20.Bölüm - Chanyeol

1.5K 240 29
                                    

Yüz yirmi altı gün sonra...

Chanyeol...



~~~~





Culaccino

Ruhuma söz geçiremediğim gibi bedenime de söz geçiremez olmuş şimdi de kendimi mutfakta başıboş masanın yanında bulmuştum. Parmaklarım üstü hafif toz tutmuş yuvarlak bardak izinde gezinirken omuzlarım düşmüş bedenimin uzunluğu artık bir fazlalık gibi gelmeye başlamıştı.

Bizi terk ettiğinden beri kokusu yok olmaya yüz tutmuş, evimin tahta duvarlarına çaresizce tutunan kahkahaları bir bir dökülmüştü ama ardında bıraktığı bir iz evime adım attığı ilk günkü gibi duruyordu.

Culaccino

Masamın kenarında su içtiği bardağın bıraktığı o iz...

Kalbime işleyen bu şeffaf halka gözlerime yaş olmaya hazırlanıyordu.

Byun Baekhyun; sen kalbime üstü toz tutmuş şeffaf bir halka olmaya meyil etmiş gülümsemenle beni terk ederken, benim yapabildiğim tek şey evimin her köşesine işlemiş varlığını canlı tutmaya çalışmak olmuştu.

Şimdi bir tek ben ve bu leke kaldı büyük, ıssız, ahşap evde.

Bir günde otuz saat yok ama sen gittiğinden beri her saatim otuzu yirmi dört geçiyor. Ne bir dakika fazla ne bir saat eksik. Günlerim bu dört rakama sıkışmış durumda.

Tıpkı yüz yirmi altı gün önceki gibi...

Tıpkı üç bin yirmi dört saat, on üç dakika önceki gibi...

On dört...

On beş...

Bensiz mutlu olmanı diliyorum...

Diliyorum da ben nasıl yaşarım? İçimde dolup taşan bu garip hissin tarifini nasıl yaparım bilmiyorum. Kitaplar yazan ben, gözlerine bakarken şiirlere gebe olan ben, kokunla süslenmiş bir oda da kâğıtlara seni döken ben, şu sıralar küsüm kelimelere.

Seni anlatan her şey canımı yakıyor.

Kalemin parmaklarıma uyguladığı baskı ve bileğimden dirseğime doğru yükselen ağrı gibisin kalbimde. Ne ellerim kalemi tutmaktan vazgeçiyor ne kalbim seni sevmekten.

Nasıl güzel sever insan?

Sevmenin çirkini olur mu sanki. Neye söz geçirebilirsin ki artık sol tarafım sen sen diye ölürken. Ölmek diyorum Baekhyun gülüşlerinde kayboluşlarımdan söz etmiyorum bile. Mırıldanarak evin içinde dolaştığın sıralarda sana sarılıp sol kulağındaki benine üflediğimde titreyen vücudunu nasıl özlemem.

Saniyelerim günlerle çarpılıyor zamanım geçmiyor. Ahşap duvarlarımda asılı olan her saat otuzu yirmi dört geçiyor. Evime adım attığın saatte takılı kalmış hepsi kalbim de yelkovanın ucundan sarkıyor.

Bir kitap yazmaya başladım. Evin içindeki varlığını anlatmaya çalışıyorum ama en çok yokluğun dolduruyor satırlarımı. Aralara gözyaşlarım karışıyor, bazen senin yapman gerekeni yapıp kelimelerim düzenlerini bozup uzanıyor, tekrar kahverengiye boyatıp perma yaptırdığım saçlarıma; uzun ince parmakların kadar huzur kokmasa da noktayı koyabilecek kadar yazmama yardım ediyor.

Seni özlemeyi özlüyorum bazen çünkü içimi dolduran ardından koca bir boşluğa sürükleyen bu duygu özlem değil.

Acıtıyor Baekhyun.

Soğuktan nefret ediyor olmama rağmen suyumu bile dört buzla içiyor olmak canımı yakıyor.

