Bölüm 5

2.2K 245 28
                                    

İyi geceler, gençlik :* Yüzümü kapatıp, parmaklarımın arasından yazıyorum! Yine geç kaldım bölüm göndermeye, ama taşınıyorum ve ne nerdeydi son zamanda hiç bilmiyorum. Evimde net de yok :O O da azıcık sorun yaratıyor tabi :))  Biraz da artık başımı koyduğum yerde uyuyakalıyorum o da var :) 

Tüm yorumlarınız için de çok teşekkür ederim <3 <3 Sitemkar yorumlar için de çoooook haklı olduklarının dışında bir şey diyemiyorum :) 

Sanırım bu bölüm iki bölümlük kadar var, çünkü word sayfasıyla yirmi bir sayfa. Umarım keyif alarak okuyacağınız bir bölüm olmuştur. Biraz sancılı bir bölüm. Hatta girişten sonra yayınlamadığım bir bölüm vardı, onu da ekledim. 

Hatalarım-kusurlarım affola, eleştirilerinizi de bekliyorum, efenim. 

Sevgiler, seviliyorsunuz :) 


Bölüm 5

Elmacık kemiğinin kırıldığını düşünüyordu. Soğuk zemin, çarpmanın etkisiyle sıcaklaşan teni ve delice bir zonklama... Altında kaldığı çuvalın ağırlığı bedenine baskı yaptıkça, Ela acıyla ağlama isteğiyle doldu. Yerden kalkmak için çaba göstermiyordu bile. Çünkü bu, yersiz bir gururun acınası gösterisinden başka bir şey olmazdı.

Öfkeli bir homurdanmanın eşliğinde çuval bir anda üzerinden kalktı. Ela, göğsündeki rahatlamayı ancak ağırlık üzerinden kalktığında anladı.

"Ayağa kalkabilir misiniz, pek nazik miçomuz?"

Hala hissettiği acıyla sulanan gözlerini irice açarak, kaçacak damlalara engel olmaya çalıştı. Yüzünü ona göstermemek için ağır ağır doğrulup, zorlukla ayağa kalktı. Çuval, acımasızca tekrar sırtına bindi. Ve Ela, nereden geldiğini bilmediği bir kararlılıkla çuvalın ağzını tekrar sıkıca kavradı. Bu defa daha dikkatli adımlar atarak ilerledi. Kapıya ulaşmasına birkaç adım kala, Miraç onun önüne geçip hızlı adımlarla ilerledi. Ela, titreyen adımlarla ondan çok daha sonra kapıdan çıkabilmişti.

Miraç, görünürde yoktu. Çoktan elindekilerle birlikte güverteye çıkmıştı. Çuval o kadar ağır geliyordu ki, soğukluğunu o anda hissetmiyordu bile. Kasları sancıyor, bacakları titriyor, düzensiz aldığı her nefesle birlikte boşluğuna dayanılmaz bir sancı giriyordu. Ama biliyordu ki, çuvalı sırtından indirirse bir daha onu asla kaldıramazdı. Elleri terlemeye başladığında, çuval neredeyse elinden kayıp düşüyordu.

Ela, belini büktü. Bedeni doksan derecelik bir açıyla eğik duruyordu. Bir daha çuvalı bırakıncaya kadar doğrulamayacağını biliyordu. Bunun için tekeliyle sıkıca kavrayıp, bir elini boşta bırakıp, duvara dayandı.

Bir adım. Bir basamak. Bir adım daha. Yanına diğer adım. Bir kez daha düşme tehlikesiyle karşı karşıya kaldıktan sonra güverteye çıkmayı başarabilmişti. Kasları o kadar yanıyordu ki, bedeni soğuğu hissetmiyordu. Fakat boğazı hissediyordu. Milyonlarca iğne boğazına aynı anda batıyordu.

İriliğiyle göze çarpan adam görüş alanına girdiğinde derin bir nefes aldı. Bebek adımları gibi küçük, dengesiz adımlarla yanına kadar ilerledi. Miraç, onu fark etti. Kayıtsızlıkla dönüp çuvalı sırtından alıp, havuz gibi görünen dikdörtgen bir alana buzları boşalttı. Daha Ela yükten kurtulduğu için sevinip, doğru düzgün bir nefes alamadan tekrar onu takip etmesini işaret etti. Ela'nın işkencesi bitmemişti.

İki kez daha ağır çuvalları taşımak zorunda kaldığında, son çuval ona bir araba taşıyormuşçasına güç, ağır ve öldürücü geldi. Sonunda havuzun başına vardığında düşmemek için bir yerleri tutmak zorunda kaldı. Tüm bu zaman boyunca ne tayfa ne Miraç, onunla konuşmak için bir çaba sarf etmişti. Bu işine geliyordu. Zaten nefes alacak dermanı kalmamıştı.

MİÇOWhere stories live. Discover now