'vingt

14.1K 1.3K 958
                                    

Yirminci bölüme gelmişiiz♥

Üzgünüm biraz gecikti, diğer hesabımdaki kitaplara da yetişmeye çalışıyorum.. bu yüzden lütfen affedin beni.

***

Jeongguk, Taehyung'un evine gidecek olmanın heyecanını ile yolda tam dört kez kaza yapma tehlikesi geçirmişti.

Elleri terliyor, onu bir kez daha görecek olmanın mutluluğunu yaşıyordu. Dakikalar sonra sağ tarafta çiçek satan bir dükkanı gördüğüne arabasını oraya park etti ve gülümseyerek içeri girdi.

"Şey, acaba gül var mı sizde?" Kadın onu onaylayarak arkasını döndü ve  biraz ötede duran gül demetini eline aldı. "Bu çok satılıyor bu aralar, kız arkadaşınızın beğeneceğine eminim"

Jeongguk derin bir nefes verdi ve, "O bir erkek" diye mırıldandı. "Ve sevgilim değil"

Keşke olsaydı diye geçirdi içinden.  Keşke sevgilim olsaydı.

Kadın mahçup olmuşçasına utangaçça gülümsedi ve müşterisinin etrafa bakınmasını bekledi bir süre.

"Ben bunu alacağım" Jeongguk ilerideki minik saksının içinde duran tek gülü gösterdi. "Saksıyla birlikte olsun lütfen"

Kadın içten içe şaşırmıştı. Buraya gelenler çoğunlukla sevgililerine bir demet çiçek alıp giderlerdi; daha önce saksıyla alan olmamıştı. Çoğunlukla evli ve yaşlı kadınlar gelip alırlardı bunları.

Birkaç dakika sonra Jeongguk masanın üzerinde duran kalpli not kağıtlarından bir tanesini aldı ve üzerine bir şeyler yazmaya başladı. Daha sonra ise kağıdı zarifçe çiçeğin yanına yerleştirdi.

Küçük Prens'imi gülüne kavuşturmak istedim.

Sırıtarak parasını ödedikten sonra elinde tuttuğu gülle beraber yeniden arabasına doğru ilerlemeye başladı.

O sırada Taehyung parmaklarını masaya vurmakla, ve ısırmaktan uyuşan dudaklarına kanatmaya çalışırcasına daha da abanmakla meşguldü. İçi içine sığmıyor, küçük bir çocuk misali etrata hiç kimse olmamasına rağmen neşeli gülücükler saçıyordu.

Evde ikisi yalnız bir şekilde ne yapacaklarını düşünüyor, rezil olmaktan çok korkuyordu. Çünkü fazlaca sakardı Taehyung. Ve Jeongguk'a mahçup olmak.. Düşünmek bile istemiyordu.

Sonunda aniden zil çaldığında yerinde zıpladı, dişleri alt dudağına sertçe geçtiğinde kanamasına yol açmış, küfretmesine sebep olmuştu. Yine de acısına aldırmayıp ayağa kalkmış, onu beklediğini belli etmemek için az bir süre oyalandıktan sonra kapıyı açmıştı. Ne de olsa bir ukelik gururu vardı onun, değil mi?

İkilinin göz bebekleri büyük bir özlemle buluşurken gülümsediklerinden habersiz birbirlerine baktıktan sonra Taehyung utangaçça mırıldandı "İ-içeri geç"

Taehyung

Terleyen ellerimi pantolonuma sildikten sonra etrafına bakınmadan başı eğik bir şekilde yürüyen Jeongguk'un sırtında gezindi gözlerim. Ordan yavaşça omuzlarına oranla ince olan belinde takılı kaldı. Tamam, belki sonra da o nefes kesen bacaklarını turlamış olabilir.

