7. "Benimle Gel"

34.5K 370 20
                                    

Arkadaşlar, sizler vote ve yorumlarla yanımda olduğunuz sürece benide yeni bölüm yazmaya teşfik ediyorsunuz. Bazı okuyucularımın güzel yorumları sayesinde gün boyu hikayeyi düşünür oldum. Yani her yerde bir sonra ki bölüm için kurgu yapar oldum. Bildiğin yürürken kafamdan hikaye yazıyorum eve gelincede bilgisayara aktarıyorum sadasfasf destek veren herkese tekrardan teşekkür ederim. Umarım arkadaşlarınıza da tavsiye edersiniz. :-)

7.Bölüm.

"Benimle gel" dedi kalın boğuk sesiyle... Başımı hızla çevirip baktım. O ifadesiz yüz hatlarına ve denizin rengi kadar koyu gözlerine. Bir kaç adım geri atarken bakışları hala üzerimdeydi. Aniden ayağa fırladım. Kalp atışlarım hala normale dönmemişti... Bir an çıplak olduğumu hatırladım, göğüslerimi ellerimle kapatabilirdim ancak yapmadım. Çünkü artık utanmıyordum. Utanılacak birşey yoktu bunda... Zaten görmüştü, biliyordu, neyi mi saklayacaktım ki? Bir kaç adım uzaklaştım. Korku dolu gözlerle buz gibi ifadesiz suratını inceliyordum. Beni yakalayıp bana acı verebilir miydi? İntikamını alacak mıydı? Yoo yoo intikam alacak olsa çoktan alırdı... Rüzgar öncekinden daha sert esmeye başladığında ikimizin saçlarıda dalgalanmaya başlamıştı. Bir an kaşlarını çattı ve arkasını dönüp küçük adımlarla yürümeye başladı. Başını çevirip omuzlarının üzerinden bana baktı.

"Benimle gel." diyerek yineledi az önce ki cümlesini. Peki ama neden onunla gidecekmişim? Yine bana hükmetmek mi istiyordu acaba... Ama hayır artık onun dediklerini yapmayacağım. Öleceğimi bilsem bile, yapmayacağım... Kaşlarımı çatıp masum bir tavırla "Bana zarar verecek misin?" diye sordum. Ufak adımların ardından durdu ve bana döndü. Ellerini iki yana açıp kaşlarını kaldırdı "Sence zarar vermek istesem, bunu çoktan yapmaz mıydım." dedi ve ufak bir tebessüm müydü o? İlk defa gülümseyecekti ki bir anda suratı buz kesildi. Arkasını döndü ve adımlarını hızlandırdı. "Benimle gel, yoksa ölürsün." dediğinde hemen koşar adımlarla ona yetişmeye çalıştım.

Ancak bir süre sonra aynı hizzaya gelebilmiştik. Sahi, koşsaydım hemende yetişebilirdim. Ama koşmadım. Aynı işe geç kaldığımızda caddede işe yetişmek için koşmadığımız gibi ya da okula geç kalsak ve dersi kaçıracağımızı bilsek dahi sıradan insanlar gibi yürümemiz gibi... Böyle durumlarda hep içimde koşma isteği olurdu, ancak hiç koşmadım. Yalnız olsam belki koşardım. Ama etrafta o kadar insan varken koşamazdım, kimse koşamaz. Zaten millet olarakta başkalarının ne düşündüğüne, bizim ne düşündüğümüzden daha çok önem veririz. Hiç unutmam iki sene önce lise sondayken pazartesi günleri istiklal marşına geç kaldığımda yolda sakince yürürdüm. Okula yaklaşınca marşı duysam bile saygı duruşuna geçmezdim. Neden? Çünkü kimse durmuyor, ve ben yolun ortasında durursam insanlar psikopat olduğumu düşünebilir. Ben bunu çok istesemde yapamamıştım. Çünkü hiç kimse istiklal marşını duyunca yolun ortasında saygı duruşuna geçmiyordu. Neden acaba?

"Yaşıyor musun?"

"He?" diyerek bir anda dalgın bakışlarımı Kenan'a çevirdim. Önüne bakıyordu, ancak suratında alaycı bir ifade vardı. Sahi, bana birşey mi demişti? "Bir şey mi dedin?" diyerek devam ettim meraklı bir bakışla.

"Bak nasıl görünüyor." dedi ve kaşlarını çatıp merakla cevabımı bekledi. Elleriyle de yaklaşık beş metre ileride ki barınağı gösteriyordu. Bakışlarımı çevirmemle dudaklarımın kıvrılması bir oldu. 

"Hoşuna gitmiştir umarım, çünkü bununla yaklaşık 2 saattir uğraşıyorum."

Dediğinde söylediklerine inanamadım. Bunu benim için mi yapmıştı? Tabiki de hayır, ama... Ne oldu bu adama neden bana böyle iyi davranmaya başladı aniden? Önünde diz çöküp dediği şeyi yapmadığımdan beri... Ha birde bana ne ceza verecekti ki? Ahh.. Herneyse bu soruyu hiç sormayayım, aklına getirmek istemiyorum. Hatta mümkünse şu ana kadar yaşanan tüm olayları unutmak istiyorum, çünkü hepsi mide bulandırıcı!

ISSIZ BiR ADAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin