DEĞİŞİM //

2.8K 94 4
                                    

Neden ondan ayrı kalamıyordum?

Bir saniye olsun ayrılmasını istemiyordum ellerimin ellerinden.

Bu sevgi miydi? Ya da aşk belki? Bilmiyordum. Bilemiyordum. Sevgiyse eğer, bu soğuk ellerimle onun ellerini ısıtmaya çalışmak gibiydi. Kim zararlı çıkacaktı sonunda. Zararlı biri olacak mıydı bir zaman sonra? Sevgiden fazlasıydı. Koruyordu beni sanki. Dünyadan değil, beni kendimden koruyordu. Kendi düşüncelerimden, kendi benliğimden. Gözlerimi kapatmaya dahi korkuyordum kaybolacağından korkarak. Zihnim düşüncelerle boğuşurken bir kez daha "Aptal." diye kızdım kendime. "Aptalsın işte." Tekrar adım attığımda hızla ayağımı yere vurdum. "Bir kez olsun kurtul şu karanlığından," diye yineledim. "Bir kez olsun." Barış önümde yürürken ben arkasında yaramazlık yapmış suçlu bir çocuk gibi yürüyordum. Birkaç sokaktan daha geçtikten sonra otoparkın girişindeydik. Ondan önce girerek birkaç araba kalmış o büyük boşlukta arabayı tanıyarak yanına gittim. Arabanın önünde dikilmiş öylece bekliyordum. Barış anlamsız gözlerle yüzüme baksa da yanımdan öylece geçip gitmek istedi. Yüz ifademi bozmadan sağa doğru adım atıp gitmesini engelledim. Bu defa sola tekrar bir hamle yaptığında yine onu engellemekten kaçınmadım. Yüzündeki ifade dudaklarının şaşkınlıkla aralanmasıyla bozuldu. Tam gözlerimin içine baktığında derin bir nefes alıp konuşmayı denedim. Sesim çıkmamıştı. Sessizce yutkunup tekrar konuşmayı denedim. Mavi gözlerinde boğuluyormuş gibi hissetmesem bunları yaşamazdık. Birkaç saniye sonra kendimi toparlamış, kontrolü yine kendi elime almayı hatırlamış haldeydim. "İstediğin gibi olsun." dedim. Ses tonumda hiçbir duyguya yer yoktu. Soğuk, hissiz, bomboş. "İstediğim gibi olacak olan ne?" dedi, yüzüme çarpan nefesinde alkol kokusu vardı. Sarhoş muydu? Sanmıyorum. Ne zaman içmişti ki? Hatırlamıyorum. Yürürken denge problemi de yoktu. Nasıl fark etmedim diye düşünürken içimden lanet okudum. Adama içki bile işlemiyordu. Hala karşımda dimdik duruyordu. Dudakları alayla yukarı kıvrıldığında, "Döneceğim o lanet insanların arasına." deyip elindeki anahtarları çekip aldım. Arabanın kapısını açıp göz ucuyla Barış'a baktım. Yerinden bile kıpırdamamıştı. Umursamaz bir ifadeyle koltuğa oturup kapıyı kapattım. Önüme düşen saçlarımı omzumun gerisine atarak derin bir nefes aldım. Yanımdaki koltuğa oturan Barış'ın söylediklerini duymamaya çalışıyordum. "Yapamazsın." diyordu. Onu umursamadan anahtarı kontağa yerleştirip ayaklarımın altındaki gaz pedalına bastım. Arabanın ön kısmından çıkan gürültü ile ellerimi refleksle çektim direksiyondan. O kadar da korkak değildim, aniden sesle korktum işte ne gülüyorsun sakar. Barış'ın kahakaları arabada yankılanırken sinirle ona baktım. Tekrar sinirle gaza bastığımda tekerleklerden çıkan tiz sesle araba harekete geçti. Otoparkın çıkışına yönelen yokuştan çıkıp caddeki arabaların arasına karıştığımızda sakindim. Artık gülmüyordu, başını arkaya yaslamış gözlerini kapatmıştı.

Ehliyet almamın üzerinden henüz bir yıl geçmişti. Liseden mezun olur olmaz ilk işim bu olmuştu. Sanki arabam olabilecekmiş gibi ya da buna ihtiyacım olucakmış gibi. Aylar sonra ilk defa araba kullanmanın gerginliği vardı üzerimde ama yine de yol boş sayılırdı. İşler şuan için iyi gidiyordu. Trafik ışıklarında durduğumda arkama yaslanıp başımı geriye yasladım. Barış da koltukta kendini bırakmış, aralanmış gözleriyle bakıyordu bana. Alkol bile sonradan etki ediyordu adama. Arada hıçkırması ise sadece benim gülmeme sebep oluyordu. Bir insanın sarhoş olması bile komik olabilir miydi? Ona bir şeyler sormak istediğimde ise güçlü bir kahkaha atıp gözlerini kapatıyordu. Onu tanıdığımdan bu yana ilk defa böylesine rahat hissediyordum yanında. Öncelikle onu evine götürmek istedim, sonrasında ise kendimi hastane otoparkında buldum. Emniyet kemerini omzumun gerisinden çekip kilidinden çıkardığımda derin bir nefes alıp Barış'a seslendim. Sadece mırıldanmakla yetiniyordu. Derin bir iç çekip söylenerek arabadan indim. Diğer kapıya yönelip sessizce kapıyı açarak kolundan çekerek onu hareket ettirmeye çalıştım. Onu niye buraya getirdim ki acaba? Hangi akla hizmet? Kendime kızmayı bırakıp daha güçlü çektim kolundan. Bu defa gözlerini açmış bana bakabiliyordu en azından. Mavi gözleriyle öylece bana bakıyordu, uzun saçları alnına düşmüş, dağılmıştı. Kolundan tekrar çekiştirmeme fırsat bırakmadan indi arabadan. Anahtarı elimden alıp kapıları kilitledi. Gözlerini zor açarken düşündüğü şeye hayret ederek arkasından yürümeye başladım. Hastane kapısından girerken buraya gelmemizin hata olduğunu tekrarladım içimden. Gayet rahat tavırlarla koridorda yürürken onu kolundan tutup asansöre çektim. İkinci katta bizimle beraber asansörde bulunan iki kişi de inince ineceğimiz kata gelene kadar kimsenin gelmemesini diledim. Ama beklenen oldu mu? Hayır.

'UMUTSUZ ZİHİNLERDE SONSUZ GÜNIŞIĞI'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin