15

384 26 0
                                    

" Hadi, geç kalacağım."dedi panik içinde beni arabaya sürüklerken Kai. Çabucak arabaya bindi ve hastaneye vardığımızda odasına adeta uçtu. 

Omuz silktim ve ikizlerin odasına yöneldim. 

Başımı kapıdan uzattım ve içeriye göz attım, Kwangmin'in uyduğunu , Youngmin'in ise gözlerini tavana dikmiş olduğunu gördüm. 
İçeri girip Youngmin'e el salladım. Güçsüzce o da geri el salladı ve uyanması için Kwangmin'i hafifçe dürttü. 

" Kris!"diye bağırdı bana sarılmak için koşarken. Daha sonra küçük bir çocuk gibi kucağıma oturdu. 

" Minnie'nin bir şeyi yok! O iyi! " dedi Youngmin'i işaret ederek.

" Bunu görebiliyorum."dedim ve düşmemesi için ellerimi Kwangmin'in beline sardım. 
" Ben... ben bana dediğin şeyi Minnie'ye anlattım."dedi utanarak. 
Tabii ki bazı şeyleri kardeşine söylemesi gayet normaldi. Hiç de sorun etmezdim, aslında bir bakıma bunu istiyor gibiydim, olur da o gün gelirse ve bir şey olursa ortadan kaybolmamın sebebini bilsin. Böylece artık merak içinde değildi ve Kwangmin de acı gerçeği söylemek zorunda değildi. 

" Sorun yok."diye cevapladım. 
" Sen aptalsın." Dediğini duydum. Youngmin'e bakmak için başımı çevirdim , o ise diğer tarafa, duvara bakıyordu. 
" Üzgünüm, Youngmin. Ama yine de zorundayım."diyerek kendimi savunmaya çalıştım. 
"Hala bir aptalsın." 

Tanıdık gelen bu kelimeler yüzünden ürkmüştüm. Bunlar, Kai'nin bana söylemekten bıkmadığı sözler. 
Bunlara alışkındım fakat Youngmin'den gelmiş olmaları... kalp kırıcıydı.

" Şimdi gideceğim."dedim Kwangmin'i yere indirip odadan çıkarken. Oda 101'e doğru gittim ve Byunghun'un yalnız olduğunu gördüm. 

" Daniel nerde?" Diye merakla sordum içerir girerken. 
" Niel? Yiyecek bir şeyler almaya gitti."diye cevapladı. 

Byunghun, eliyle yatağın yanındaki boşluğu işaret etti. Yere bakarak oraya yöneldim. 
" Sorun nedir?" 
" Ben... ben artık bilmiyorum Byunghun."
" Peki, eğer konuşmaya ihtiyacın varsa, ben buradayım."diye önerdi. 

İç çektim ve olan biteni açıkladım. Ben daha çok anlattıkça o da başıyla onaylıyordu. Farketmedim ama ağlamaya başlamıştım. Byunghun sarılmak için beni kendisine çekti ve baş parmaklarıyla göz yaşlarımı sildi. Beni bırakmadan önce tekrar sarıldı. 
" Ağlama, çehreni bozuyor."dedi cıvık bir gülüşle. 

" Lee Byunghun, kısa bir süreliğine ayrılıyorum ve bunu mu görüyorum?" Dedi Daniel aptal sırıtmasıyla içeri girerken. Byunghun'a ve bana sandviç uzattı. 
Kabul ettim ve verdiği portakal suyunu da aldım. Yanımda duran koltuğa oturdu ve hemen yemeye başladı. O kadar aç bir şekilde yiyorlardı ki hızlarına ben bile şaştım kaldım. 

" Sakin olun, boğulup gebereceksiniz."diye takıldım. 

Yavaşladılar ve yutkunabilmek için meyve sularını içtiler. 
" Çok açız."dedi Byunghun. 
" Ne yaptınız? "
" Pekala, birileri beni dışarı çıkarmadılar ve burada tek başıma kalmam için de bana güvenmediler."dedi parmağını Daniel'e doğru sallarken.

" Tek başınayken birilerine güvenememem kimin suçu peki? " diye kendini savundu Daniel.

Ikisi de gülüp yemeklerini paylaşırken ben yavaşça Daniel'in verdiği yiyeceği yiyordum. 
Kelimeler beynimi ele geçirmişti. 

Tek başınayken birine güvenememek....

Güvenmek....

Tek başına....

Kai de aynı şekilde hissediyor olmalı değil mi? Çiftten Özür diledim ve Kai'nin odasına gittim. Iceride sadece Kai'nin olduğunu gördüm ve içeri girdim. 

" Kai."
" Kris."
" Sana bir süredir üzerinde düşündüğüm bir şeyi söylemem gerekiyor. "
" Nedir?"
Dizlerinin üzerine çöktü ve benim hizamda karşımda durdu.

" Seni seviyorum."dedim ve ona sarıldım. O da bana sıkıca sarıldı. Tişörtümde ıslaklık hissettim ve Kai'nin ağladığını anladım. 

Bu sefer ne yapmıştım? 
Benim hakkımda aynı şeyleri hissetmiyor muydu?

" Üzgünüm. Aynı şeyleri hissetmiyor olmalısın."dedim.

" Hele bi dene!"dediğini duydum tişörtümün kumaşını sıkıca kavrarken. 

" Ben de seni seviyorum, seni bariz aptal." Dedi ağlama devam ederken.
Yumuşacık saçlarını hafifçe okşadım ve elim orada kaldı. 

Kai'nin eve gidebileceği vakte kadar bu halde kaldık.

Mutluyuz, birlikteyiz. 

Ilk defa yanlış bir seçim yapmadığım için mutluyum. .

Kai'yi mutlu ettim... öyle ki mutluluktan ağladı. Evimize geri döndük ve tanıdık koltuğa kendimizi bıraktık. 

" Seni seviyorum. " Dedim o uyuya kalmışken ve alnını öptüm. 

" Iyi geceler."

Chasing CloudsWhere stories live. Discover now