14.

44 14 2
                                    

Bu konuşmalar sonrası vakit geç olmuştu. Bodrum kapısına gelen Cristina arkasını dönerek onlara baktı. ''İnsanları yeniden sevebilecek miyim?'' diye düşündü. Başkalarına kalbini tekrar açıp açmaması meçhul olsa da Derek, Edgar ve John'a çoktan açmıştı. Hızlı adımlarla evine girmek için hamle yaptı. Fakat onu kapıda bekleyen annesi ve babası kızgın bir ifadeyle Cristina'ya baktı.

Luis;

-Cristina sen saatin kaç olduğunun farkında mısın? Sana bugün kütüphane yok demiştim!

Derin bir nefes aldı. Ve babasına;

-Bugün zaten kütüphaneye gitmedim, dedi.

Annesi dolan gözleriyle kızının omzuna dokundu.

-Bizi bu şekilde cezalandırmamalısın.

Cristina merdivenleri tam çıkıyordu ki geri dönerek ailesine;

-Sizi cezalandıran ben değilim, dedi.

Odasına çıkar çıkmaz aynasının karşısına geçti. Ağlamamalıydı. Çünkü ona göre ağlamanın zayıflık, gülmenin ise bencillik olduğunu düşünüyordu. Nefretle kendine baktı. Cebinden çıkarttığı ufak çakısıyla tekrar koluna ufak bir çizik attı. Akan kanı seyrediyor ve kendine lanet okuyordu. Üzerindeki kıyafeti çıkarır çıkarmaz yatağına uzandı ve tavanına astığı yıldızları seyretmeye başladı. 

-Acaba  Derek yine nasıl saçma sapan bir espri yapıyordur? dedi kendi kendine.

O sırada yatakları kuran John Derek'e seslendi;

-Keşke biraz yardımcı olsan!

D; Neden sürekli ben? Edgar orada Eva ile işi pişiriyorken benim burada temizlik yapmam haksızlık.

John şaşkın bir ifadeyle önce Derek'e sonrasında Edgar'a baktı.

-Hey Edgar bırak şu telefonu da bana cevap ver, Eva konusu da ne?

E; Dostum kız çok güzel. Yani ne var konuşuyorsam? Ayrıca ben yeni sınıf arkadaşlarımla tanışıp kaynaşmamda bir problem görmüyorum.

J; Edgar bari burada çapkınlık yapma! Daha önemli işlerimiz var.

D; Cristina gibi!

Edgar telefonu bırakarak;

-Siz ikinizin bitmeyen umuduna hastayım.  Kız umutsuz vaka! Bunu görmüyor musunuz? Ona zaten aşk getireceğim. Daha ne yapayım? dedi.

Arka taraftan çıkarak bahçeye ilerledi ve çimlerin üzerine uzandı. Ona göre Cristina bir kaç adım atmış bile olsa umutsuz vakaydı. İçinden kendince bir şeyler mırıldanmaya başladı. Hatta onun taklidini yapıyordu. Ağzını yüzünü buruşturarak;

-Ben de senden nefret ediyorum Cristina Parker, dedi.

Bu lafıyla başından aşağıya buz gibi suyun dökülmesi bir olmuştu. Ağzı beş karış açılır açılmaz kafasını suyun geldiği yöne doğru kaldırdı. Pencerede Cristina;

-Demek benden nefret ediyorsunuz Bay Edgar? dedi..

Edgar üzerindekileri silkeleyip;

-Seni bücür seni! Sen görürsün!

C; Ne yapacaksın? Yada ne yapabilirsin ki?

E; Seni kendime aşık edeceğim.

Cristina gözlerini fal taşı gibi açıp, Edgar'a baktı.

C; Ha, ha, ha çok komik. Senin gibi birine asla aşık olamam.

E; O gün geldiğinde bu lafını sana hatırlatacağım.

Sinirle John ve Derek'in yanına gitti. Cristina'nın bu hareketine oldukça sinirlenmişti. Ama aklına koyduğu o şeyi de yapacaktı. Cristina'yı kendine aşık etmeye kararlı olan Edgar sonunda onun kalbinin kırılacağını bilse bile bunu yapacaktı. Derek, Edgar'ın bu halini görür görmez;

-Dostum sırılsıklam aşık olmuşsun galiba? dedi.

E; Şimdi senin esprilerini çekecek değilim Derek, sinirliyim!

Diğer köşede John'da sessizce gülüyordu.

-Kim ıslattı seni böyle? diye sordu.

E; Kim olacak o bücür ıslattı. Ama ben ona yapacağımı biliyorum.

J; Ah hadi ama Edgar büyütme. Hem yatıp uyumamız lazım. Hatırlarsanız yarın okul var.

John'un bu sözünden sonra Edgar üzerini çıkarırken Derek'de kendine ayarladığı yere doğru uzanıp uyumaya başladı.




CENNETTEN DÜŞEN ÜÇ ELMADonde viven las historias. Descúbrelo ahora