Biliyor musun Baekhyun son zamanlarda seramı bile aksatır oldum. Seni görmek istemediğimi söylediğim geçen son bir ay boyunca seramda yerde kıvrılıp uyuduğun geceler geliyor aklıma her adım attığımda. Hasta olacaksın korkumla seni odana taşırken sıkı sıkı sarardı kolların boynumu.

Özürler dileyip bilinçsizce mırıldanırdın boynuma doğru. Seni yatağına bırakmak çok zor olurdu. Orada bırakıp çıkmaksa en zoruydu. Yanına uzanıp sarıp sarmalamak isterdim seni ama eğer bunu yaparsam biliyordum. Gitmezdin. Kendini ve sana bağlı olan sürekli bahsini ettiğin o iki hayatı kurtarmaz onlara sırtını dönerdin.

Sana bir kere gülümseseydim gitmeyecektin. O gün o masada canımı ne kadar yaksa da sana bir yabancıymışsın gibi bakmazsam kalacaktın ve benim bunu ne kadar istediğimi anlatamam sevgilim.

Bu özlem beni aşmaya başladı Baekhyun. Sana olan sevgim boyumu aşıyor boğuluyorum artık. Nefes almak gittikçe zorlaşıyor. Kişiliklerim asla izin vermiyor. Bazen bu ahşap evi yakıp hemen dibimdeki baka baka doyamadığın o okyanusa kül olup karışmayı düşünüyorum da bana engel olan tek şey bir gün şu dar karanlık koridordan çıkıp karşıma dikileceğinin hayali.

Bia geliyor sevgilim. Hissediyorum. Sen gittiğinden beri daha bir hırçın onu zapt edemiyoruz bende savaşmaktan vazgeçtim zaten. Tüm gücüm o gece seninle birlikte savrulurken ben bu güç savaşını kaybediyorum Baekhyun. Şimdi gidip kapılara kilit vuracağım.

Titreyen parmaklarımın arasında düşmek üzere olan kalemi bırakıp ayağa kalktım. Masanın köşesinde gözüme çarpan kâğıdı alıp aşağıya indim. Baekhyun için yazdığım notlardan birisiydi bu da. Onun hiç görmediği. Buzdolabının üstündeki kâğıt yığının en üstüne tutuşturup uzaklaştım.

Artık gelmelisin Baekhyun. Ben ölüyorum çünkü. Yokluğunda yavaş yavaş çürüyorum.

"Karşımda geçirdiğin her saniye sana dokunmak için kıvranıyor bedenim, sana dokunan parmaklarım uyuşuyor.
Gözümün önünde olmadığın her an zihnim can çekişiyor, kokunu arıyor ciğerlerim.
O kıskanırken sinirlenişlerin beni alt üst ediyor, kalbimi öyle bir seviyorsun ki aklımı kaçırıyorum.
Geçen her saniye beni deli ediyorsun ama ben ancak bana yaşattıklarınla nefes alabiliyorum.
O yüzden gitme sevgilim, ben senin ardından o sevmediğin zili sökerken bu ahşap tahtalardan bir kez dön bak arkana da sensiz şu rezil bedenimi gör ve gitme güzelim.

Yoksa ben deliye dönerim..."

~~~~


Çekip giden seneye buradan da bir veda bırakmak istedim. Hissettiklerimi anlatmak fazlasıyla zor ama yine de Chanyeol içimde sürekli baş gösteren özlemime biraz da olsa tercüman oldu diyebilirim sanırım. Bir sene daha geçti ben hala bekliyorum çaresizce. Umarım sen çok beklemezsin Chanyeol...
Bölümün kısalığından dolayı özür diliyor ve sizin için huzurlu bir yıl dileklerinde bulunuyorum. Bir sonraki bölüme kadar bizi çok sevin ve Chanbaek ile kalın..

Culaccino // ChanbaekWhere stories live. Discover now