Uyandım sana geldim Rabbim

90 16 13
                                    

(Şehadet)
Kapı açılmıştı. Karşımda yine yüzü kapalı biri duruyordu. Hafsa abla olmalıydı. Tatlı sesi ile "Selamun aleykum. Hoş geldiniz ben de sizi bekliyordum. İçeri girin." dedi. Biz de "aleykum selam." dedikten sonra içeri girdik. Geniş bir odaya girdik. Etrafta bitişik koltuklar vardı. Odanın dörtte ikisini sarmıştı. Geriye kalanı ise küçük minderlerle doluydu. Tam karşıda da bir masa vardı. Masanın arkatarafında küçük taşımalık bir beyaz tahta vardı. Buranın ders verilen bir yer olduğu çok belli oluyordu. Hafsa abla "Kızlar isterseniz ktüphaneye geçelim çünkü birazdan ders yapılacak burada." dedikten sonra tahminimin doğru çıkmasına sevinmiştim.
Kütüphanete geçmiştik. Ders olan yerin yarısı kadar bir yerdi. Her yer kitaplarla doluydu. Tanışma pahasından sonra söze başladım. Rüyamı, karşıma çıkan ayeti anlattım. Daha sonra kızlarla etrafımızdaki kötülüklerden nasıl sıkıldığımızı artık uyanmak istediğimizi anlattık. Ondan yardım istedik bu konu hakkında. Bizi.pür.dikkat dinledi.hiç konuşmadan. Biz sustuktan sonra söze başladı: "SübhanALLAH! Ne güzel tevafuklar bunlar. Uyanmak istediğinizi söylediniz. Kardeşlerim siz.zaten uyanmışsınız. Allah sizleri sevsin, razı olsun. Bizim ders halkamıza katılmak istemez misiniz? " Hür Yürekli Gençler" halkamıza? Fıkıh, Müslüman kadın şahsiyeti dersleri, kavram dersleri, kitap tahlilleri... oluyor." Çok sevinmiştim bu davete. Kızlara bakınca onların da her halinden belli oluyordu sevindikleri. Her cumartesi ve pazar derslere gelecektik buraya artık. Biraz sohbetten sonra kalktık. Otobüs durağına doğru yürüyorduk. Kimse konuşmuyordu.  Her şey çok değişmişti. Ailemin bana karşı çıkacağını biliyordum. Babam hele hayatta izin vermezdi. Onlara göre her şey okulda idi. Onlara bu durumu şimdilik anlatmamamın gerektiğini düşünüyordum. Tam o sırada Fatıma "Kızlar benim ailem buna karşı çıkacaklardır. Onlara anlatmayacağım ben." dedi. Ben de onayladım. Düşümcelerimizin nasıl değiştiğini düşünüyorduk beraber. Otobüse bindik sonunda. Eve vardım. O kadar mutluydum ki.
Pazar gününü de bu heyecan ve mutluluk ile geçirmiştik.
Namaz kılıp uyudum. Uyandığımda yatsı ezanı okunuyordu. Abdest alıp namaz kıldıktan sonra kitap okumaya başladım. Biraz da çalıştıktan sonra internette gezinmeye başladım. Karşıma bir vedeo çıktı. Videoyu izledikten sonra telefonu bırakıp hüngür hüngür ağlamaya başladım. O kadar çok ağlamıştım ki uyuya kalmıltım. Sabah ezanı ile uyandım. Namaz kılıp biraz Kur'an okuduktan sonra balkona çıktım. Etraf ne kadar da sakindi. Güneş doğuyordu. Güneş sanki "Her karanlık günden sonra bir aydınlık var." demek istiyordu. Her şey çok değişmişti. Elhamdülillah. Uyandım Rabbim sana geldim. Sokak o kadar sessizdi ki. Çıt çıkmıyordu. Acaba dün videosunu izlediğim küçük çocuklarda her sabah sessizliği dinliyorlar mı? Yoksa bomba sesleri izin vermiyor mu? Yada onların dinledikleri ölüm sesszilği mi oluyor? Onlar neden bu kadar zulüm altındalar? Müslüiman oldukları için mi? Soykırıma neden uğruyorlar? Biz neden sessiz kalıyoruz peki? Özkardeşlerimiz olmadıkları için mi acaba? Vicdan ölmüş olamaz değil mi? Yine ağlamaya başlamıştım. Okul saatine kadar balkonda oturup sadece ağlıyordum. Sonra kalkıp giyinmeye başladım. Dar pantolon ve tunik mi? Kendimden çok utanmaya başladım. Pantolon tüm bacağımı sıkı bir şekilde sarınca giymemin ne anlamı kalmıştı ki? Tuniğimin uzınluğu ne kadardı ki? Sanki mini etek giymiştim baş-örtüm ile. Dolabımı biraz karıştırdıktan sonra dikey beyaz çizgili bol bir pantolon bulmuştum. Okul pantolonunu giyemezdim. Okula alınır mıydım merak ediyorum da... :) Sonra çıkardığım tunikten daha uzun bir tunik giyin altına da formamı giydim. Formamın kollarını da çıkardım. Gazamız mübarek ola. Bakalım okula alınacak mıydım? Kahvaltı yapıp çantamı aldım ve çıktım. Okul bahçe kapısından girebilmiştim ama okulun baş müdür yardımcısı olan Meral Hoca ile karşılaştım. "Bu ne hal Şehadet?" dedi. "Ne var ki halimde hocam?" "Forman nerede?" Tuniğin altında kolumu gösterdim. "İşte formam." dedim. "Pantolonun nerede?" "Hocam okul pantolonu çok dar. Giymeyeceğim artık onu." dedim. O da "Okulun eteği de var Meral. Onu giyseydin o zaman." dediçok sinirli bir şekilde. "Hocam onu giyince değişen bir şey olmuyor. Eteği de çok kısa oluyor. Diz altında olunca bilekler çıkıyor." Hiçbir şey demeden kolumdan tuttu  ve okuldan çıkardı. "O zaman bu okul sana göre değil." dedi ve kapıyı kapattı. Çok sinirlenip üzüldüm. Bahçeden çıktım. Yavaş bir şekilde yürüyordum. Nereye gideceğimi de bilmiyorum. Eve gitsem bana neden okulda olmadığımı sorarlar anlatsam onlarda ayrı kızardı. Arkamdan bir ses "Şehadet!" diye seslendi. Fatıma ve Haticeydi. Onlarda alınmamıştı galiba okula. Parka gittik. Hatice "kızlar ben artık dar pantolon giymek istemiyorum. Allah'ın istediği şekilde giyinmiyoruz. Çok dar giyiniyoruz. Ben de Hafsa abla gibi bol bir şekilde giyinmek istiyorum." dedi. Biz de aynı düşünüyorduk. Fatıma birden atıldı "Ya bu merkezdeki camii varya oranın altında çarşaf- ferace gibi şeyler satan mağaza var. Gidip bakalım mı?" Bu fikre sevinip ayaklandık. Camye vardık. O kadarheyecanlıydık ki. Mağazaya girdik. Ben ilk görüşte bir tane çarşaf beğenmiştim. Fiyatını sordum. 270 Tl. Acaba kumbaramda o kadar var mı ye kara kara düşünürken kızlar yanıma geldi. Onlar da beğendiklerini gösterdiler. Üzerlerinde denemişkerdi. Allah'ım sen ne kadar büyüksün. Hakiki tesettür insanı ne kadar da güzelleştiriyor saflaştırıyordu. Bir müddet ses çıkarmadan izledim sadece. Fatıma "Ay Şehadet yine düşüncelere daldın. Nasıl olmuşuz baksana." dedi. "Çok saf görünüyorsunuz. Çok yakıştı. Gerçeği tesettür kime yakışmamış ki?" Biraz gülüştükten sonra mağazaya bunları ayırmasını söyledik. Fiyatlar yüksekti. Ailemize bu durumu açamazdık. Kumbaraları yoklayacaktık.
Eve çok sessiz bir şekilde girdim. Odama girip kubarama baktım. Ağırdı ama bakalım ne kadar çıkardı. 200 Tl çıktı. 70 TL eksikti. Ne yapacaktım?
Evden yine sessiz bir şekilde çıktım. Kimseye görünmemiştim elhamdülillah. Az ilerideki marketin önünde kızların beni beklediğini gördüm. Hatica ağlıyordu. Başımdan kaynar sular dökülmüşe dönmüştüm. Onlar benim dert ortaklarım, yoldaşlarımdı. Onlar ağlamasın. Yaklaştım. Annesi onu görmüştü eve girerken. Neden erken geldiğini sorunca yalan söyleyememişti. Anlatmış. Annesi de tabi çok kızmış babasına anlatacağını söylemişti. Onu sakinleştirdik ve hüzünlü bir şekilde parka gittik tekrardan. Kızların paraları tamdı hatta fazla bileydi.
Okul çıkış saatinde eve gittik. Akşam yemekte babamdan para istedim. Bana ne için istediğimi sormadı. Her zamanki gibi kitap alacağımı düşünmüştü galiba. Param tamamlanmıştı. Sabah erken çıkıp çarşaflarımızı alacaktık. O heyecandan uyuyamamıştım. Tekrar internete girip dün izlediğim videodan çok başka videolar izlemeye başladım. Hem ağlıyor hem izliyordum. Ben ne kadar kötü kalpli biriydim. İnsanlık ölmüştü. Her yemeği ağzımıza götürürken aklımıza hiç oradaki şehid olan kardeşler geliyor muydu? Onlar daha yürüyemeyi öğrenmeden ölmeyi öğreniyorlardı. Annelerinin sesleri ile değil patlama sesleri ile uyanıyorlardı. Sıcak bir ev, yemeğe ihtiyaçları vardı. Peki ya gençleri? Gençleri bu davaya baş koymuştu. Eğlenceyi, dünya zevklerini bırakmışlardı. Onlar cennetteki rahatlığa taliplerdi.
O düşüncelerle ağlamakla yine uyuyaklamıştım. Sabah namazını kılıp biraz kitap okuduktan sonra dünki elbiselerimi giydim ve çıktım. Kızları aradım. Buluşup dünki mağazaya gittik. Satın aldık tesettürümüzü.
Giymiş ve aynanın karşısındaydık. Neler ile karşılaşacağımızı çok iyi biliyorduk. İslam yolunun dikenli olduğunu biliyorduk. Biz uyanmıştık artık. Davamızo sırtlanacak, imtihanlara göğüs gerecektik. Mükafatsız kalmayacağını biliyorduk. Birbirimize sarıldık. Çok sıkı sarılmıştık. Ağlıyorduk. Birbirimizi tanıdığımıza hamd ediyorduk.
Elbiseleri poşete yerleştirdikten sonra çıktık. Okul yolunu tuttuk. Bakalım neler olacaktı. Allah ayağımızı sabit kılsın. Kaydırmasın şeytan ayağımızı.

ŞEHADET aşktır ŞEHİD(E) ise aşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin