8

46.6K 2K 14
                                    


   "Ciddi misin? Hemen gitmeliyiz."

   "Hayır, hayır, keyfimiz yerinde burada. Öyle değil mi?" desteklemesi için Declan'a bakıyorum ama o da Birdie'ye katılıyor.

   "Gitmenin bir zararı olmaz. Yani ne kadar platonik kalabilirsin ki?" Kötü bir koku almış gibi burnumu kırıştırıyorum.

   "Böyle olmaz. Üstünü değiştirmelisin. Ben giyinirken sen de makyaj yaparsın tamam mı?" Sırtımdan iterek odama soktuğu için giyinmek zorunda kalıyorum. Siyah, dar bir elbiseye karar veriyorum. V yaka, göğüs dekoltesi var ve oldukça kısa. Ama hava çok sıcak? Bahanem de iyi yani. Altına sivri burun siyah babetlerimi giyiyorum, böylece çok da hafif bir görüntüm olmayacak. Makyajımı da yapıyorum. Vee hazırım!

   "Nasıl?" Kendi etrafımda dönüyorum.

   "Park'ın radarına gireceğin kesin." Kollarımı iki yanımda sallıyorum heyecanı üzerimden atmaya çalışırken.

   Birdie taksi çağırıyor. Arka koltukta dip dibe dizilip partinin olduğu yere giderken arkadaşlarımın arasında büzülmüş vaziyetteyim. Başımı Birdie'nin geniş omzuna yaslıyorum. Declan camdan kararmış şehri izlerken düşünceli görünüyor. Asansöre binip çatıya çıkıyoruz. Nina parti olduğunu söylemişti, bu daha çok zenginlerin katıldığı bir davete benziyor.

   Kimseyi tanımıyoruz. Üniversite öğrencilerinden eser yok, kalburüstü insanlar köpüklü şampanyalarından yudumlarken uyum sağlamaya çalışıyoruz. Birdie, Declan ve benim elimize ince uzun kadehlerden tutuşturup kulağıma rahatlamamı fısıldıyor. Öyle kolay değil maalesef.

   İleride Park'ı kendi yaşlarında adamlarla sohbet ederken görüyorum. Onu yalnız yakalamam imkânsız, o yüzden bir şekilde kendimi belli etmeli, olaya dâhil olmalıyım. Üzerinde eskimiş koyu renk kot ceketi var ve bu rock yıldızı görüntüsüyle bile ortama benden daha uygun görünüyor. Gülerken gözlerinin küçüldüğünü ve kenarlarının kırıştığını görmek bacaklarımı uyuşturmaya yetiyor. Omuzlarımı gevşetip arkada çalan sıkıcı ambiyans müziğine odaklanıyorum. Declan bile benden iyi idare ediyor. Bir eli cebinde, diğerinde kadehini tutuyor ve beni izliyor.

   "Neden öyle bakıyorsun?"

   "Seni hiç bu kadar heyecanlı görmemiştim. Garipmiş."

   "Heyecanlı değilim. Ben... Sanırım kusacağım. Birdie nerede?"

   "Şu tarafta kendine arkadaş bulmuşa benziyor."

   "Pekâlâ, bunu yapabilirim."

   "Kesinlikle."

   "Tamam. Gidiyorum. Sakın bir yere kaybolma."

   "Tam buradayım."

   Park'a doğru ilerlemeye başlıyorum. Elimde şampanya, elbisem ve makyajımla özgüvenim yerinde. Ben yürüdükçe korkum geçmeye başlıyor, sırtım dikleşiyor, resmen kıvırarak yürüyorum ve başımı daha dik tutuyorum. Yüzümde olgun bir gülümseme var. Aramızda iki metreden az kaldı ve onunla konuşan insanlar izin isteyip yanından ayrılıyor. Harika. Gülümsemem biraz daha genişliyor. Bir metre kaldı, birazdan beni görecek.

   Benden daha hızlı biri Park'ın yan taraftan gelip şap diye dudaklarına yapışıyor.

   İkisinin önünde kalakalıyorum.

   Öpüşmeleri bitince hala öylece dikildiğim için bana dönüp hayaletmişim gibi bakıyorlar. Ağzım açık, hangi kelime çıkacak bilmiyorum. Park benden önce davranıyor.

   "Sen benim komşum değil misin? Aynı binada oturuyoruz?"

   "E-evet. Ben de ne tesadüf diyecektim." Park'a yetişen boyuyla model gibi görünen kadına dönüyor.

Renkleri Gören KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin