2011 FARK EDİŞ

25 1 0
                                    

İlkokul;
"Böyle devam edersen gayet parlak bir geleceğin olacağına eminim Rana "
"Hiperaktifliğine verdiğin ilginin birazını da derslerine versen ya Rana "
"Matematiği seviyor olman ders çalışmama özgürlüğü tanımıyor sana "
"Sınıf birinciliğinden üçüncülüğe düştün bir de gözümdeki düşüşünü bilsen!"

Daha henüz ilk okul döneminde  ebeveynlerimden aldığım tepkiler ve en akılda kalanlarıydılar. Abartılacak bir şey var ise oda benim halen küçükten de küçük bir kız çocuğu olduğumun gerçeğiydi.

Ortaokul;
"Daha başarılı olabilecekken daimi boş işlere meylediyorsun "
"Beklenilen kesinlikle bu değildi "
"Anlaşılan kısıtlamalar işe yarıyormuş"
"Fen lisesine gidemiyorsun! Başarından utan"

Ergenlikle birlikte yüklenen sinir kat seviyelerim hiçe sayılarak uygulanan metotların tamamı ego tatmini ve başarısızlığı arttıracak etkenler olduğu halde , gözden düşmeyip(!) Anadolu lisesine gittim.


7,8,9 ve 10 yaşlarım genelde hep itaatkar evlat modları arasında gidip geldi.  11,12,13 vee 14 yaşımda ise asıl hayatımın en büyük suçlarını ve en en küçük masumluklarını bulabildiğim senelerdi,  ebeveynlerimin gözünden.

Bir çocuğun önüne belirsiz bi gelecek çizip ilerleyişi hakkında başına gelecekler hakkında yapması yapmaması gerekenler hakkında yol göstermeden, yaşı ve düşünceleri baza alınmadan gösterilen tepkiler arasında yaşına göre mi yoksa bir yetişkin gibi mi davranması gerektiğini şaşıran , denge problemi (bedenen ve ruhen )yaşayan , ve asıl karaları vermesi gereken duygularına ciddi manada bir engelleme getirip tabiri caizse ruhsuzluğu benimseyen.

Fakat görünende neşeli sevecen ve çalışkanlığıyla sempati kazanan bir kız çocuğu olduğum dönemler , yaşadığım anlamsız günleri, annemin dahi haberi olmayan ardı arkadı kesilmeyen ağlama nöbetlerimi,ilgi duyduğum dallardan bihaber yaşayan anne ve babama bakış açımı, ve maruz kaldığım baskı neticesinde bir yerlerden patlak veren özgürlük hevesimin çok yanlış tecrübelerle sonuçlandığı görünende basit ama anlatımına gelince bir çocuktan beklenmedik cümleler kurdurabilecek bir dönemdi.

Pişmanlıklarım bir elin beş parmağını geçmeyecek kadar olsa dahi içimde biriken sessizliğimin acısını yaşlandığımda bile hissedeceğime eminim.

Baskılara , isteklere, beklenti içindeki ailemin samimiyetine(!) nasıl bir inanç ile bağlandığımı hatırlayabilsem yaşadığım karmaşanın birazını bile önemsemeyip nedeni buymuş diyebilirim.

Yaşım ilerledikçe  hislerimdeki yaralanmalar da bir o hayli büyüdü. Varolan etkiye tepki olarak içimde ükde kalmayacak ataklar yapmış olsam da, şimdilerde bazı hatırıma düşen karelere karşı uzun soluklu izahlar getirip , ağlama sesimi duyarak sabahlama isteği barındırıyorum .

Bir çocuğun ağlamasından daha doğal bir eylem yok iken bunu aykırılık olarak ona lanse eden anne ve babamın düşünce yapısına hiç bir zaman empatide bile eşlik edemeyeceğim , etmeyeceğim.

Çakma yazarın ufak bildirisi part 1;

Belli bir düzende ilerlemeyecek olan hikayemin başlangıcı bölümler arttıkça düzenlemeye tabi tutulup , ansızın geçmişten yaşadığım döneme gelip daha ayrıntı ve kabul edilir tesbitlerimi yazıya ve kendime ve ve mümkünse okuyan kitleye sunabilme çabasındayım. Aşırı karamsarlıklar ile başlamış olsa da devamında beklenmedik değişimlere yer veren bölümler geleceğine de dikkat çekmek istiyorum.

Okuyup yeterli bilgiye sahip olup eleştiriden geri duran insanlara karşı kırgınlık arz ettiğimi belirtmek istiyorum. Hikayeden çok not giren yazar ayrıcalığıyla son olarak bölümleri geceleri yayımlama kararımın kimseyi etkilemeyeceği kanaatinde olduğumu söyleyip köşeme çekiliyorum...

Önce Sen VurdunWhere stories live. Discover now