28. Bölüm

4.3K 336 46
                                    


Alarmın sesiyle gözlerini açıp, bir süre nerede olduğunu algılamaya çalıştı. Gri duvarlar görüş açısına girdiğinde esneyerek yan tarafına döndü. Yumruk yaptığı eliyle gözünü ovuştururken gülümsedi. Sabah uyandığınızda yüzü sizi dönük bir şekilde yüzüstü yatan bir Duhan görmek, belki de gününüze iyi başlamanızın en iyi yolu olabilirdi.

"Duhan." diye seslendi kısık çıkan sesiyle. "Kalk hadi geç kalacaksın." Omzuna dokunarak uyandırmaya çalışırken çalmaya devam eden alarmın sesiyle sinirlenmeye başladığını hissetti. Gitmesi gereken bir yer varken bile yataktan on saatte kalkamayan insanları hiçbir zaman anlayamamıştı.

Ayağa kalkıp komodinin üzerinde duran telefona ulaşmak yerine, Duhan'ın üzerinden atlayarak telefonu eline aldı. Uyku sersemliğiyle zar zor alarmı kapatırken ekranda beliren mesajla kaşlarını çattı. Kutay'dan gelen bir hayli samimi mesajla bakışlarını uyumaya devam eden Duhan'a çevirdi. Ne ara barışıp da eski samimiyetlerine geri döndüklerine anlam veremese de umursamamaya çalıştı. En yakın arkadaşıyla aralarının iyileştiğine sevinmesi gerekirken nedense bunu yapamıyordu. Telefonu yerine bırakıp, ona gelen mesajı okumanın verdiği suçluluk duygusuyla ayağa kalktı.

"Duhan!" Daha yüksek çıkan sesiyle birlikte arkasındaki koltuğun üzerinden aldığı yastığı ona doğru fırlattı. Yanlış anlamayın, sinirlenmesinin nedeni kesinlikle uyanmamasıydı. Başka bir şey değil.

"Böyle insan mı uyandırılır ya?" Üzerindeki örtüyü yan tarafa atıp doğrularak bacaklarını yataktan aşağı sarkıttı. Başını ayakta dikilen Venüs'e çevirip, kısık gözleriyle sinirli ifadesine bakıp gülümsedi. Son derece dağınık saçları, kırışmış kıyafetleri ve çattığı kaşlarıyla bile bir insan nasıl böyle gözükebilirdi?

"Hakettin." deyip arkasını dönerek dolabın kapağını açtı. Birkaç saniye tişörtlere baktıktan sonra gözüne kestirdiği bir tanesini çekip yatağın üzerine bıraktı.

"Banyoya gidiyorum. Ben gelene kadar giyinmiş ol." diyerek odadan dışarı çıktı. Arkadan gelen gülme sesiyle o da daha fazla yüzünde beliren tebessümü engelleyemezken banyoya girdi.

Gözlerini Venüs'ün sırtından ayırıp giyinmek için ayağa kalktı. Normalde kimsenin ona emirvari bir şekilde konuşmasından hoşlanmazdı. Ama onun böyle yapışı nedense onu rahatsız etmiyor, aksine yüzündeki gülümsemeyi büyütüyordu. Zaten çoğu insanda hoşuna gitmeyen şeyleri bile Venüs yapınca gözüne güzel geliyordu.

Giyinip odasındaki banyoyu kullandıktan sonra hızlı adımlarla merdivenlerden inerek mutfağa girdi. Her zamankinden özenli bir şekilde hazırlanmış kahvaltıyı gördüğünde ne olduğunu anlamayarak kaşlarını çattı. Sonra aklına gelen düşüncelerle elini alnına götürüp sıkıntılı bir nefes verdi. Çalışanların eve geleceğini unutup Venüs'ün ayakkabılarını girişte bırakmıştı. Evinde kimsenin kalmasından hoşlanmadığını bildikleri için şaşırmış ve tuhaf karşılamış olmalıydılar. Normalde kapısını kapatmazdı ama neyse ki dün odasının kapısı kapalıydı da bir de onları aynı yatakta yatarken görmemişlerdi. Eğer öyle bir şey olsa ne yapardı bilmiyordu. Gerçi diğer odalarda kalan kimseyi görmediklerinde büyük ihtimalle düşünceleri bu yönde seyretmişti. Olsun, en azından gözleriyle görmelerinden iyiydi. Gidip babasına yetiştireceklerini düşünmüyordu ama ne olacağı belli olmazdı, değil mi?

Yanında duran bedenle yüzünü ona doğru çevirdi. Dün buraya gelirken üzerinde olan kıyafetleri giymiş, saçlarını düzeltmeyi başarabilmişti. Bakışlarını üzerinde dolaştırırken kendisinden çok daha iyi gözüktüğü düşündü. Ardından hastanede kalıyor olmasa nasıl bir çevresinin olacağını. Bunları düşündükçe bencillik duygusunun arttığını fark edip, kafasının içinde dönen senaryoları uzaklaştırmaya çalıştı.

Venüs'ün Doğuşu//GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin