Ellerindeki ökseotu dolu torbalarla geldikleri bayırdan yukarı çıkıyorlardı. Yoongi biraz yorulmuştu ama ses etmeye de hakkının olmadığını biliyordu.
Jimin yıllardır buralarda yaşadığını belli eden bir ustalıkla otların arasından korkusuzca geçiyordu. Bir yandan da acele ediyordu çünkü bir an önce köye dönüp iksiri hazırlamaya başlamalıydı. Ona muhtaç olan bir sürü hasta insan vardı.
Yoongi otlardan birine takılıp tökezlediğinde hafifçe inleyerek yere kapaklandı. Jimin ondan gelen sesi duyup telaşla arkasına döndüğünde beyaz oğlanın ona acı dolu gözlerle baktığını gördü.
"Bayım! İyi misiniz?"
Elini ona uzatıp kalkmasına yardımcı olurken Yoongi üzerini silkeliyordu.
"Ben dağlarda yürümek nedir bilmem. Özür dilerim, size de engel oluyorum."
Jimin kaşlarını çattı. "O nasıl söz? Bana engel olduğunuzu kim söylemiş? Aksine yoldaş oluyorsunuz bana."
Yoongi gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı ama cevap vermedi. Tekrardan yürümeye başladılar ama Yoongi topalladığını yeni fark etmişti.
İnleyerek bacağını tuttu. Düşerken incitmiş olmalıydı. Zaten oldukça çelimsiz, sıska bir oğlandı. Bedeninin dayanamaması normaldi.
Jimin aceleyle arkasını döndü ve oğlanın bacağını tuttu. Yoongi tekrardan acıyla inledi.
"Çok... çok acıyor."
"Tamam bayım sakin olun. Köye gider gitmez ilk işim sizi tedavi etmek olacak. Ama köye gidene kadar sizi sırtıma almam gerek."
Yoongi itiraz edecek gücü o an için kendinde bulamadı. Jimin önünde eğilip sırtına çıkmasını isterken biraz suçluluk duygusuyla birlikte sıska bedeni oğlanın güçlü sırtına bıraktı.
Jimin ayağa kalktığında Yoongi istemsizce bacaklarını oğlanın beline dolamıştı. Jimin, oğlanın kollarını sıkıca kavradı. Yoongi'nin başı esmer olanın omzuna düştü.
Ve sonra ikisi de kalplerindeki ağırlığın sebebini bilmeden yola koyuldular.
༄
"Çobana neden yalan söyledik?"
Az kalmıştı. Köyün evleri birer birer yaklaşıyordu ve Jimin sırtında Yoongi ile tepeden inmeye devam ediyordu.
Beyaz oğlan kafasını esmer olanın omzuna bırakmıştı. Bitkin hissediyordu. Aynı zamanda da meraklı...
"Hoseok hyungu çok severim ama herkesin çok sevip de güvenmediği biri vardır, değil mi?" diye cevap verdi Jimin. Yoongi sessiz kaldı.
"Siz bana emanetsiniz bayım. Güvenmediğim kişilere hakkınızda bilgi veremem."
"Emanet mi?" diye sordu Yoongi ansızın. "Ne emaneti?"
Jimin dudaklarını yaladı. "Sizi bana babam yolladı. En azından ben buna inanıyorum."
Oğlanın kelimeleri cesurdu ve Yoongi bundan etkilenmişe benziyordu.
Yol bitene kadar bir daha konuşmadılar. Köye girdiklerinde çarşıdaki insanların gözleri onlara dönmüştü.
Büyücü Park'ı gören halk saygıyla selamladı genç oğlanı. Jimin de hafifçe eğildi onların gösterdiği bu saygı dolu harekete karşı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
büyü dükkânı, yoonmin ✓
FanfictionOtuz kadar kelebek Jimin'in kıyafetlerine tutundu sıkıca. Her yerini sarmışlardı. Büyülüydü bu kelebekler. Diğer otuz kelebek de Yoongi'yi sarmaladı. Beyaz oğlan yutkunarak elini yanındaki oğlana uzattı ve o zamana kadarki en resmiyetsiz dilini kull...