Merhaba Arkadaşlar,
Olaylar mükemmel derecede karışıyor. Yazarken gerçekten hiç zorlanmadım. Aktı gitti tüm sözler sayfaya. Çok fazla bir şey yazmak istemiyorum çünkü bir an önce bölümü okumanızı istiyorum. Bu zamana kadar yanımda olduğunuz için teşekkür ederim. Umarım artarak büyür bu ailemizde.
Hepinize iyi okumalar. Yorumlarınızı bekliyorum :))
Kafamı anında ona çevirdiğimde yüzünden anlamlandıramadığım bir bakış vardı. O an ne yapacağımı, ne diyeceğimi şaşırmıştım. Aferin Nehir, adama o kadar baktıktan sonra niye bunu dediği için şaşırıyorsun ki diyen iç sesimi aldırmamaya çalıştım. Kendimi toplayıp cevap vermeliydim.
"Ne münasebet. Siz benimle nasıl böyle konuşursunuz?" İnkar ve üste çıkma taktiği. Tutmayacağı belli olan ama yapılması gereken bir taktikti.
"Gerçekten senin gibi bir kadının bu cevabı vermesine şaşırdım."
"Benimle neden uğraşıyorsunuz?" Bakışları gözlerime geldiğinde elektrik çarpmışa döndüm. İlk defa bu kadar yakındı bana. Birkaç adım daha atsa vücutlarımız birbirine değecekti. Kafasını eğip boynuma doğru yaklaştığında kala kalmıştım. Nefesi boynumu okşuyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum. Kulağıma doğru konuşmaya başladı.
"Yüzünde gördüğüm şu ifade aşırı derecede egomu okşuyor." Duymayı beklediğim kesinlikle bu değildi ve bozulmuştum. Onun için sadece egosunu okşayacak bir kadın mıydım? Sinirle ellerimi yumruk yapıp adımlarımı geriye doğru attım ve yüzüne baktım. Gözlerimle onu burada ateşe vermek istiyordum. 'Topla kendini Nehir' dedim içimden. O güçlü kadını ortaya çıkar.
"Küstahça olan konuşmanızı neye borçluyuz Savaş Bey. Acaba egonuzu okşadığınızı düşündüğünüz duygu başka bir şeyin aklınızda ki yansıması olabilir mi? Yoksa sizin gibi holding sahibi bir adamın benim gibi sıradan bir çalışanın yanında olmasının sebebi ne olabilir ki." Masanın üstündeki çantamı aldığım gibi nereye gittiğimi bilmeden yürümeye başlamıştım. Adama resmen benden hoşlanıyorsun dedim. Neye dayanarak gerçekten, neye dayanarak bunu söylemiştim. Güçlü kadın yerine içimden salak bir kadın çıkmıştı. Kafamı duvarlara vurmak istiyordum. Fark etmeden geldiğim tuvaletin kapısını açacağım sırada kolumdan biri tuttu. Anında yerimde yarım bir tur attığım için dengemi kaybetmemek adına kollarına tutunmuştum. Kafamı kaldırdığım da gördüğüm yüz tam olarak masa da bıraktığım kişi gibi durmuyordu. Gözündeki karartı insanı korkutacak cinstendi. Sözlerim onu neden bu kadar kızdırmıştı ki?
"Bana bak küçük hanım. Haddini bir daha aşarsan böyle bir uyarıyla karşılaşmak yerine kendini kapı dışında bulursun. Ayağını denk al."
"İşten kovmakla tehdit etmeniz çok yaratıcı. Söylesenize sizi bu hale getiren sözlerimin gerçekliği değil mi? Gerçek olmasa niye bu kadar sinirlenesiniz." Sinirlendiğimde ortaya çıkan kadına bayılmaya başlamıştım. Kırk yıl düşünsem ağzımdan bu laflar çıkmazdı. Karşımda ki adam birkaç adım geriye gittiğinde aldırmadan konuşmaya devam ettim.
"İstediğinizi yapabilirsiniz. İsterseniz kovun, şirkete adımımı dahi attırmayın umurumda değil ama bundan siz zararlı çıkarsınız. Şimdi müsaade ederseniz geçmem gerek." Ne oluyordu bana? İçimdeki masum küçük kız kaybolmuş yerine vahşi bir kadın ortaya çıkmıştı. Hayatımda yapmadığım, söylemediğim lafları patronuma söylüyor üzerine bir de rest çekiyordum. Bakışlarımı umursamazca ondan çekerken yüzünde ki şaşkınlık okunmayacak cinsten değildi fakat hemen kendini toparladı. Aramızda açtığı mesafeyi yine kendi kapatarak yüzünü yüzüme yaklaştırdı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zeytin Ağacı
RomanceBiri yılların öldüremediği zeytin ağacı gibiydi. Zorlu şartlara rağmen ayakta kalmış. Diğeri ise filizlenmek üzere olandı. Yeni başlıyordu zorluklara oysaki o zorlu kabuğu çoktan kırıp çıkmıştı yeryüzüne. Geri kalan sadece dayanmaktı. Birisi güçlüyd...