34

7.9K 619 297
                                    



"Jimin'i çok mu seviyorsun?" Ha? Jungkook da benim gibi Sooyun'un sorusuna şaşırmıştı. "Bu nereden çıktı?" "Ona bakarken hep gülüyorsun." Ağlama isteğimi bastırıp sessizce ikisini izledim. Jungkook gülerek Sooyun'u dizlerine oturtmuştu. "Çooookk seviyorum, evet." Sooyun bana dönüp tek gözünü kırpmaya çalışınca gülmeye başladım. Fazla sevimliydi.

  "GÜNAYDIN!" Birden içeri giren Jinyoung herkesi korkutmayı başarmıştı yine. "Yine anahtarımı mı çaldın?" "Çalmadım çoğalttım." "Jinyoung senede yirmi kez kilit değiştiriyorum senin yüzünden." "BANA KAPIYI AÇMIYORSUN!" "Benim evim?" "Evleri birleştirebiliriz...evlenerek." Cidden salaktı.

"Ya! Önce benimle evlenecek!" Sooyun'un ani çıkışı yine hepimizi güldürmüştü. "Evet, önce seninle evleneceğim." İkisini de yemek istiyordum. Yanlarına gidip ilk önce Sooyun'u öptükten sonra tam Jungkook'un yanağını öpecektim ki kafasını çevirince dudaklarım dudaklarıyla buluştu. Panikleyip geri çekilmek istesem de izin vermeyişi delirmiş olduğunu düşünmeye itiyordu beni.

Bir iki saniye sonra geri çekilince Sooyun'a baksam da Jungkook'un tek eliyle gözlerini kapatmış olduğunu gördüm. "Salaksın Jungkook."

"Jimin! Jungkook bize yemek yapacakmış!" "Son altı yıldır Jungkook'un güzel yaptığını görmedim...emin misin?" Sooyun kıkırdarken Jungkook göz devirmişti. "Abartma." "İyi git yap o zaman." En fazla on beş dakika sonra beni veya Jinyoung'u çağıracağına emindim. "Peki, siz istediniz bunu." Kendinden emin bir şekilde kalkıp mutfağa giderken Sooyun'a baktım. "Sence kaç dakika sürer?" "Hmm, yedi! Ben yedi diyorum!" Elleriyle yedi sayısını göstermeye çalışınca güldüm.

Yanımıza gelip miyavlayan kediyle Sooyun'un minik sevinç çığlığı kulaklarımı doldurunca ben de eğildim onunla. "Çok büyük!" "Evet, biliyor musun yaşı da senden büyük." "Jungkook söylemişti! Sen seviyorsun diye almış." Sooyun şimdiden Jungkook'un küçük sırdaşı olmuştu sanırım...

"Başka ne dedi Jungkook?" Kucağındaki kediyi severken tereddütle bana baktı. "Aslında annem biriyle konuştuklarımı başkasına anlatmamın yanlış olduğunu söylemişti. Ama sana biraz anlatabilirim."

"Seni çok seviyormuş, öyle dedi. Bir de sen gülünce mutlu oluyormuş. Jimin, Jungkook çok tatlı!" "Evet, Jungkook çok tatlı."

"Jinyoung, Sooyun'a bak." Jinyoung koltuktan inip Sooyun'un yanına oturunca mutfağa gittim.

Beline doladığım kollarımla irkilince arkasını döndü. "Ne oldu?" Omuz silktim gülerek. "Seni seviyorum." "Ben de...bu nereden çıktı?" "Öylesine."

Ellerimi yanaklarına götürüp çekiştirmeye başlayınca ellerimi tutup sırayla bileklerimi öptü yavaşça. Altı senedir birazcık bile eksildiğini hissetmediğim sevgisi o kadar güzeldi ki. "Jeon Jungkook..." o güzel güzel gülümserken mırıldandım. "her şeyimsin."

Dudaklarını burnuma dokundurup geri çekildi. "Jeon Jimin?" Küçük bir kahkaha attım istemsizce. "Park Jungkook?" Alnını alnıma yasladı bu sefer. "Aşığım." Hiç sevgiden kalbiniz patlayacak gibi hissettiniz mi? Ben tam olarak öyle hissediyordum.

Çenesine bastırdım dudaklarımı. "Sevg-" Birden burnuma dolan yanık kokusuyla geri çekildim. "Jungkook? Yanık?" Algılaması bir kaç saniye sürse de panikle ocağa ilerledi. "Jungkook nasıl unutursun! Aklını mı kaçırdın?"

"Jimin akıl mı bırakıyorsun bende? Sen dibimdeyken ocağı mı düşüneceğim?" Oflayıp yanına gittim. Tava yanmış olsa da olası bir yangını önlemiştik sanırım. Tavadan yükselen koku ve dumanla yüzümü buruşturup öksürmeye başlayan Jungkook'u da geri çektim. "Gel buraya." Baya duman altı olmuştu mutfak. Camı açmayı akıl edip duman salona gitmesin diye kapıyı kapattım.

barista 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin