👑1👑

33 8 8
                                    

Prenses boy aynasında son kez kendine baktı. Zümrüt yeşili elbisesi, yakuttan aksesuarları ile oldukça şatafatlı görünüyordu. Tam bir prenses gibi...

Kızıl saçlarını savurarak kendi etrafında döndü. Yalnızca 53 metrekarecik olan giyinme odasının kapısına ilerledi. Henüz kapıya varmadan muhafızlara seslendi. "Kapıyı açın, sayın muhafızlarım."

Prenses daha kapıya varmadan kapının kanatları iki yana açılmıştı. Prenses, kapıdan geçerken reverans yapmış muhafızlara selam verdi.

Koridorda ilerlerken aklından geçen tek şey tören için hazır olmadığıydı. Prenses bile olsa o ankayı yakalamak zorundaydı. Bu saçmaydı ona göre. Prenses olmanın getirdiği ayrıcalıklar olmalıydı.

Kız kardeşinin odasının önünde durdu. Kapıdaki muhafızlar ona reverans yaptı. Onlara komut vermeden önce sebepsizce kapıyı izledi. Kapının koskoca altın kaplama tokmağına ve kapının üstündeki özel işlemelere göz gezdirdi.

Bu yaptığının saçma olduğunu fark ettiğinde eliyle kapıyı işaret edip "Kapıyı açın, sayın muhafızlarım." dedi. Muhafızlar çevik hareketlerle kapıyı açıp geri çekildi. Prenses, kız kardeşinin odasına girdiğinde onu hiç beklemediği bir şey karşılamıştı. Sessizlik... Odada kimse yoktu. Öyleyse ne diye açmışlardı muhafızlar bu kapıyı.

Gözleri odadaki ek kapıya takıldı.
Kardeşinin bir balkonu olduğunu unutmuştu. Sakince kapıya ilerledi. Burada kapıyı açmak için bekleyen muhafızlar olmadığından bu işi kendi başına yapmak zorundaydı. Elbisenin cebe benzeyen küçük parçasından mendil çıkarıp kapı koluna dikkatlice serdi. Kapıyı açtıktan sonra mendili alırken bunu en yakın zamanda atmayı kafasına not etti.

Ancak prenses balkona çıktığında da hüsrana uğramıştı. Kız kardeşi burada da değildi. Balkondan çıkmak için kapıya dönmüşken ağaçtan gelen hışırtılarla durdu. Kendisinden beklenmeyen bir hızla ağaca döndü.

Prensesin kız kardeşi dallar arasından çıktığında prenses hayretle ellerini ağzına kapattı. "Natale, neredeydin sen? O ağaçta ne işin vardı? Bu üstündekiler de ne?" prensesin fazla hızlıca konuşmasına göz devirdi.

Prensesin kendi kendine bir şeyler söylemeye devam ettiğini gördüğünde "Amicitia, sakin ol. Tören hazırlıklarının yapıldığı yere gittim. Bunlar da avcı kıyafetlerim." dedi.

Amicitia, sakinleşmenin aksine daha büyük bir hiddetle adeta bağırdı. "Peki neden ağacı kullanıyorsun? Bu sarayın bir kapısı yok mu?" Natale hayretle prensese baktı. İlk defa bağırmaya yakın bir sesle konuştuğunu duyuyordu. İşaret parmağını dudaklarına götürüp 'şşşt' sesi çıkardı. Birinin bunları duyup kraliçeye uçurması, kız kardeşler için pek de iyi olmazdı.

Amicitia, ellerini havaya kaldırıp bir şeyler mırıldandı. Natale ise bunları kollarını göğsünün altında birleştirmiş, gözlerini devirerek takip ediyordu.

En sonunda, Amicitia'nın isyanı bittiğinde, kollarını çözüp ablasına baktı. Ancak Amicitia'nın soruları tükenmemiş gibiydi. "İyi de neden gittin oraya?" Natale derin bir nefes alıp konuştu. "Yarın favori ablamın töreni olacak. Ortamı görmek istedim."

Amicitia ise çok farklı bir kısma takılmıştı. "Demek favori ablan. İyi de senin benden başka ablan yok ki." Natale hafifçe kıkırdadı. "İşte bu da bir numaralı etken. Başka da etken yok zaten. Her neyse... Bir şey almak için gelmiştim. Geri döneceğim. Seni de götüreyim mi tören alanına?" Amicitia sırf meraktan onaylar şekilde başını salladı. Bu hareket ile Natale prensesi kolundan tutup odasına çekti. Prensesi yatağına oturtup dolabına koştu. Kendisi giyinmeyi pek sevmediğinden onun bir giyinme odası yoktu.

Anka'nın GözyaşıWhere stories live. Discover now