atthi| "Jennie senden hep nefret etti."

439 63 97
                                    

"Jennie senden hep nefret etti."

Jisoo'nun sesi Taeyong'a ulaştığında Taeyong gözlerini kapattı. Benden hep nefret etti.

"Bunu göze almıştım."Gözlerini açtığında Mark'ın öfkesinden bir şey kaybetmemiş yüzünü gördü. Bu kendini daha berbat hissetmesine neden oluyordu. Gözlerindeki yaştan kurtulmak için elleriyle gözlerini ovaladı. Tüm bunları anlatmanın verdiği rahatsızlıktan huzursuz olarak ayağa kalktı. "Devam etmeliyiz." Sesi kendisinden beklemediği bir şekilde kararlı çıkmıştı. Diğerlerini beklemeden ormanın içinde yürümeye başladı. Ağaçların dibinde çıkan büyük yabani otların arasını, kayaların arkasını kontrol ederek devam etti. Jennie buralarda bir yerdeydi.

❝ "Sana söylemiştim mankafa!" Jennie Taeyong'un kafasına vururken söylendi. Çevik bir hareketle kendini yukarı çekip Taeyong'un yanında, okul bahçesinin duvarına oturdu. Taeyong'un bakışları ellerine dikilmişti, sessizce ellerine bakıyordu.

"Alkol almak için yaşının daha çok küçük olduğunu sen de biliyorsun. Sırf Jaejoong içiyor diye..."

Taeyong'un aniden kendisine dönmesi ile Jennie'nin sözleri yarıda kesildi. Taeyong'un dudağı patlamış, akan kanı üzerinde kurumuştu. Gözlerindeki sert bakış Jennie'nin, sözlerinin devamını getirmesine engel oldu.

Taeyong "Annenler hala Jaejoong'un ismini ağzına alabildiğini biliyorlar mı?" diye Jennie'yi kışkırttığında Jennie duvardan atladı. Gözleri kısıldı ve dudakları ince bir çizgi halini alırken tırnaklarını avuç içlerine geçirdi. "Senden nefret ediyorum Lee Taeyong! Keşke senden kurtulabilsem!" ❞

Taeyong yanından hızla geçen Mark'la birlikte anılarından sıyrılıp kendine geldiğinde etrafına bakındı. Genişlik bir alana gelmişlerdi, burada ağaçlar daha seyrekti ve gökyüzü görülebiliyordu. Lacivert örtünün altında Taeyong kendini boğuluyor gibi hissediyor, bu his ellerini boğazına götürecek kadar onu rahatsız diyordu.

"İyi misin?"

Taeyong dönüp Johnny'e baktı. "İyiyim sanırım." diye mırıldandı Johnn'yden daha çok kendine söyler gibi. Her geçen dakika artan endişesi onun etrafında karanlık bir çember gibi belirip onu sıkıştırırken iyi olmak çok zordu.

"Nereye gitmiş olabilir? Kaybolduysa eğer ona tanıdık gelen yollardan geri dönmeye çalışmış olabilir."

Taeyong Chungha'nın söylediklerini duyuyor ama anlamaya çalışmak için çabalamıyordu. Sanki her ses, her hareket beynine ulaşmadan içinde sönüp gidiyor gibiydi.

Bu sabah sanki ona yüzlerce yıl önce yaşanmış gibi geliyordu. Kendisinin huzurlu, mutlu ve birazcık da heyecanlı olduğu başka bir hayattı sanki. Ve Jennie'nin yanında olduğu bir hayat... Şimdi ise elinde korku ve endişeden başka hiçbir şey yoktu.

"Bu böyle olmayacak. Yardım çağırmalıyız. Lisa ve Ten de ortada yok."

Jisoo ağlayarak yere oturduğunda Rosé onun yanına koştu. "Jisoo ağlama lütfen." Ellerini Jisoo'nun omzuna koyup sıvazladı. "Jennie iyidir." Sesi en az Jisoo'nun gözyaşları kadar umutsuz çıkmıştı. Jisoo hıçkırıklarının arasında kesik nefeslerle "Kaç saattir arıyoruz, şimdiye kadar bulmalıydık!" dedi. Sesi korkuyla tizleşmişti. Kendini durduramıyordu, bağırarak ağlamaya devam ediyor ve bedeni hıçkırıklarla sarsılıyordu.

Jaehyun Mark'a "Sen Jisoo'yu eve götür ve polisleri ara." dediğinde Mark onun ne söylediğini birkaç saniye sonra anlayıp kafasını salladı. Jisoo'yu yerden kaldırıp onu belinden tuttu. Jisoo karşı çıkamayacak kadar yorgundu. Mark ve Jisoo ağaçların arasında kaybolurken diğerleri Jennie'yi aramaya devam ettiler.

Taeyong hızla ilerliyor her tarafa göz gezdiriyordu. Öfkesi onu ele geçirmiş gibi, hareketleri gittikçe sertleşip daha da umutsuzlaştı. Kurumuş ağaç dallarının yeri kapladığı bir bölgede gözlerinin önünde parlayan gri metali gördüğünde nefesini tuttu. Titreyen elini ay ışığını yansıtan metale uzatırken kalbi ihtimallerin arasında sıkıştı. Jennie'nin bileğinde gördüğü tüm o takılar gözlerinin önünden hızla geçiyordu.

Eli soğuk metale değdiğinde onu yavaşça dalların arasından çekti. Metal yerinden oynamayınca Taeyong dalları eliyle dağıtıp altındakini görmeye çalıştı. Korkusu hareketlerinde yoğunlaşmıştı, ellerine batan sivri dalları umursamadan dalları dağıtmaya devam etti. Sonunda metal halkanın takılı olduğu çürümüş bir nesneyi gördüğünde ne zamandır tuttuğunu bilmediği nefesi verdi. Acı tohumları gözlerinden bir bir düşerken Jennie yanında olmadığında ne kadar güçsüz olduğunun farkına vardı.

Bölüm funnywitchsworld için ♡

Jennie'yi arama ekibi oluşturuyorum, isimleri alayım. Ehuehuehe. Görüşlerinizi merakla bekleyeceğim.

Sevgilerle, büyücünüz.

Orange Line: Heart of Darkness | JenyongWhere stories live. Discover now