BÖLÜM~44

4.8K 233 130
                                    

"Sana dünyada ki en güzel şeyi vermek isterdim ama, seni sana nasıl verebilirim ki?"

"Senin böyle bir yetkiye sahip olduğunu hatırlamıyorum ama?"dedi Jungkook çıkışarak.

"Bal gibi de kovuyorum. Ne o? Yediremedin mi sevgilinin senden ayrılmasına?"dedi sinir bozucu bir sesle.

"Bana bak,"dedi adamın üzerine yürüyecekti ki sen kolundan tuttun.

"Lütfen Jungkook. Şerefini bir kağıt parçası uğruna heba edenleri, sende şerefini ayaklarının altına alarak sevindirme sevgilim."dedin şefe ters ters bakarak.

"Ben gerekirse işten de ayrılırım."dediğinde durdu, ve sana donuk donuk bakmaya başladı.

"Saçmalama. Yapmayacaksın değil mi?"dedi sana bakarken.

"Geri geleceğim, ama bu gün değil."dedin.

Ve parmaklarında yükselip, kulağına fısıldadın.

"Aslında kuduruyorum yüzüne benden başkasının dokunmasından ama, sensiz yaşamaktansa bunu yeğlerim daha iyi."dedin ve ona gülümseyerek baktın.

O da zoraki bir gülümseme yerleştirdi yüzüne.

Ardından sende yavaşça ayrıldın. Jungkook'un onlara ve şefe şunu dediğini duydun.

"2 saat sonra geliyorum."dedi ve kimseyi dinlemeden yanına geldi. Senin elinden tuttu ve arabaya bindirdi.

"Biliyorum çok sinirli ve kırgınsın. Şimdi kafa dinleyeceğiz."dedi ve sessiz bir yolculuğun kapısını araladı.

Kısa süre sonra göl kenarında bulunan küçük bir kulübeye geldiniz. Kulübe, odunlardan yapılmıştı ve ona çok hoş bir hava katıyordu. Bir an burada yaşamak istedin. Kulübenin yan cephesinde orman başlangıcı vardı. Ön tarafı boş, yeşil arazi ve hemen ilerisinde göl bulunuyordu. O kadar huzurluydu ki...

Arabadan inip yavaşça oraya doğru yürümeye başladınız.
Jungkook bu esnada senin elini hiç bırakmamıştı. Sakince araziye girdiğinizde Jungkook cebinden bir anahtar çıkardı, ve ahşap kulübeyi açtı.

Yavaşça içeri adım attınız. Fakat ev buz gibiydi. Jungkook durmadı ve şöminenin yanında olan odunların yanmasını sağladı ve şöminenin içine bıraktı. Harlı ateş odunları tutuştururken Jungkook başka bir odaya gitti ve elinde iki batteniye ile geri geldi.

Battaniyenin birini, sana uzattı. Sende onu kavradın ve şöminenin karşısına oturup battaniyeye sarındın. Jungkook yine durmadı ve salon ile birleşik olan mutfağa girdiğinde kısa süre içinde burnuna çikolata kokusu geldi. Hiç birşey yapmadan bütün gün onu izleyebilirdin. Kış ayıydı ve Jungkook bunu sana hissettirerek yaşatıyordu.

Çok geçmeden Jungkook yanına geldi. Elinde iki tane kalpli kupa vardı. Senin kupanda yarım kalp, onunkinde de yarım kalp vardı. Birleştirince ortaya bütün bir kalp çıkıyordu. Sana kupayı uzattığın da merakla kupaya baktın.

Bu, sıcak çikolataydı!

Sıcak çikolatayı çok seviyordun. Acaba bu onu biliyor muydu?

Üşüyen ellerini, kupaya sardın adeta. Ve kafanı kaldırdın.

"Bu ev, babaannemden bana miras."diye başladı sözlerine.

"Bana, 'eğer evlenirsen bu ev benden sana mirastır. Burayı hayat arkadaşınla paylaş.'demişti. Ardından acı bir şekilde ruhunu verdi. Benim her zaman kafa dinlediğim ve kimsenin bilmediği bir yer burası."dedi ve sana baktı. O kadar güzel bakıyordu ki, gözlerinden öpmek istedin.

𝐉𝐔𝐍𝐆𝐊𝐎𝐎𝐊 İ𝐋𝐄 𝐇𝐀𝐘𝐀𝐋 𝐄𝐓 𝟏Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin