Karanlık ve kabuslarla geçen bir gecenin ardından her zaman olduğu gibi yine nefes nefese kalmış bir şekilde kalp atışlarımın ritmini bozan uykunun ellerinden kurtuldum. Gözlerimi kırpıştırarak nerede olduğumu anlamaya çalıştım, odamdaydım. Rüyanın etkisinden kurtulmam uzun zaman almıştı, sonunda üstüme çöken karanlık perdeden kurtulmuş ayağa kalkmıştım. Pencereye doğru baktığımda güneş çoktan doğmuş, tepeye yükselmişti. Gözlerim karanlığa o kadar alışmıştı ki ışığın pencereden geçip tenime dokunması fikri bile beni ürpertiyordu. Ağır adımlarla pencereye yaklaştım ama dışarı çıkıp o insanların arasına karışma cesaretini kendimde göremiyordum. Beni bu karanlık kabuslarımdan kurtaracak birine ihtiyacım vardı. Fakat öyle birisini de bulamayacağımdan adım kadar emindim. Dengesiz adımlarla geriye doğru çekilerek yatağıma çöktüm. Başımı öne eğip, siyah saçlarımın yüzümü kapatmasına izin verdim. Gözlerimi sıkıca kapattım ve neden diğer kızlar gibi olamadığımı sorguladım defalarca kez. Annemin sesi düşüncelerimi bıçak gibi keserken başımı hızla kaldırdım. Ben daha kendime gelip yüzümü bile yıkamaya fırsat bulamamışken o neşe dolu sesiyle eve yine mutluluk saçıyordu.
''Rüya, hadi kızım uyan artık.'' dedi yine enerji dolu sesiyle.
''Tamam anne, geliyorum.'' dedim o neşe dolu sese elimden gelen en umursamaz ifadeyi takınarak.Kendimi zorlayarak kalktım yataktan ve banyoya yöneldim. Saçlarımı basit bir şekilde topuz yaparak aynadaki yansımama baktım. Göz altlarım şişmiş ve tenim yine bembeyaz bir şekilde siyah gözlerimle zıtlık oluşturuyordu. Soğuk suyu açıp birkaç dakika suyun sesini dinledim. Ardından avuçlarıma buz gibi suyu doldurup kendime gelmemi sağlayacak şekilde yüzümü yıkadım. Havluyu alıp ellerimi ve yüzümü kuruladıktan sonra banyodan çıkıp odama yöneldim. Giydiğim o basit eşofman ve bol tişörtümü üstümden çıkararak kot pantolonumu ve yine siyah tişörtü üstüme geçirdim. Saçlarımı açtım ve dalgalı halinden memnun kalarak omuzlarımdan aşağı dökülmesine aynada baktım. Sonra da o boynumdan hiç çıkarmadığım melek ikonlu kolyemi avuçlarımın arasına alarak gülümsedim. Varlığı bana huzur veriyordu. Annemin tekrar beni çağırmasına fırsat bırakmadan mutfağa yöneldim. Annem elindeki peynir tabağını masaya bırakarak bana gülümsedi ve içten bir şekilde ''Günaydın.'' dedi. Onun bu içtenliğine yanıt veremeyecek kadar yorgun olsam da yanağına bir öpücük kondurarak sandalyeyi çektim. Babamın ne anlatmak istediğini anlamadığım bakışları arasında masaya oturdum ve anneme baktım. O da sanki bir şey söylemek istiyormuş ama cesaret edemiyormuşçasına gözlerini kaçırıp, kahvaltıya başlamak yerine kendisine ilgilenecek işler yaratıyordu mutfakta. Derin bir nefes alarak tabağıma yiyecek almayı bırakarak ellerimi çenemin altında birleştirdim.
''Tamam, hadi söyleyin dinliyorum.'' dedim bu sessizlikten sıkıldığımı belli ederek. Annem şaşırmış gibi görünse de babam gayet memnun bir şekilde kahvesinden bir yudum daha alarak söze başladı.''Bak kızım, biliyorsun ki turizmle uğraşmak bizi de çok yordu ve emekli olmamıza çok az kaldı. Bu yüzden son bir yolculuk yapmamız gerek annenle.'' dedi sesinde anlayışlı bir tavır gizliydi.
''Yani?'' dedim anlamayan bir tavırla. ''Gitmek için benden izin istemiyorsunuz herhalde? Yalnız kalabilirim, eğer sorun buysa ben..'' cümlemi tamamlamaya fırsat kalmadan annem söze girdi.
''Bu sadece bir hafta sürecek ama evde yalnız kalmanı istemiyoruz, geçen defa olanları hepimiz çok iyi hatırlıyoruz.'' dedi kinayeli bir tavırla.
''Nolmuş ki yani? Geçen defa gittiğinizde bir hafta dışarı bile çıkmamıştım. Bu defa da başıma bir bela açmam, söz veriyorum.''
''Sorun da bu ya'' dedi babam. ''Eve geri döndüğümüzde yatağından çıkman için ne kadar uğraştığımızı hatırlıyorum. Eminim ki bir hafta boyunca o yataktan çıkmamışsındır bu defa öyle olmayacak. Yalnız kalmayacaksın.'' Şaşkın bir ifadeyle ona bakarken ''Ne yani bakıcı tutmayacaksınız herhalde bana? Baba ben 19 yaşındayım yapmayın bunu.''
Annem '' Evet, 19 yaşındasın ama sırf arkadaşlarından kaçtığın için üniversite kaydını donduracak kadar da sorumsuzsun.'' dedi. Bunu kısık bir sesle söylemişti ama savunma yapmam için yeterliydi.
''Ben kimseden kaçmıyorum, bir yıl ara verme kararımı dinlemek için aldım. Hazırlık okurken ne kadar yıprandığımı biliyorsunuz.'' dedim annemden bir cevap bekleyerek. Ben kimseden kaçmıyordum, bunu öğrenmeliydi. Babam ortamı yumuşatmak istercesine söze girdi. ''Tamam, kararımızı verdik. Bu yıl evde bizi beklemek yerine bir haftalığına yaz kampına gidiyorsun küçük hanım. Konu kapanmıştır.''
''Buna hiç gerek yok baba.'' diye karşı çıkacakken annem bana meydan okurcasına ''Madem kimseden kaçmıyorsun, bunu bize ispatla.'' dedi. Ona karşı artık söyleyecek söz bulamıyordum. ''Dediğiniz gibi olsun, bir hafta katlanabilirim.'' diyerek masadan kalktım. Odama döndüğümde kulaklığımı ve telefonumu bularak müzik eşiliğinde kendimi yatağa bıraktım. Bir yandan da kendi kendime konuşuyordum.''Ben kimseden kaçmıyorum. Bunu size ispatlayacağım. Göreceksiniz...''
###
''Hangi umuda dayanarak neyi ve kimi bekliyorum? Acıdan ve hüzünden başka gerçek olan bir şey yok.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
'UMUTSUZ ZİHİNLERDE SONSUZ GÜNIŞIĞI'
Teen FictionUmut birkaç günlüğüne süslese de gözlerini, sonunda yine çığlıkların yankılanacaktı ıssız sokaklarda. Bu bizim hikayemiz; umutsuz zihinlerimizdeki sonsuz günışığının hikayesi. 27.08.14 - 10.01.15 ∞