bölüm 29

43.2K 2.6K 5.6K
                                    







Medyadaki hoş şarkıyı bir okuyucum önerdi, bunu dinleyerek yazmamı istedi. Son kısımlar bu şarkının suçu :(

Ve böyle öneriler yapmak isterseniz DM kutum hepinize açık bebekler.

Pekala, iyi okumalar :3





Hayat hakkında herkes planlar yapar ve hayaller kurardı. Küçük ya da büyük savaşlara sahipti insanların tümü. Kimileri ağır yenilgiler altında ezilir ve bileğe atılan bir kesikle kapılar aralardı kendine. Gerçi, karanlığa ve büyük bilinmezliğe açılan kapılara da güvenilmezdi ve her acıya rağmen yaşamanın verdiği bir haz vardı insanlara.

Ve bazıları da sadece tek bir şey için yaşardı.

Park Jimin çok bir şey istemiyordu hayattan. Bütün geri kalan insanların da istediği gibi mutlu olmak istiyordu ve onun mutlu olması için sevilmesi yeterdi. Öyle çok kişi sevsin derdinde de değildi. Ailesinin boşluğunu kapatmaları yeterliydi.

Planları ve hayalleri vardı onun da. Ama o ne planlarsa planlasın, hayat onun düşüncelerine sadece gülmüştü. Hayalleri ise batıktı hep.

Sonra, bir gün bir şeyler olmuştu.

Bir şeyler olmuştu ve Jimin istediği şeye kavuşmuştu. Bunu planlamamıştı. Hayır, bu yola ilk çıktığında tek derdi babasının hakimiyetinden kurtulmaktı. Fakat olmuştu bir şeyler işte. Sarışın bunun için savaştığını inkar edemezdi ama kazandığı da bir gerçekti. Seviliyordu ve mutluydu.

Seviyordu ve mutluydu.

Park Jihyun ise bu olanları bırakın planlamayı, aklının ucundan bile geçiremezdi. O sadece aldatılmış, yanan canıyla kendini ülke değiştirirken bulmuştu. Abisine ulaşıp ondan kendisini sarmasını isteyecekti sadece. Ama onu gördüğü ilk andan itibaren planladığı her şey tersine dönmüştü.

En başta, onu enkaz halinde bulacağını düşünmüştü ama tam tersi Jimin hiçbir zaman şahit olmadığı kadar mutlu ve iyi görünüyordu. Bir de üstüne üstlük kendisine sevgili yapmıştı.

Jihyun kıskanç bir herifti. Özellikle abisine karşı oldukça kıskançtı. Korumacıydı çünkü biliyordu ki kendisi her şeyden uzakken abisi çok fazla zorlanıyordu.

Ama dürüst olmak gerekirse tahminleri gerçeğe sadece yaklaşabilirdi. Çünkü Jimin'in acılarını sadece kendisi çok iyi bilirdi.

Jungkook'tan ilk gördüğü anda hiç haz etmemişti ama adam Jimin'e kırılgan bir şey gibi davranıyor ve sevgisine muhtaç görünüyordu. Jihyun için bu şaşırtıcıydı ama Jimin'e iyi geldiğini görmek güzeldi.

Zaten çok fazla düşünecek kafası yoktu kendisinin de. Neyin içinde olduğunu bilmiyordu, bu adamlar kimdi bilmiyordu. Tek fark edebildiği şey abisi neredeyse onları kendisinden daha çok seviyordu!

Jihyun'un canı yanıyordu çünkü o egolu bir çocuktu. Daha önce asla aldatılmamıştı. Tamam aldatmıştı ve bununla gurur duymuyordu ama en azından bir erkekle aldatmamıştı kimseyi. Tek sorun bu da değildi. Kız arkadaşı uzun süredir onun hayatındaydı ve Jihyun ona alışmıştı. Yurtta yaptıkları kaçamaklara, onun kıskançlık kavgalarına ya da diğer bütün gürültülere. İyi bir ilişkileri yoktu, aslında bakarsanız çok önceden bitmeliydi ilişkileri ama devam ettirmişlerdi bir şekilde.

O gece Min Yoongi denen herifle içerken ona da söylemişti bunları. ''Bitmişti biliyorduk ama uzatmalara oynuyorduk.'' demişti. Sarı saçlı adamın yeşil tutamlarına bakıyordu. Kendisini ilgili gözlerle izlemesi dikkatini çekmişti Jihyun'un ve kedi gibi diye düşünmesine sebep olmuştu gözleri. Sarhoşluğundan olsa gerek ilk defa bir adam için güzel diye de düşünmüştü.

duendeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin