11; uç benimle

2.4K 370 446
                                    

Günler birbirini kovalarken zaman geçiyordu. Havalar henüz ayaz değildi lakin yavaş yavaş kış yaklaşıyordu.

Yoongi, Jimin'in ona verdiği bu güzel hediyeyle birlikte güçlü ve mutlu hissediyordu kendini. Notaları yanındayken hiçbir şey üzemezdi ki onu.

Ama hâlâ üzerinde bir mahçubiyet vardı. Jimin'e ödemesi gereken bir borcu varmış gibi hissediyordu. Esmer oğlan onu mutlu etmişti. Yoongi de esmer oğlanı mutlu etmeliydi. Bunun için aklında bir plan vardı. Bu yüzden rahattı.

Tarladaki işleri bitmiş, eve dönmek için bohçasını tekrardan hazırlamaya başlamıştı. Bu aylarda yeni pirinç ekimi yapılırdı. Yoongi bataklık gibi olan vıcık vıcık toprağa pirinç filizlerini yerleştirmeyi sevmişti. O yüzden işini mutlulukla yapıyordu.

Eve dönerken ıslık çalarak yürümeye başladı. Önce gidip üzerine en güzel kıyafetini giyecek, sonra da Jimin'in evine gidip onu bir yere götürecekti.

Yoongi tarlada çalıştığı süre boyunca çevreyi tanımış ve bir sürü yer öğrenmişti. Jimin'le birlikte zaman geçirmek istediği bir yer vardı ve oranın onu mutlu edebilecek bir yer olduğunu biliyordu.

Eve vardığında önce elini yüzünü yıkadı, tüllü şapkanın karıştırdığı çenesine uzanan saçlarındaki topuzu açıp yeniden topladı ve  yuvarlak demirle tutturdu saçlarını.

Kıyafetlerini aceleyle giyinip evin köşesindeki pis aynadan biraz kendini izledi. Hoş görünüyor muydu? Efendi Jimin'in yanına yakışacak kadar hoş olup olmadığı konusunda emin değildi.

Oflayarak yanaklarını çimdikledi ve birazcık kızarmalarını sağladı. Güzel görünmek istiyordu. Bunu deli gibi istiyordu ama sebebini bilmiyordu işte. Jimin'in yanında olduğu her an güzel olmak istiyordu. Tek bildiği buydu.

"Beni nereye götürüyorsunuz bayım?" diye sordu Jimin. Gözlerini beyaz oğlandan almıyordu. Bugün bir başka güzel, bir başka alımlıydı sanki.

Kapısını çalmış ve ona bir sürprizi olduğunu, hazırlanması gerektiğini söyleyip kapının önüne oturmuştu. Jimin'in kalbi heyecandan küt küt atarken hemen üzerine bir şeyler geçirmiş, kıyafetlerinin güzel olup olmamasını umursamayacak kadar heyecanlı bir şekilde Yoongi ile birlikte evden çıkmıştı.

İkisi yol boyunca birbirlerini süzüp durmuşlardı ama Yoongi hâlâ nereye gittiklerini söylemiyordu. Jimin meraktan parmaklarını kemirmeye başlamıştı.

Bir tepenin yamacına geldiklerinde Yoongi centilmence elini uzattı esmer oğlana.

"Elimi tutun efendim. Yamaçtaki otlar biraz kaygan, düşebilirsiniz."

Yoongi'nin elini tutan Jimin gülerek söylendi. "Daha bir ay önce ökseotu toplamaya gittiğimizde yoruldum diye ağlayan sizdiniz, şu hâle bak!"

Yoongi oğlanın dediklerine sırıtmakla yetindi. Çünkü avcunun içindeki tombul eller nefesinin kesilmesine sebep oluyordu. Onun elini tutabilmek bile büyülüydü.

Zorlana zorlana tepeye çıktıklarında güneş batmak üzereydi. Üzerlerini silkelediler ve kıyafetlerindeki otlardan kurtuldular. Yoongi derin bir nefes aldı.

"Tarlada çalışırken fark ettim burayı. Bir gece tepeye çıkıp yıldızları izledim. Buradan bütün köy görünüyor. Sizinle köyü izlemenin daha güzel olacağını düşündüm. O yüzden sizi buraya getirdim."

büyü dükkânı, yoonmin ✓Donde viven las historias. Descúbrelo ahora