2.6

4.1K 224 56
                                    

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum 😽🙏🏻

***

Şirkete girer girmez sekreterlikten geçtikten sonra adımlarımı hızlandırıp asansörlerin olduğu bölüme geldim.

Menajerimizin odasının bulunduğu katın düğmesine art ardına basarken benim ardımdan asansöre binen yeni stajyerlerle selamlaştım.

Hepsi de yaşça benden çok küçük olmamalarına rağmen oldukça saygılılardı.

Asansörün kapısı yeni bir sesle açılırken kabinden çıkmadan önce hepsiyle tekrar selamlaştıktan sonra asansörden indim ve menajerimizin odasına doğru adımlamaya başladım.

Ancak önümü kesen sekreterlerden biri, "Menajer Jung sizi toplantı odasında bekliyor, Chaeyoung hanım." Dediğinde benden yaşça büyük gibi gözüken kadına teşekkür ettim ve karşısında eğilerek selam verdikten sonra toplantı odasına doğru yöneldim.

Kapıyı iki kez çaldıktan sonra karşılık olarak duyduğum "Gel" sesiyle birlikte içeri girdim ve kapıyı ardımdan kapatıp toplantı masasına doğru yaklaştım.

"Merhaba Jung."

Menajer Jung, en baştaki sandalyelerden birinde oturmuş, elleri birbirine bağlı bir şekilde tam karşıya odaklanmış ve oldukça derin düşüncelere dalmış gibi gözüküyordu.

Sesimi duyar duymaz doğruldu ve, "Sanada merhaba Rose" dedikten sonra eliyle hemen masanın yan tarafındaki sandalyeyi işaret ettiğinde hızlıca gösterdiği yere geçip oturdum ve büyük bir merakla ne söyleyeceğini beklemeye başladım.

İzinli olduğumu bile bile ne diye beni buraya çağırdığını bir an önce öğrenmek istiyordum. Onun yüzünden Jungkook'la hiç istemediğim bir şekilde ayrılmak zorunda kalmış ve apar topar toplanıp buraya gelmiştim. Söyleyeceği şey her ne ise umarım buna değecek bir şeydir.

Jung, hiç beklemeden bana doğru döndüğünde konuşmaya başlamak yerine önünde duran orta boyutlardaki, kahverengi zarfı bana doğru ittirdi ve geldiğimden beri sakinliğini korumaya çalışan bakışlarının yerini yargılayan bakışları alırken zarfı açmam için işaret verdi.

"Bu da ne böyle?" Dediğimde zarfı aldım ve açmadan önce incelemeye başladım. Tanrı aşkına, oyun mu oynuyorduk? Ne söyleyecekse açık açık söyleyemez miydi?

Sorum karşısında hiç beklemediğim bir hamle yaparak bir hışımla oturduğu yerden kalktı ve, "Senin marifetlerin, Rose!" diye söylenerek odanın içerisinde volta atmaya başladı.

Bu ani ve neden olduğunu anlayamadığım gereksiz çıkışı karşısında neredeyse şaşkınlıkdan dilimi yutmak üzereydim.

Bu adam benimle böyle konuşacak cesareti nereden bulabiliyordu? Kendini ne zannediyordu?!

Karşılık olarak bende sinirlenmeye başladığımı hissederken, "Ne halt ediyorsun, Jung?!" Diye söylendim ve önümdeki zarfı açmadan geri onun önüne doğru iteledim.

Bu hareketim karşısında volta atmayı bırakıp olduğu yerde durdu ve öfkeyle kaplanan bakışlarını bana çevirdi.

"Asıl sen ne halt ediyorsun, Rose?! Şirketin koyduğu yasakları çiğnemek de neyin nesi oluyor?!"

Anlamsız bakışlarım, igneleyici sözlerinden sonra anında büyük bir tereddütle kaplanırken beni umursamadan geri masaya döndü ve zarfı yırtarcasına açıp içinden çıkardığı kağıt parçalarını büyük bir hızla önüme fırlattı.

𝐈𝐃𝐎𝐋 | RoséKook Where stories live. Discover now