• Üçüncü Bölüm •

23.2K 1.1K 132
                                    

Tekin

"Hadi ama bırak şu işi. Çok sıkıldım."

Öykü başını önündeki dosyalardan kaldırıp bana baktı. "Tekin, bazılarımızın çalışması gerek."

"Ben de çalışıyorum Öykü, farkında mısın? Hatta bu şirketi beraber yönetiyoruz da denebilir. Sadece işlerimi hızla halletmesini iyi biliyorum ve böylece kendime daha çok zaman ayırabiliyorum."

Madenci Şirketler Topluluğu'nun yöneticisi olan Öykü, Ulusoy Holding'in yöneticisi olan kocası Poyraz'la yaklaşık dört yıl önce bir ortaklık anlaşması imzalamıştı. O günden bu yana Madenci Şirketler Topluluğu'nun bünyesine bir sürü yeni marka katılmıştı ve Öykü hepsini yönetmekte zorlanıyordu. Annesi Lerzan yengemin ısrarıyla Öykü'ye yardım etmek amacıyla yaklaşık üç yıl önce ben de şirkette, yönetici kadrosunda çalışmaya başlamıştım. Doğrusu, buraya geldiğim için hiç pişman değildim. Daimi dostlar edinmiş ve düzenli bir hayata geçiş yapmıştım.

Öykü elindeki kalemi bir kenara bırakıp koltuğunda geriye doğru yaslandı. "Ne istiyorsun benden? Senin tavlaman gereken bir kadın sürüsü yok mu?"

"Hatırlarsan çalışanlar arasında ilişkiyi yasaklayan bir kural koydunuz, kocan ve sen."

"Sen sanki kurallara uyuyorsun da."

"Ha ha. Yürüyen yer çekimi konuştu."

Öykü masanın üzerindeki ataşları bana doğru atıp "Sen bu lafı nereden duydun?" diye sordu.

"Sanırım Tolga'dan."

"Ben gösteririm ona!"

Tam bu sırada odanın kapısı tıklatıldı. Öykü'nün, "Gel!" diye seslenmesiyle kapı açıldı ve Tolga içeri girdi.

Tolga bakışlarını bana çevirip, "Seni arıyordum Tekin, asistanın burada olduğunu söyledi." dedi.

"Seni mahvedeceğim!" dedi Öykü, Tolga'ya sert bakışlar atarak.

Tolga karşımdaki koltuğa oturduğu sırada, "Git kocanı mahvet sen." dedi. "Yeni eleman Poyraz'a rapor sunuyor. Uzun boylu ve esmer bir hatun."

Öykü anında koltuğundan kalkıp koşar adım ofisten çıkarken arkasından şaşkınlıkla baktım.

"Neler oluyor?"

Tolga, pantolonunum diz kısmındaki olmayan tozları silkelerken bu hareketi ne kadar sık yaptığını düşündüm. Adam hareket etmeden duramıyordu resmen.

"Poyraz, Öykü'den önce uzun boylu ve esmer hatunlardan hoşlanırdı ve bu kadınlar Öykü'nün korkulu rüyası. Onu başımdan atmanın en kolay yolu kıskançlığını harekete geçirmekti."

"Anladım ama bu çok saçma. Bence Poyraz'ın gözü Öykü'den başkasını görmez."

"Gel de bunu kadınlara anlat dostum. Dişi sineği bile tehlike olarak görüyorlar. Neyse, buraya bunun için gelmedim. Dün gece hakkında hesap ver bakalım."

Şaşkınlıkla kaşlarımı çattım. "Ne?"

"Dün gece Efsun'u eve bıraktın ya, onu diyorum."

"Evet, dün gece Efsun'u eve bıraktım. Daha sonra gece mekânlarından birine gidip güzel bir kadınla otele yöneldim. Sonra..." demiştim ki, Tolga beni bölerek, "Sen beni salak mı sanıyorsun?" diye sordu. "Gereksiz detayları verince asıl meseleden uzaklaşacağımı mı düşündün?"

Bu adam bu kadar zeki olmak zorunda mıydı? Peki ben, hiç sebep yokken neden yalan söylüyordum? "Efsun'u eve bıraktım, o kadar."

"Sana bir şey anlattı mı? Neden ağladığını falan?"

Efsunkârजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें