10.Bölüm

4.7K 743 64
                                    

Parça bitmişti. Biteli neredeyse dakikalar olmuştu ama biz hala aynı pozisyonda birbirimize sarılarak dans ediyorduk.

Bitmemesini istediğiniz rüyalar vardır. Sizi mutlu eden içinde huzur bulduğunuz rüyalar, işte benim rüyam da oydu, Chanyeol'du. Hiç bitmesin hiç gitmesin istiyordum. Daima bana bu şekilde baksın yanımda olsun istiyordum.

"Jongin...jongiinnn?" Ve rüyalarınızdan uyandırıldığınız anlar vardır. Ya anneniz omzunuza dokunur ve size yüksekten atlıyormuş hissi yaratan o boşluğa düşmenizi sağlar ya da böyle siktiğimin bir arkadaşınız yüzünden sürekli dürtülerek rüyadan kâbusa geçiş yaparsınız. Chanyeol'un kollarından istemeyerek de olsa ayrıldığımda Sehun'a dönüp çemkirdim.

"Ne? Ne var Sehun?" Sehun elini midesine götürdü. Sanırım kusmak istiyordu. "Sen iyi misin?" Sehun kafasını iki yana salladı. Tao, Sehun'nun elinden tuttu.

"Sen devam et ben götürürüm." dedi ve cevap beklemeden kalabalığın ortasına daldı. Gözlerimi devirip tekrar Chanyeol'e döndüğümde elimden tutup beni kendine çekmişti. O kadar kalabalıktı ki insanlar birbirine dokunmak zorunda kalıyordu. Son on dakikadır müziğin hafif ritmiyle olduğum yerde dans ediyordum. Bir elim Chanyeol'deydi ve bırakacak gibi görünmüyordu. Aksine bıraksın istemiyordum. Uzaktan gözlerim Lay Sunbaeme kaydı beni Chanyeol'le dans ederken görmüş olmalıydı. Özellikle yanındaki sırık sarışın! Kris, Lay'ın bakışlarını takip ettiğinde bana baktığını gördü ve sinirle kaşlarını çattı. Ben hemen Chanyeol'e sarıldım ve geceyi berbat edecek olan kıskanç sevgili kavgalarından uzak tutmaya çalıştım. Kris, birine sarıldığımı görünce memnun olmuş bir ifadeyle geri yerine oturdu ve Lay'ı kucağına alıp kendine iyice yaklaştırdı.

Ona hissettiğim aşk değildi, bende biliyordum. Her ortak noktaya sahip olduğun kişi senin eşin olamazdı. Seni bir bütün yapamazdı. Bazen zıt kutuplar da birbirini çekebilirdi. Benim Chanyeol'le birçok ortak noktam vardı ve ben Chanyeol'le çok zıttım. Bunun bir açıklaması var mıydı peki?

"Sen iyi misin?" Boynuna gömdüğüm kafamı ellerinin arasına alıp gözlerimin içine baktı. Alkol oranımı ölçer gibi bir hali vardı.

"Evet, çok iyiyim. Sana sarılmamdan rahatsız mı oldun Chanyeol?" Kafasını iki yana salladı ve beni kendine çekip daha sıkı sarıldı. Birkaç dakika sonra Tao yanında Sehun'la döndüğünde Sehun canlanmış görünüyordu. "İyi misin?" diye sorduğumda garson çocuğun bistro sandalyesi getirdiğini gördüm. Tao, Sehun'u sandalyeye oturturken Sehun daha da çok gülümsüyordu.

"Kustu şimdi daha iyi." Sorduğum soruya Tao cevap verirken Sehun oturduğu sandalyede kalçalarını sağa sola sallamaya başladı. Chanyeol garsonu çağırıp giriş kattaki localara geçmek istediğimizi söylediğinde yukarıda oturduğumuz bölmeler gibi olan locaların olduğu bölüme gittik ve oturduk. Burası daha rahattı. Tao geldiğimizden beri sürekli birilerine selam verip duruyordu ya da ayaküstü sohbet ediyordu. Çevresi oldukça genişti. Sehun'la yan yana otururlarken esmer bir kadın gelip Tao'nun kucağına oturdu. Tao da gülümsüyordu belli ki daha önceden bir tanışıklıkları vardı. Sehun'nun kaşları çatıldığında bunun çok da doğru bir davranış olmadığını anlamıştım. Sehun birden ayağa kalktı ve kadını Tao'nun kucağından kaldırıp yere itti.

"Orası benim yerim *hıkk* tamam mı?" Hala çakırkeyifti ve sürekli hıçkırıyordu. Tao yaptığı bu hareketle kahkahalara boğulurken Sehun hepimizi hayretlere düşüren bir hareket yaptı. Tao'nun kucağına oturdu. Siktir! Bu anı fotoğraflandırmam gerektiğine karar verdim. Telefonumu çıkarıp Sehun'nun Tao'nun kucağında otururken ki fotoğrafını çektim ve güzel bir anı olarak klasörüme kaydettim. "Bir daha *hıkk* kimseyi kucağına almayacaksın!" Sehun işaret parmağını havada salladı ve Tao'ya gözdağı verdi. Tao kahkaha atıp kafasını salladı.

The Last PrinceWhere stories live. Discover now