Hangi ara aralandığını bilmediğim dudaklarımı birbirine bastırdığımda az önce kanayan yer acımış, yüzümü buruşturup bağırmama sebep olmuştu. Bir elimle acıyan yeri tutarak bana şaşkınca bakan Jeongguk'un yanına gittim. Elindeki çiçeği masaya bıraktıktan sonra kaşlarını çatarak yanıma geldi.

Parmakları çenemle buluşup kendisine bakmamı sağladığında kızaran yanaklarımı saklamak için başımı çevirmeye çalışmam işe yaramamış, yüzünü sola eğip daha da yaklaşmıştı. Kahretsin ki yüzümde hissettiğim sıcak nefesi aradaki mesafeyi deli gibi kapatmak istememe sebep oluyordu.

"Nasıl becerdin bunu yapmayı?" Gittikçe yaklaşan yüzü sayesinde sanki kanayan dudağım bahaneymiş gibi gelmişti. Gözleri yüzümün her bir yanında yavaşça ve çekinmeden dolanırken tek yapabildiğim yutkunmaktı. Yan bir gülümsemeyle bana bakarken saniyeler içerisinde belimde bir soğukluk hissetmiş, gözlerimi kapattığımda ise beni kendine doğru çektiğini, kendinin ise geri geri gittiğini anlamıştım.

Arkasındaki koltuğa oturduktan sonra belimden tutup çekerek yan bir şekilde baldırlarına oturtmuştu beni.

"Kahretsin neden bu kadar güzelsin sen?" Mırıldanmaları kulağıma ulaşıyor, vücudumu saran sıcaklık beni yakıp geçiyordu.

"B-bilmiyorum" Ne dediğimi ben bilmezken utancımdan başımı boynuna gömmüştüm. Kolum omzunun üzerinden geçip ensesini bulurken aklımdan geçen tek düşünce ömrüm boyunca burada kalabileceğimdi. Kıkırtısı duyduğum en güzel şarkıydı sanki.

O sırada hissettiğim gülümsemesiyle boynuma dudaklarını bastırdı nazikçe. Her bir zerrem ürperirken diğer elim de istemsizce ensesini bulmuştu.

"Normalde de utangaç mısın böyle, yoksa bana mı özel? Eğer öyleyse bunu çok sevdim" Dudakları her konuşmasında hareket ediyor, tenimde kendini hissetiriyordu. Başımı kaldırıp ağzına hafifçe vurmuştum, "Sussana sen"

Gülümsemesi gittikçe genişlerken bir kez daha vurdum. Çok güzel gülüyordu, insan mıydı bu?

Bir elini ensesine götürmüş, orada dinlenen elimi alıp parmaklarımızı iç içe geçirmişti. Havada duran ellerimize bakıp iç geçirdiğine şahit olmuştum.

"Benim Küçük Prens'im" mırıldandıktan sonra elime ufak bir öpücük bıraktı. "Bak, sana gül aldım"  Gözleriyle işaret ettiği yere bakmak için zorla da olsa bakışlarımı güzel yüzünden ayırdım. Saksıda tek bir gül vardı.

"Saksıda almak istedim, yoksa kuruyup gidecekti ve bir anlamı kalmayacaktı. Yıllarca seninle kalsın istedim" Hala birleşik olan ellerimizi ayırmadan dizinin üzerine koydu.

Teşekkür amaçlı yanağını öptükten sonra heyecandan terlediğimi fark etmiş, aceleyle aklıma gelen ilk fikri denemiştim.

Jeongguk'un karnını gıdıklamaya başlamıştım. Anında kahkaha atmaya başlayıp geriye yaslandı ve ben gıdıklamaya devam ettim.

Evet pozisyondan pozisyona girmiştik belki, ama evde yankılanan kahkahalar her şeye bedeldi.




Şunları da bırakayım,

Şunları da bırakayım,

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Öhöm öhöm uyarı 🔞

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Öhöm öhöm uyarı 🔞

-

-


le petit prince:; kth + jjkWhere stories live. Discover now