat yiyerek tekrar iki büklüm oluvermişti. Veliaht çoktan küçük sarayın girişine yanındaki askerleriyle ulaşmışken diğer hizmetliler onları inceliyordu. Asker göz göze gelmekten kaçınıp rahatsız edici derecede vücudunu inceledi. İnsanlar genellikle böyle yapardı. Diğer insanlara karşı dikkat ederler, bir çırpıda yaptıkları bir değerlendirme ile onları sınıflandırırdı: Cinsiyet, boy, kilo, kaçıncı sınıftan olduğu ile tahminlerde bulunurdu. Bunun sonucundan sonraysa değersiz bir eşya yerine konulursun. Oysa tek bilmeleri gereken; sıradan bir insan olduğuydu. Ama öyle değildi, onlar dışlanmış kişilerdi.

"Biz de öyleyiz." diye geçirdi içinden Jeongguk. "Bir köle olarak doğmuş ve tekrar bir köle olarak can verecek sıfatsız insanlardık. Hatta insan olmayı hak etmediğimizi söylerlerdi. İnsanlar gerçekten de çok acımasızdı."

Aradan geçen birkaç saatin sonunda askerlerin hareketlenmesiyle gelen kişiyi anlamış başını hemen ayaklarına doğru eğmişti. Ama düşmüştü bir kere içine onu yakıp kavuracak olan merakın ateşi. Toydu, bilmiyordu yanacağını.

"Hoş geldiniz prensim," dedi asker sonunda, bir şeyler söylemek istediğini belli ederek. Jeongguk bakmak istedi ama cesaret edemedi, kaldı boynu bükük öylece.

"Asker," diye nazikçe konuştu. Gözlerini kısan Taehyung bu sefer askere bakmıyordu, bakışları arabanın köşesinde başı önüne eğik saklanmış Jeongguk'a kaydı. Ellerini önünde birleştirmiş, ona bakmamak için savaş verdiğini anlamıştı.

"Bağışlayın prensim, haddimi aşarak sizi durdurdum." dedi asker. Prensin bakışlarını takip ederek o da Jeongguk'a baktı. "Onlar sizin hizmetinize verilen köleleriniz efendim, eğer sizi endişelendiren bir şey varsa gönderelim."

Jeongguk korku dolu bakışlarını bir anda askere yöneltince Taehyung, süt gibi solgun tenine kıyasla ceylanı andıran gözlerine bakmıştı ama bu köle onun için hiçbir şey ifade etmiyordu.

"Gerek yok, iyi düşünmüşsünüz." Taehyung arabaya binmeden önce Jeongguk'u tekrar inceledi ama bu sefer Jeongguk'ta bakıyordu ona. Merak doluydu bakışları. Taehyung yorgundu, çoktan kazandıkları geçmiş bir savaştan eve dönen bir prensti. Bu yüzden hızlıca arabaya binmiş, biraz olsun dinlenmek için gözlerini kapatmıştı.

Gecenin Omzuna Yaslanan Yıldızlar Öpsün Seni | •𝘵𝘢𝘦𝘬𝘰𝘰𝘬• |Where stories live. Discover now