Vakit gece yarısını geçerken

123 14 0
                                    


Serkan'ın apartmanın önünde bıraktığı Canan hızlı adımlarla binadan içeri girdi. Dairenin kapısından sessizce süzülmeye çalışsa da ilerleyen zamana rağmen kendisini bekleyen harika ikiliyle karşılaşınca hiç şaşırmadı. Gülümsedi. Kızlarının hayatında neler değiştiğini, yüreğinde yeşeren gelecekle ilgili umutlarını en ufak bir ayrıntıyı kaçırmadan öğrenmek için hiç olmadıkları kadar sabırsızlandıklarını, bir köşesinden bu hikayenin içine dalıp olan biten her şeye müdahil olmayı şiddetle arzuladıklarını çok iyi biliyordu.

Bu gece beklenen o geceydi. Serkan hayatının en uzun ikinci gecesini mutlu sonla noktalamış yeni günle ilgili pembe hayallere çoktan dalmıştı bile. Oysa Canan geçmişiyle, gelecekte kalanıyla sevdiği adamın tüm hayatına sahip çıkma misyonunu aynı gecede yüklenmiş, kendi sınavını vermek zorunda kalacağı daha uzun bir geceye uzanıyordu. Hazırlıklıydı Canan. Aile birliğinin yasaları gereğince kendi doğrularını çekinmeden ortaya koymaya, yüreğindekileri onlarla paylaşmaya ve bu gece alabildiğine sorgulanmaya...

"İyi geceler babacım, beni beklediğinizi tahmin etmiştim" dedi Canan.

"Aç mısın, yemek ister misin?" dedi Melek hanım.

"Yok annecim, aç değilim. Teknede bir şeyler yedik" dedi Canan.

"Teknede mi?" diyen babası kızından gelecek açıklamayı çocuksu bir heyecanla bekliyordu.

"Evet baba, çok güzel bir tekne. Lüks bir şey değil ama onunla her yere gidebilir insan. Senin mutlaka görmen lazım. Serkan'ın babasınınmış, yani bir zamanlar" dedi Canan içlenerek.

"Bu soğukta teknede işiniz ne
kızım, Allah korusun" dedi annesi.

"Serkan'ın gazeteci fobisi var. Bu yüzden kalabalık yerlerden kaçıyor. Magazincilerin nereden çıkacağı belli olmaz diyor" dedi Canan.

"Eee, ailesiyle tanıştın yani. Babası, annesi nasıl insanlar, anlatsana" dedi Melek hanım.

Bu genç adamla ilgili en çok merak ettiği konuydu ailesi. Bir insanı tanımanın bildiği en kestirme yolu aileyi tanımaktan geçiyordu. Yıllanmış tecrübesiyle sabitti.

Kendi evinin salonunu ilk defa görüyormuş gibi etrafa göz atan Canan ilk bulduğu yere oturmadan önce derin bir nefes aldı. Serkan'ın ailesiyle ilgili öğrendiği her şeyi kısa ve öz cümlelerle kendisini ilgiyle dinleyen Melek hanımla Kemal beye anlattı. Niyeti asıl konuya zaman geçirmeden gelmekti. Sözü fazla uzatmadı. "Serkan, benimle evlenmek istiyor" dedi sonunda.

"Orasını biliyoruz kızım, sen ne dedin onu söyle..." dedi Melek hanım.

"Ben mi, şey dedim... Evet dedim" derken çok sakindi Canan. Melek hanımla Kemal bey birbirleriyle bakıştı bir süre. Melek hanım şaşkın, bir o kadar gergin, Kemal bey temkinliydi dinlerken. Kızının kararını önceden bilmekten, daha doğrusu doğru tahmin etmekten kaynaklanan avantajla birkaç aşama sonrasıyla ilgili sorulara hazırlamıştı kendini. Yine de Melek hanım daha aceleciydi eşinden.

Sorularına yanıt almadan huzur bulamazdı. "Sen şimdi, bugünü saymazsak o dağ başında tek bir gününü paylaştığın bir adamla evlenecek misin yani? Sana inanamıyorum" diyen Melek hanım başını sallıyordu.

"Evet ama, çok uzun bir gündü" diyen Canan onların kaygılı meraklarını çok iyi anlıyordu.

"Ne ilginç değil mi Kemal bey? Buraya geldiği gün o da aynı şeyi söylemişti. Çok uzun bir gündü demişti.

"Yoksa sözleştiniz mi siz? Bir gün, ne kadar uzun olabilir ki? İnanılır gibi değil,,," diyen annesinin gitgide artan merakından kaynaklanan gerginliği Canan'a ağır bir yük gibi göründü. Biliyordu. Onlara dünyadaki öteki yarısına hiç beklemediği bir anda, izah edemeyeceği bir yerde ve akıl almaz biçimde rastladığını, yüreğinin daha önce kimsenin dokunamadığı derinliklerine bu adamın bir günde ulaştığını, en savunmasız anlarında içini sıcacık bir güven duygusuyla doldurup, anayurduna kavuşmuş gurbetçi misali huzura buladığını onlara kolay anlatamıyacağını çok iyi biliyordu.

Bir Aşk HikayesiWhere stories live. Discover now